YAŞAR AYDIN - [email protected]

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal 65. Hükümet programının diğer AKP Hükümetleri gibi tarımda dışa bağımlılığını artıracağını söyledi. Sarıbal‘ın hükümet programına dair eleştirilerini “Programın tarım ve gıda alanında da sermayeden yana, piyasalarla dost olduğu ilk bakışta ortaya çıkıyor. Uluslararası sermayenin neoliberal politikalarının katıksız uygulayıcısı olan AKP’nin yeni hükümetinin amacının, sermayenin taleplerinde eksik kalan yönlerin tamamlanması olduğu anlaşılıyor” diyerek sürdürdü.

Orhan Sarıbal’ın 65. Hükümet programına dair eleştirileri şöyle:

KÜÇÜK ÜRETİCİ YİNE EZİLİYOR

Uygulanan tüm politikalar verimlilik üzerinden değerlendirilmekte; böylelikle şirket tarımının yaygınlaşması teşvik edilmektedir. Oysa sosyal bir devlet, politikalarını oluştururken yalnızca verimliliği dikkate alamaz; aksi halde yoksulluğun kalıcılaşması, eşitsizliklerin artması kaçınılmaz olmaktadır.

Hükümet programında, “Tarımda işletmeleri ekonomik ölçek büyüklüğüne ulaştıracak projeler yürütüleceği, arazilerini büyütmek isteyen ehil mirasçılara kredi sağlanacağı, arazilerini birleştirerek büyük ölçekli tarım işletmeleri oluşturanlara özel destekler verileceği” belirtiliyor. Buradan açıkça tarımda büyük işletmelerin, şirketlerin teşvik edileceği; küçük üreticilerin ortadan kaldırılmasına yönelik politikaların süreceği anlaşılmaktadır.

Hayvancılıkta ise uygulanmakta olan büyük işletmeleri önceleyen, koruyan, kollayan destekleme sisteminde ısrar edileceği anlaşılmaktadır. Bu politikaların 2010 yılından bu yana 4 milyar dolarlık canlı hayvan ve karkas et ithalatına yol açtığı resmi kayıtlarda mevcuttur.

Programda, “Başta aspir, kanola, soya olmak üzere bitkisel üretimde sözleşmeli üretimi yaygınlaştıracağız. Süt ve et üretiminde sözleşmeli model geliştireceğiz.” deniyor. Yani üreticilerin tarım şirketlerine topraklarıyla birlikte işgücünü de kiraya veren “marabalar” haline gelmelerini yaygın hale getireceğini, hızlandırılacağını söylüyor.

ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER KAZANACAK

Programda, “Tarımda sertifikalı üretim yöntemlerine önem vereceğiz.” deniliyor. Buradan çokuluslu şirketlerin sertifikalı tohumlarının kullanılmasının teşvik edilmeye devam edileceği anlaşılmaktadır.

Programda, “AKP hükümetlerinin piyasa ekonomisinin kuralları çerçevesinde kamu işletmeciliğinden çekilmeyi hedeflediği; bu hedef doğrultusunda gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarına yeni dönemde devam edileceği” belirtiliyor. Özelleştirme uygulamalarının büyük bölümünün yandaş sermeye lehine bir rant- oluşumu ve kaynak transferi mekanizmasına dönüştüğü herkes tarafından biliniyor.

Programda, “Küçük hidroelektrik santrallere (HES) ilişkin çevre duyarlılığını en üst düzeyde hayata geçirileceği, ilke olarak 10 MW kurulu gücün altındaki HES’lere izin verilmeyeceği” belirtiliyor.

SUYA PARASI OLAN ERİŞECEK

Su ve toprak gibi iki kıt doğal kaynağı sonuna kadar ekonomik faaliyetlere açmak AKP hükümetlerinin değişmez politikası olmuş; bu uğurda ne gerekiyorsa (Anayasa değişikliği, bakanlık değişimi, yasa ve yönetmelik değişiklikleri vb) yapmışlardır. HES projelerine sonuna kadar destek verip akarsuların borulara hapsedilmesine, canlıların suya erişiminin engellenmesine sebep olmuşlardır. AKP hükümetleri döneminde üretim lisansı verilmiş olan HES projelerinin yaklaşık yarısının kurulu gücü 10 MW’ın altındadır. O halde AKP’nin yeni hükümetine sormak gerekir: Üst sınırı 10 MW olan küçük ölçekli HES’lere daha önceki hükümet dönemlerinizde niçin izin verdiniz?

Programda, “Su yönetimini ve fiyatlandırma sistemini, su tasarrufunu artırıcı bir yaklaşımla gözden geçireceğiz.” deniliyor. Burada “parası olanlara suya erişim hakkı vereceğiz” demek isteniyor.

Programda, “2019 yılına kadar 10 milyon dekar ilave araziyi sulanabilir hale getirmeyi hedefliyoruz” denilmektedir.
AKP hükümetleri 2003- 2014 döneminde toplam olarak yaklaşık 6 milyon dekar (595 bin hektar) arazi sulamaya açılabilmiştir. Yani 12 yılda 500 bin dekar alan sulamaya açılmış demektir. Sulama yatırımlarının bu hızla sürdürüleceğini kabul edersek; 10 milyon dekar arazi ancak 20 yılda sulamaya açılabilecektir Yılda 1 milyon dekar (100.000 hektar) arazi sulamaya açılsa bile, 10 milyon dekar hedefine 2019’a yılına kadar değil, ancak önümüzdeki 10 yılda ulaşılabilir.

EMEK VE ÜRETİM ODAKLI PROGRAMA İHTİYAÇ VAR

Hükümet programında, “Tarımsal istatistik ve kayıt sistemlerini geliştirmek amacıyla yürütülen projelerin sürdürüleceği” belirtilmektedir. Oysa 2010 yılında yapılması gereken Genel Tarım Sayımı hâlâ yapılmamıştır. Aradan 15 yıl gibi uzun bir zaman geçmesine ve birçok yapısal değişiklikler olmasına karşılık, tarımda birçok veri 2001 yılında yapılmış olan Genel Tarım Sayımı’na dayandırılmaktır.

AKP’li yıllarda uygulanan emek karşıtı, üretim karşıtı, ithalata dayalı tarım politikalarının yıkıcı sosyo-ekonomik sonuçları iyice gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Tarımın bu sarmaldan kurtulabilmesi için; uluslararası sermayenin değil; kendi insanlarımızın ihtiyaçlarına ve ülkemize özgü ekolojik (iklim, toprak vb) şartlara uygun olarak planlanmış; emek ve üretim odaklı bir program uygulanmalıdır.

Kaynak: Birgun.net