Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, BBC'nin, KCK Yürütme Konseyi Eş Genel Başkanı Cemil Bayık ile söyleşi yapmasına tepki göstererek "Bu tür terör örgütünü aklamaya yönelik çalışmaların gazetecilikle alakası yoktur" diye konuştu.

Kalın ayrıca, IŞİD ile bağlantılı olduğu düşünülen yabancı uyruklu 3 bin 300 kişinin sınır dışı edildiğini, 42 bin kişiye de Türkiye'ye giriş yasağı konduğunu açıkladı.

T24'te yer alan habere göre; İbrahim Kalın'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

"Bugünlerde gerek Çanakkale, gerek Kut'ül Ammare ruhu karşı karşıya olduğumuz meydan okumalara cevap niteliğinde. Birileri soykırım yalanlarıyla Türkleri ve Ermenileri birbirlerini düşürmeye çalışabilir. Ama biz ortak kardeşlğimizin altını çizmeye devam edeceğiz. O dönemde yaşananlar ortak bir acı olarak ele alınmalı.

Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan Azerbaycan'a gidiyor. Bugün bu anlamda Gençlik bir forumu yapılıyor, bu forumun açılışı da yarın sabah Cumhurbaşkanımızın katılımıyla yapılacak. Bu ziyaret sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hırvatistan ziyareti olacak.

Mülteciler, 3 milyonu aşkın insan misafir ediliyor. Ülkemizde misafir etmeye, açık kapı politikasına devam edeceğiz. Herhangi bir geri dönüş söz konusu değil. Ülkesinden kaçan bu insanlar, 2,7 milyon Suriyeli, 300 bine yakın diğer mülteciler de var.

Göçmenlerin sayısı konusunda ciddi bir düşüş gerçekleşti. Memnuniyet verici. Avrupa’ya gidecek mültecilerin kayıt altına alınması önem arz ediyor. Özellikle sahil güvenlik güçlerimiz, insan kaçakçılığının önlenmesi konusunda önlemler aldılar.

Sorun ne Türkiye’nin Ege sahillerinde, ne Yunan adalarında. Sorunun kaynağı Suriye’dedir. Savaş devam ettiği sürece, kanlı yıkım devam ettiği müddetçe mülteci krizi de devam edecektir. Azalmış olması mülteci sorununun ortadan kalktığı anlamına gelmez. Avrupalıları rahatlatmış olabilir, geçişteki sıkıntıları ortadan kaldırmış olabilir ama bu insanlar nefes alabilecekleri bir merci aramaya devam ediyorlar.

"3 BİN 300 KİŞİ SINIR DIŞI EDİLDİ"
Terörle mücadelede Suriye bağlamında yürüttüğümüz çalışmalar son bilgileri paylaşmak istiyorum. DAİŞ’le mücadele kapsamında gerek sınırlarda, gerek sınır içinde yoğun tedbirler aldık ve uygulamaya devam ediyoruz. Kilis’te yaşanan hadiseler birçok insanın hayatına mal oldu. Bunla ilgili de en üst düzeyde tedbirler alınıyor. Özellikle DAİŞ’le irtibatlı olduğu şüphelenilen 3300’den fazla yabancı uyruklu kişi sınır dışı edilmiştir. Yaklaşık 41 bin kişiye giriş yasağı konmuştur. DAİŞ’le ilişkisi olduğu düşünülen. DAİŞ’le ilgili operasyonlar bağlamında 1232’si yabancı olmak üzer 2270 kişi gözaltına alınmış 990 kişi tutuklanmıştır. DAİŞ’le mücadele bağlamında zaman zaman ülkemize düşen roketler ya da sınır ihlali olduğunda silahlı kuvvetlerimiz derhal karşılık vermektedir. Aynı netlikte ve kararlılıkta devam edecektir.

Irak’ta son günlerde KYB’ye bağlı peşmerge güçleriyle milis güçleri arasında güç ve kontrol mücadelesi yaşandığı ve çatışmalarda insanların öldüğü görülmektedir. Tuzhurmatu aynı zamanda bir Türkmen şehri olduğu için özel bir hassasiyet arz ediyor. Irak makamlarıyla görüşmeler yapıyoruz.

Terör örgütü liderlerinden biri, ABD ve İngiltere’yle doğrudan temasın ötesinde bir diyalog içinde olduklarını söyledi. İkinci sorum İsrail’le diyalog kapsamında, Feridun Sinirlioğlu temaslarda bulundu. Yaz başlamadan barış süreci bekleniyordu.

"CEMİL BAYIK İLE MÜLAKAT YAPILMASI TERÖR ÖRGÜTÜNE DESTEK VERMEKTİR"
Bu iddia daha önce dile getirildi, ilgili devletler tarafından reddedildi. Biz o açıklamaları esas alıyoruz. İlginç olan terör örgütünün kimlerden medet umduğunu, ilişkiye girmek istediği açısından dikkat çekici bir husus.

