Dün kaldığımız yerden devam edelim. CHP Eğitim çalıştayında aktardığım kişisel görüşlerimi ve diğer katılımcı arkadaşlarımızın düşüncelerini kapsayan değerlendirmeleri aktarayım.

Savaşın Değil, Toplumsal Barışın Eğitimi

AKP’nin savunduğu eğitim felsefesi ve uygulamalarına bakıldığında, önceki iktidarlar gibi kendi ideolojisine uygun nesiller yetiştirecek politikalar inşa etmiştir. AKP’nin benimsediği eğitim felsefesi, Türkiye’nin toplumsal çeşitliliğini, sosyolojik gerçekliğini, bilgi toplumu olgusunu bir kenara bırakmış ve toplumsal barışı bozmuştur.

CHP’nin Eğitim Çalıştayı -I-

Dolaysıyla bugün Türkiye’de ve komşu ülkelerde halkları şiddet ve savaş ortamına sokan iç ve dış politikadaki mezhepçi politikalarının, eğitim politikasının parçası haline getirildiği sır değildir. AKP’nin “dindar ve kindar nesil” ve cihadist yetiştiren “Eğit-Donat Projesini” kapsayan eğitim felsefesi, yaşadığımız ülkedeki toplumsal çeşitliliğimizi kutuplaştıran, çatıştıran, ayrımcı ve asimilasyoncu özelliği ile toplumsal barışın inşasına katkı sunmaktan uzak olduğu gibi derinleştirmektedir. Barışın, demokrasinin ve laikliğin kazanılması için eğitimin rolü ve önemi yadsınamayacak güçtedir.

Bu nedenle AKP iktidarı siyasal İslamcı hegemonyasını kurmak için benimsediği eğitim felsefesi gereği devletin ideolojik-teolojik aygıtlarını ve eğitim sistemini mezhepleştirmeyi hedeflemiştir. Barışın, demokrasinin ve laikliğine önüne kurulan bu barikat ancak, laik yaşam, laik düzen ve laik eğitimi savunarak aşılır.

Bil(i)me Hakkı Yerine, İnanma Zorunluluğu

Eğitim sistemine mezhepçi piyasacı, cinsiyetçi, tekçi, ayrımcı ve gerici bir eğitim felsefesi egemen olmuştur.

AKP’nin yurttaş haklarını dışlayan bu eğitim modeli ile dindar nesilleri yetiştirmek benimsenmiştir. Medeni, siyasi, demokratik, sosyal, kültürel hakları hukukun evrensel ilkeleriyle güvence altına alınması gereken yurttaşlık hakkı yerine, din çimentosu ile kullaştırılmış dindar nesil yaratılmak istenmiştir.

Bu temel yaklaşım sonucu, eğitim materyalleri ve uygulanan süreçler, öğrencileri hayata hazırlamaktan, bilmeye, sorgulamaya ve laik eğitime uzak kalmıştır. Bil(i)me hakkı yerine, inanma zorunluluğu dayatılmıştır.

Türkiye’de uygulanan eğitim sistemi sadece bölgeler ve sınıflar arası eşitsizlikleri değil, aynı zamanda toplumsal çeşitliğimiz arasındaki etnik, dini, cinsiyet v.b. farklılıkları da derinleştirmektedir.

Laik eğitimden yana olanların “Eğitimin ve eğitim kurumlarının dinselleştirilmesine” yönelik eleştirilerini, “din karşıtlığı” propagandası olarak kullanan AKP, gerçekleri çarpıtmaktadır. Laik, demokratik ve bilimsel eğitim, dine ya da bireylerin dinlerini öğrenmesine karşı değildir. Din derslerinin tüm dinleri kapsayacak şekilde, “dinler tarihi ve kültürü” isteğe bağlı ders olarak verilmesine karşı değildir. Dini zorla ya da seçmeli değil, isteğe bağlı olarak ve ancak soyut düşünme yeteneği kazanmış 12 yaş üstü öğrencilerin, ailelerinin isteğine bağlı olarak verilmesinin temel çocuk hakları, din, vicdan ve inanç özgürlüğünün evrensel ilkelerin çerçevesinde verilmesi gerektiğini savunmaktadır.

Karşı olunan şey, AKP ve cemaatler eliyle eğitimin ve eğitim kurumlarının tümüyle dinselleştirilmesine yönelik mezhepçi ve gerici eğitime karşıdır. Karşı olunan şey; bil(i)me ve sorgulama hakkına karşı, mezhep odaklı dine zorunlu inanmanın eğitim yoluyla dayatılmasıdır.

Bil(i)me, laikliğe ve sorgulamaya dayalı olmayan, dogmatik ve irrasyonel eğitim politikaları uygulanarak, aslında eğitimin dinselleştirilmesi, yeni kuşakları, özgür ve sosyal insan olma hakkından, çağın değerlerinden ve Türkiye’yi uygar dünya hedefinden uzaklaştırdığı gerçeğini ortaya koymaktır.

Cep ve Cemaat Kıskancındaki Eğitim

Akıldan firar edip, vahiye ve dogmalara ikamet eden AKP eğitimi, aynı zamanda piyasanın insafsızlığına ve yandaş cemaatlerin denetimine terk edilmiştir. Üretime değil, tüketime dayalı bir paralı eğitim felsefesi hakim kılınmaktadır.

Cep ve cemaat kıskancındaki eğitim sisteminde yaşanan tahribatın sonucu, Türkiye’nin OECD, PISA ve MEB’in araştırma verilerine göre özellikle fen bilimlerinde ve matematikte başarısı ciddi oranda düşmüştür. Din derslerinden “beş” çeken Türkiye, fen bilimlerinde ve matematikte “sıfır” çekmektedir.

Sermayenin cebine, neo liberalizmin ideolojisine teslim olmuş iktidarlar, Türkiye’nin eğitim politikasını uluslararası ideolojik müdahalelerine açık hale getirmiştir. 1950’li yıllarda ABD’nin müdahalesi ile Köy Enstitülerinin kapatıp, siyasetin ve eğitimin dinselleştirilmesini hedefleyen ortak “Eğitim Komisyonları” hafızamızdadır. Daha sonra “yeşil kuşak projesi” ile “sola ve laikliğe karşı din adamı yetiştirmek” için eğitimde “dinsel eğitim reformları” sürecindeki küresel müdahale, bugün neo liberalizmin “Ilımlı İslam” için ülkemizde “dindar nesil eğitimini” bir ölçüde neo liberalizmin taleplerine uygunluğu için de benimsenmiştir.

Dolaysıyla Türkiye’de uygulanan eğitim sistemi sadece bölgeler ve sınıflar arası eşitsizlikleri değil, aynı zamanda toplumsal çeşitliğimiz arasındaki etnik, dini, cinsiyet v.b. farklılıkları da derinleştirmektedir.

Yarın kaldığımızdan yerden devam etmeye devam edeceğiz.

Kaynak: Birgun.net