ASYA DEMİR

Kendine has teatral ve deneysel çizgisi, söz odaklı perspektifi ile birleştiğinde albümde yer alan biri hariç tüm şarkıların sözü ve müziği Başak Yavuz’a ait. Şarkı sözlerinde özellikle hırs duygusu üzerine gittiğini söyleyen Yavuz “Para, başarı, güç, onaylanma hırsı. İşte ‘Küçük Kırmızı Böcek’ böyle bir şey; önce çekici görünür, sonra ısırır” diyor.

»Bize ‘Küçük Kırmızı Böcek’in hikâyesini anlatır mısınız? Nasıl bir böcek/albüm bu?

Aslında bizim hikâyemiz. Çocuk yaştan koşullandırıldığımız doğruların bizi nasıl etkilediğiyle ilgili. Koşullandığımız için doğru şeyi yaptığımızı düşündüğümüzde bir tatmin duygusu duyuyoruz ve ödüllendiriliyoruz. Bazıları büyük yalanın farkına ancak ileri yaşlarda varabiliyor. Ya da hiçbir zaman varamıyor. Ben özellikle hırs duygusunun üzerine gittim: Para, başarı, güç, onaylanma hırsı. İşte ‘Küçük Kırmızı Böcek’ böyle bir şey; önce çekici görünür, sonra ısırır.

»Başak Yavuz bu kez daha teatral ve deneysel çizgisini sözlerle birleştirmiş. Bundan söz etseniz? Neydi sizi buna iten?

Türkiye'ye dönmemin en büyük sebeplerinden Türkçe konuşmayı, yazmayı özlememdi. Döndükten sonra Küçük İskender'le şiir Ömer Türkoğlu'yla edebiyat çalışmalarıma başladım. Dilimizin anlamsal derinliği ve perküsif özelliği beni gittikçe daha da çok içine çekti. İlk albümümde sözlü eserlerden oluşmakta ancak bu yeni albümde bu konuda çok daha bilinçli ama bir yandan da oyunbaz, maceracı davrandığımı söyleyebilirim. Dil konusundaki çalışmalarım İngilizce söz yazımımı da etkiledi tabi, ne de olsa albümün neredeyse yarısı İngilizce sözlü şarkılardan oluşmakta.

»Albümde size eşlik eden isimlere bakınca yıldızlar karması göze çarpıyor. Bu süreçte, isimlerin hangi şarkıyla buluşacağına nasıl karar verdiniz?

Türk cazcılarının herhalde yarısı yer almıştır bu albümde, ne de olsa biz birlikte yürüyoruz bu engebeli ama sürprizlerle dolu yolda. Şarkılarımı üç yıldır yedilimle birlikte düzenli olarak çalıyorduk ancak kayıtta hayalimdeki versiyonu yakalamaya çalıştım. Mesela Cenk Erdoğan'la daha önce hiç çalmamamıza rağmen ‘Gidersen’ Cenk'i çağırdı, o da sağ olsun bu çağrıya cevap verdi. ‘Set Me on Fire, Baby!’ Şevket'in eline geçmeden önce bir çok kılığa büründü, Şevket Akıncı'nın elinde en doğru ifadeye ulaştı.

»Klibiniz de albümün içeriğiyle örtüşüyor. Fantastik ve yer yer Tim Burton'u hissettiğimiz kareler var. Nasıl çıktı ortaya?

Fantastik edebiyat ve fantastik sinemaya bayılırım, bir çocuğun dondurmaya bayıldığı gibi. Ergenliğimde Ursula K. Le Guin okuyarak büyüdüm. Görme engelli bir arkadaşım sayesinde Yerdeniz Büyücüsü'yle tanıştım. Şu an bu soruları yanıtlarken aynı seriden ‘Tehanu’ yanı başımda duruyor. Tim Burton üniversiteden beri hayatımın başköşesinde durur. Sergisine de gitmiştim. Burton filmleri Danny Elfman müzikleriyle birleşince yepyeni bir dünyanın kapılarını açıyor her seferinde. Onun dünyası bizim dünyamızdan çok daha çekici geliyor, başka bir dünya, başka topraklar, başka maceralar... Bizim dünyamız o dünyayla kıyaslanınca çok sıkıcı, çetrefilli ve manadan yoksun. Ben de yönetmen arkadaşım Mert Edis'e şöyle dedim: Klibimde wizard (büyücü) olmak istiyorum, tıpkı Gandalf ya da Ged gibi!

»Türkiye'de caz müzisyeni olmanın avantajları ya da dezavantajları nedir?

En büyük avantaj, Türkiye'deki ortamımız, dostluğumuz. Böylesine bir paylaşım başka hiçbir yerde yok.Bizler ülkemizde müzik yaptığımız insanlarla yalnızca müziği değil, hayatı da paylaşıyoruz. Yurt dışında o işi çalıyorsun, sonra herkes kendi yoluna. Dezavantajı ise ülkemizde müziğimize olan ilginin azlığı, bu doğrultuda da imkânların ve mekânların azlığı. Bu sebeple bir çok iyi müzisyen memleketten uzaklara gitmek durumunda kaldı. Sorumluluk dinleyiciye düşüyor.

Kaynak: Birgun.net