ABD seçimleri sadece bu ülkeyi değil bir o kadar da Ortadoğu ve dünyanın geri kalanını ilgilendiriyor. Dünya jandarmalığına soyunan ABD emperyalizminin dümenine geçecek isim bu nedenle önemli. Kim seçilirse seçilsin temel politikalarda köklü değişiklikler söz konusu olmasa da aradaki nüanslar da önemli. Söz konusu Ortadoğu olduğunda her bir detay bölgedeki denklem açısından belirleyici nitelikte.

Cumhuriyetçi aday Donald Trump ile Demokrat rakibi Hillary Clinton’ın dış politikada izleyecekleri yol iki aday arasındaki ikinci televizyon raundunda belirginleşmeye başladı. Hem Clinton hem de Trump IŞİD’i bitirme vaadiyle kampanya yapıyor, ancak her ikisi de ABD askerlerinin sahaya inmeyeceği vaadini yineliyor. Suriye’ye ve bölgenin bütününe dair müdahalede izlenecek yol haritasına bakılacak olursa, “demokrat” Clinton, sık sık nefret söylemine başvuran emlak kralı, milyarder işadamı Trump’tan daha “şahin” pozisyonda!

Clinton, başkan olduğu takdirde Ortadoğu ve Suriye’de Obama’dan daha aktif, müdahaleci bir politika izleyeceğinin işaretlerini veriyor. Bu pozisyonu nedensiz değil! Ortadoğu’nun bugün içine düştüğü cehennem ateşinin sorumlularından bir tanesidir kendisi.

George W. Bush’a Irak’ı işgali döneminde açık çek vermesi, Dışişleri Başkanlığı döneminde “Arap Baharı” adı verilen süreçte oynadığı kışkırtıcı fonksiyonu, Libya’ya müdahale ve Kaddafi’nin öldürülmesinde önemli rol oynaması yapacaklarına dair ipuçları veriyor.

Peki müdahale nasıl olacak?

Trump’a göre IŞİD’i bitirmenin yolu müttefiklerle birlikte hareket etmek ve hızlı davranmak. ABD askerinin bölgeye girmemesi gerektiğini söylüyor, ama radikallerle savaş için bölgede şiddetli hava bombardımanları yapmayı planlıyor.

Suriye ve Irak’taki ABD öncülüğünde IŞİD’e karşı kurulan koalisyonun hava saldırılarını destekliyor ancak bunun IŞİD’i devirmek için yeterli olmadığını düşünüyor. IŞİD’e karşı kara harekâtının IŞİD’i daha fazla zayıflatacağını düşünüyor.

Clinton, selefi Obama döneminde olduğu gibi yerel aktörlerin güçlendirilmesi üzerinden gerçekleştirme niyetinde. ‘Kürtleri silahlandırmaktan’ bahsetmesi bunun işareti. Eli kulağındaki Musul, Rakka ve Halep operasyonlarının Kürtler, Arap aşiretler, “ılımlı cihatçılar” ve TSK gibi farklı aktörler üzerinden sağlama arayışında. “Uçuşa yasak bölge” veya “güvenli bölge”ye sıcak bakan Clinton’ın Rusya’yla nereye kadar pazarlık yapmaya hazır olacağı belirsiz.

•••

Demokratların dış politikasına ağır eleştirilerde bulunan Trump ise Obama dönemindeki gidişattan Clinton’ı da sorumlu tutarak “değişim” vaadinde bulunu-yor. Tabii ki bu değişim daha fazla müdahale ve operasyon demek. Ortadoğu’da “bölgesel istikrarı” destekleyeceğini söyleyen, ABD’nin dış politikasındaki pası atacağı sözü veren Trump’a göre Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ABD’nin tutarlı bir dış politikası yok. Obama yönetimini “Uzun zamandır zafer kazanamıyoruz” şeklinde eleştiriyor, ABD’yi yeniden ‘büyük’ yapacağını söylüyor Trump.

Washington’ın Ortadoğu’yu kaotik ve istikrarsız hale getirdiğini savunan Trump, ABD’nin Irak, Suriye ve Libya’daki eylemlerinin IŞİD’in doğmasına neden olduğu görüşünde. Belki de tek haklı olduğu nokta da burası olsa gerek!

Trump, Saddam ve Kaddafi’nin hayatta, Esad’ın ise daha güçlü olması durumunda Ortadoğu’nun daha istikrarlı bir bölge olacağını iddia ediyor. ABD’nin yardım ettiği ‘ılımlı muhalifleri’ tanımadığını ve bu grupların daha kötü olduklarını söylüyor. Trump, “ben IŞİD hakkında generallerden daha çok şey biliyorum” derken, IŞİD’i bitirmek için Clinton’ın “ulus inşa etme ve rejim değiştirme” politikasının geride bırakılması gerektiğini, bu yöntemin Libya, Irak, Mısır ve Suriye’de işe yaramadığını vurguluyor.
Suriye’deki savaşın çözümünde Moskova ile işbirliği yapılmasını savunurken, Putin’e duyduğu ‘saygıyı’ her fırsatta dile getiriyor. Suriye’de güç kullanımı konusunda başkan yardımcısı adayı Mike Pence ile farklı düşündüğünü kabul eden Trump başkanlık yarışının başından beri hararetle Irak işgaline karşı olduğunu savunup Amerikalıların savaş bıkkını hissiyatından faydalanmaya çalışıyor.

Trump’a göre IŞİD’i bitirmenin yolu müttefiklerle birlikte hareket etmek ve hızlı davranmak. ABD askerinin bölgeye girmemesi gerektiğini söylüyor, ama radikallerle savaş için bölgede şiddetli hava bombardımanları yapmayı planlıyor. Bunu yaparken de asker gönderilmesi gibi konuların gizli tutulacağını vurguluyor.

•••

Ankara’nın iki aday arasındaki tercihi Trump! Obama yönetimi ile yaşanan dönemsel anlaşmazlıklar, Washington’un bölgede Kürtleri müttefik olarak seçmesi, Cemaatin Clinton’a yaptığı iddia edilen yardımlar nedeniyle “İslam düşmanı” olarak görülse de gönüllerdeki aday yapıyor Trump’ı. Clinton’ın, mesajlarında temkinli davranması, Ankara’yla yakın çalışıp çalışmayacağının belirsizliği de sürecin önemli dinamiklerinden biri.

Bunun farkında olan Trump ABD’nin eski dostlarıyla kavgaya tutuştuğunu, şimdi bu ülkelerin yardım için başka yönlere kaydığını belirterek Türkiye dahil bölgedeki müttefiklerine mesaj göndermeyi de ihmal etmiyor. Trump’un, “Dostlarımıza ve müttefiklerimize sesleniyorum. Amerika yeniden güçlü ve güvenilir bir müttefik olacak. En sonunda Amerika’nın çıkarları ve müttefiklerimizle paylaştığımız çıkarlar temelinde tutarlı bir dış politikamız olacak” ifadesini kullanması bunun işareti.

Kaynak: Birgun.net