TUBA ÇAKIR

Yaşamın her alanında sürekli bir tür tehdit altında olma hali, dünyanın her yerinde ezici bir çoğunlukla, kadın olmanın doğal sonuçlarından biriymiş gibi kabul görüyor. Halbuki kadın ve erkeğin aynı anda var olup dünyayı farklı yönleriyle ama birlikte keşfettiği, başka bir deyişle yaşamı yan yana kurduğu gerçeği, hangi kökenden evrilirse evrilsin tüm anlatılardan süzülen ortak çıkarım. Bu çıkarımı çeşitli argümanlarla çarpıtmak ise insanlık tarihi kadar eski bir mesele. Belki de, insan türünün aynı değere sahip bu iki cinsinin bir arada varoluşunu bir ihtiyaç olarak tanımladığımız o ilk an kendimize karşı en büyük yanlışı da yapmış olduk. Cinsiyet ayrımı gözeten bu zihniyet, eril değerler üzerinden kadın cinsini kâh fazla anlamlandıran kâh onun altını boşaltan yaklaşımıyla ördüğü duvarlar arasına hapsettiği şeyin aslında kendisi olduğunun ise henüz farkında değil.

Tehditler ensemizde

Bu türden bir ayrımcılığı hak temelinde ortadan kaldırma çabası ise iki yüzyılı biraz aşan bir süre önce ancak yola çıkabildi. Kadınlar için çalışma, eğitim, seçme-seçilme hakkı ve yeni ahlaki değerlere dayanan bir toplum fikrini benimseyen hareket zaman içinde kadın ekseninde farklı alanlara sıçradı, serpildi, yaygınlaştı. Bugün hâlâ sadece kadın kimliğimiz nedeniyle türlü tehdit ensemizde olsa da, cinsiyet ayrımı gözetmeyen bir anlayışı güçlendirmek kendimizi olduğu kadar yarının bireylerini de tartışmaya nasıl dahil ettiğimizle doğrudan ilişkili.

Hak-hukuk bilen, kendisine ve dolayısıyla kendi dışındaki her canlıya saygı duyan bir birey olmanın ilk tohumlarının çocukluk döneminde atıldığı aşikâr. Bu nedenle temel hak ve değerleri çocuk için anlaşılır kılan, üzerine düşünülmüş bir öğrenme ortamı yaratmak hassasiyetle ele alınması gereken bir konu. Ancak çocuğun gelecekte nasıl bir birey olacağının mevcut düzende en kuvvetli belirleyicisi, hayatın ilk yıllarından itibaren yoğun biçimde haşır neşir olunan milli eğitim sisteminin elindeki bir piyango bileti gibi. Oysa çocuklarda eşitlik ve adalet bilinci oluşturma meselesi gözü kapalı şansa bırakılamayacak kadar kıymetli.

Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunu yedi yaş ve üstü çocuklar için anlaşılır kılmaya gayret eden İtalyan yazar Beatrice Masini taşın altına elini sokan isimlerden biri. Aynı zamanda çevirmenlik, editörlük ve gazetecilik de yapan, iki çocuk annesi yazarın ‘Güzel, Açıkgöz, Cesur Kızlar’ başlıklı serisi hem kız ve erkek çocuklara biçilen toplumsal rolleri ortaya koyarak cinsiyet ayrımcılığının başladığı yere işaret ediyor, hem de cesur ve -kendini ezdirmeyen anlamıyla- açıkgöz kahramanları aracılığıyla meseleye alternatif çözümler sunuyor. Can Çocuk Yayınları tarafından Nükhet Amanoel çevirisiyle Türkiyeli okurla buluşturulan seriden bugüne kadar dokuz kitap yayımlandı. ‘Ina Mağarada’ başlığını taşıyan son kitap, tarihöncesinde yaşayan dokuz yaşındaki Ina’nın dilinden bize, henüz her şeyin nasıl işlediğinin yeni yeni keşfedildiği dönemlerde bile, kadının -çocuk ya da yetişkin fark etmez- erkekle eşdeğer olmadığını anlatıyor.

Kaba sabayla tanışmak

İnce ve sivri çubuklarla toprağın üzerine resim yapmayı icat eden Ina filler, bulutlar, balıklar, çevresinde ne görüyorsa en azından ana hatlarıyla çizmeye başlıyor. Fakat kabiledeki herkes aynı şekilde davranmak zorunda olduğu için onun bu ilgisi kabilenin diğer üyeleri tarafından hoş karşılanmıyor. Diğerlerinin homurtularına rağmen resim yapmaktan vazgeçmeyen bu cesur kız işine odaklandığında rahatsız edilmekten hoşlanmasa da, eğer çevresindekiler erkekse maalesef sesini çıkaramıyor. Ayrıca kabiledeki diğer pek çok erkek gibi, iyi tuzak kurmak ve avlanmaktan başka bir becerisi olmayan Gob da onun bu yeteneğini kıskandığı için Ina’yı hiç rahat bırakmıyor. Yazarın cümleleriyle ifade edersek, “İşte burada tanışırız tarihöncesi bir kaba sabayla ve anlarız ki tüm kaba sabalar oldum olası tarihöncesinden kalmış gibilerdir aslında.” Ancak kaba saba bir erkek olan Gob’un ondan kurtulmak için kurduğu tuzak, Ina’nın cesareti sayesinde yeteneğini kabilesine kabul ettirebileceği bir maceraya dönüşüyor.

Okumaya ve yazmaya çok düşkün olan ve tüm yazdıklarında günümüz çocuklarını her yönüyle yansıtabilmek için olağanüstü hassasiyet gösteren Beatrice Masini’nin otuzun üzerinde kitabı bugüne kadar on altı dile çevrildi. Yazarın ‘Güzel, Açıkgöz, Cesur Kızlar’ serisinden Türkçede yayımlanan diğer kitapları; Ejder Çocuk, Sivri Uzun Dişler, Bilmece Bilen Kız, Gizemli Miço, Kocaman Ayaklı Çocuk, Korkusuz Isabelita, Kral Kızının Armağanı ve Yalancı Aynalar başlıklarını taşıyor. 2004’te “En İyi Yazar” olarak İtalya’nın “Premio Andersen” ödülüne değer bulunan Masini, bu serinin tüm kitaplarında cinsiyet ayrımcılığının farklı bir boyutuna çocuk kahramanlarının ortaya koyduğu cesaret örnekleriyle dikkat çekiyor.

Kaynak: Birgun.net