Bu tür terör örgütünü aklamaya yönelik çalışmaların gazetecilikle alakası yoktur. Terör örgütüne verilen dolaylı destekten başka bir şey değildi. İngiltere’de metro saldırısını yapan El Kaide mensuplarıyla bir haber ajansı gidip mülakat yapsaydı ve terör örgütünün başındaki kişiyi makul ve meşru bir aktör gibi gösterse o ülkelerin tepkisi ne olurdu? PKK’nın şu sözcüsü, bu lideriyle söyleşi yapıp, taleplerini makul söylemlermiş gibi sunmak terör örgütüne dolaylı olarak desteklemekten başka bir şey değildir. Hiç kimse bu yalana inanmayacak. Terörle mücadelede ister basından, ister başka yolla, kendilerine nasıl bir yol açarlarsa açsınlar mücadeleyi devam ettireceğiz. DAİŞ’le mücadele bahanesiyle terör örgütüne alan açmak gazetecilikle, doğru bir siyasetle bağdaştırılabilir bir durum değildir.

Gerek bu terör örgütünün mesajları, gerek bu yayın kuruluşunun yaptığı yayın açısından teröre hizmet eder bir durum vardır. Türkiye asla razı olmayacaktır. Mücadele kararlılıkla devam edecektir. Hendeklerden, mayınlardan kurtulana kadar, oradaki vatandaşlarımızın özgürlükleri temin edilene kadar bu mücadele devam edecektir.

İsrail’le müzakerelerin son aşamaına doğru geliyoruz. Türkiye’nin koyduğu şartlar çerçevesinde yürüyen bir müzakere vardır. Yakın zamanda yeni bir temasın olması tasarlanıyor. Nihai mutabakattan sonra imzaların atılması ve ilişkilerin normalleşmesi planlanıyor. Adımların hızla atılacağını bekliyoruz. Gerek Gazze’ye, gerekse Batı Şeria’ya yaptığı yardımlar devam edecektir. Genel olarak Ortadoğu ve Filistin meselesi konusunda duruşumuz bellidir. Sanki böyle bir gerçeklik ortada yokmuş gibi, Filistin halkını yok sayan tutumların devam ettiğini görüyoruz. Doğu Kudüs’ün bağımsız Filistin’in başkenti olmadan bu sorunun çözülemeyeceği ortadadır. İki devletli bir yapının kurulması, Filistin halkının can ve mal güvenliğinin sağlanmasını destekliyor. Kolaylaştırıcı rol olursa çalışmalarımız devam edecek.

"ORTADA GÜÇLÜ BİR İRADE YOK"
Suriye konusunda özellikle sınırın Suriye tarafında güvenli bölge konusunda güvenli bölge için 90 kilometrelik hattın temizlenmesi, füze bataryası yerleştirilmesi gibi adımlar atılacak mı?

Suriye’de terör örgütlerinden arındırılmış güvenli bölgenin oluşturulması konusunda görüşlerimizi her platformda dile getirdik. Amacı nedir, kendi sınırlarımızı bir derinlik içinde güvenlik altına almak, DAİŞ, YPG gibi terör örgütlerinden arındırmak. Mülteciler ve vatandaşlar için güvenli bölge sağlanması. Saldırıya uğramadığı, günlük insani yaşamlarını sürdürebildiği bir bölgeden söz ediyoruz. Zaman zaman müttefiklerden iyi fikir gibi değerlendirmeler oldu. Merkel’in ve Obama’nın açıklamaları oldu ama mesele uygulamaya geldiğinde ortada güçlü bir irade olmadığını görüyoruz.

İki yıl önce kurulmuş olsaydı, belki bu mülteci akını yaşanmayacaktı. Terör örgütleri alan bulamayacaktı, insanlar hayatını kaybetmeyecekti. Ortak uluslararası koordinasyon ve iradenin kurulması gerekiyor. Sadece karadan bir güvenli bölge yeterli değil. Havadan da bir korumanın sağlanması gerekiyor. Rejime de, Rusya’ya da söylenecek.

"TEDBİRLERİ ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Kilis’te en üst düzey önlemleri alıyoruz dediniz. Farklı bir güvenlik konsepti olacak mı? Mobil cihazlar üzerinden atıldığı, hava operasyonu olmadan önlenemeyeceği söyleniyor. Rusya’yla yeni bir dönemin başlanması mümkün mü?

Kilis’le ilgili fotoğrafın büyüğüne bakmamız gerekiyor. 911 kilometre sınır hattı. 90 kilometreye 45-50 kilometre gibi bir güvenli bölge bizi bu saldırılardan da koruyacak. Tabii bunu bekleyecek halimiz yok. Bunları da artıracağız. Silahlı kuvvetlerimiz derhal karşılık veriyor. Özellikle o bölgede gerekli tedbirleri almaya devam edeceğiz.

Rusya’yla ilgili olarak baştan beri yaptığımız diplomatik müzakere çağrısı devam ediyor. Rusya’dan zaman zaman yapılan açıklamayı üzüntüyle görüyoruz. Bir tarım heyetinin Rusya’ya gidecek olması memnuniyet vericidir. Türk Rus ilişkileri bir hadiseye kurban edilecek kadar önemsiz bir ilişki değildir. 24 Kasım 2015’te uçak hadisesinden beri Rusya’nın bu tavrı devam ediyor."

Kaynak: Birgun.net