Böyle soruyor arkadaş. Darbe girişimi sırasında çoğu AKP’li olan muhafazakârlar darbeyi tankların önüne atılarak engellemişler. Üzerinden 11 gün geçtiği halde “Bizim Mahalle” ne yapmış peki? Bunu soruyor.

Aslında bir dolu sorunun, mutlaka yapılması gereken hesaplaşmanın muhatabı olan, kendisini nedense halen Bizim Mahalle’de sayan kimi tiplerin herkesten önce öne atılıp hakkı teslim eden bilge pozlarında böyle sormaları yok mu, tam çakallık gerçekten. Bu sorunun sahibi de şu yaşanan hengameyi fırsat bilip zamanında yediği haltı gizleme çabasında çok belli ki.

Soru sahibi, Fethullahçıların ünlü mü ünlü Abant Toplantıları’nın müdavimlerinden. Yediği halt bu. Eminim, o sıralarda “Bizim Mahalle neden bu toplantılarda yok” diye de sormuştur. Çünkü neyin iyi, neyin kötü, neyin yanında ya da karşısında olmak gerektiğini bunlar hepimizden daha iyi bilirler. Kendilerinin aldığı her “pozisyon” çok önemlidir çünkü bunların. Abant Toplantıları’na katıldıklarında da, şereflendirdikleri o toplantıların arkasındaki iradenin yönlendirdiği darbe girişimini “tankın üzerine çıkarak önleyen muhafazakârları” takdir ettiklerinde de içinde olduklarını sandıkları “Bizim Mahalle”ye ders verirler. Arsızlık muhatap olanın tahammül etmesi zor bir insan kusuru.

“Bizim Mahalle” darbeyi önlemek için, evet, bir şey yapmadı. Yapamazdı da. İstemediğinden ya da kayıtsızlığından değil. “Bizim Mahalle”nin solcusunun, Kürt’ünün, Alevi’sinin, laikinin, sosyal demokratının “sokağa çıkın” diyen çağrı sahibinin hedefleri arasında olması yüzünden her şeyden önce. Aynı çağrı sahibinin, hem de uzun zamandır “yüzde elliyi zor tutuyorum” tehdidiyle karşı karşıya olduğu için. Elbette böyledir diye darbenin gerçekleşmesini arzulamış da değildir “Bizim Mahalle”. Ama sokağa çıkamamıştır, çünkü “darbeyi önleyen muhafazakâr kitle” gibi devletin tüm kurum ya da kuruluşunun büyük desteğiyle sokağa çıkma deneyimi yoktur. İki büyük darbede sokakta “devletçe” kurşunlananlar mahallemizdendi bizim. Ordunun tamamına yakını kendilerinden olan, İslamcı hükümeti “yedirmemeye” kararlı, bundan ötürü de hep hazır kıta haldeki kitlenin Bizim Mahalle’den daha hızlı sokağa dökülmesi doğaldı. “Bizim Mahalle ne yaptı?” diye soran zat da biliyor bunu elbette.


Şu yaşa kadar ne mutlu ki ömrümü geçirdiğim “Bizim Mahalle”nin bir sakini olarak hemen söyleyeyim: Önlenmesinden büyük sevinç duymuş da olsam darbe girişimi sonrası protestoları için de sokağa çıkmadım ben. Darbeyi, darbeciyi savunduğumdan değil. Savunanın da, bundan bir fayda umanın da dilleri tutulsun. Abant Toplantıları’na – eğer çağrılsaydım- neden katılmayacaksam, “yetmez ama evet”e neden karşı olduysam, aynı gerekçelerle sokağa çıkmadım. Ne Abant Toplantıları’ndan ülke yararına bir proje çıkmıştır, “ne yetmez ama evet” demokrasi getirmiştir. Önlenmiş bir darbe sonrasında dile getirilenler, atılan sloganlar benim “mahalleme” ait değildi ayrıca. “İdam isteriz” çığlıkları, tek adam tapınmaları bize ait değil.

Abant Toplantıları’nda Fethullah gölgesinde Türk-İslamcılık oyununun figüranı olan soru sahibi zat ile benzerleri “darbeyi önleyen muhafazakârlar”ın hedefinde sadece “darbeciler”in değil, bu ülkenin solcusunun, aydının, laikinin, Kürt’ünün, Alevi’sinin de olduğunu biliyorlar elbette.

Recep Bey’in inandığı “demokrasi”si için hep tehlikeli gördüğü bir mahalle bizimki. Bizim Mahalle’den biri darbeyi önleyen muhafazakârın yanında “darbeye de diktaya da karşı” olduğunu söyleyemeyecekse oraya gitmez. Gitmemelidir de. Bizim Mahalle’nin darbe karşıtlığı, otoriterleşme çabalarına çeşni yapılamaz.

Darbenin önlenmesi elbette iyi olmuştur. Tank altında ezilenlere, kurşunların hedefi olanlara duyduğum tüm saygıya rağmen belirtmeliyim; Bizim Mahalle’de yaşayanların çok iyi bildiği gibi maalesef “kurtarılmış bir demokrasi” yoktu bu ülkede. Aydınlara, muhaliflere, Kürtlere yönelik baskıların doruğa ulaştığı, tek tipleştirmenin başarıldığı bir Türkiye vardı darbe girişimi öncesi. Sonrasında olan da farklı değil. O tankların önünde ezilen, acımasızca, alçakça kurşunlananlar bu ülkenin parlamentosunu, meclisini, partilerini, nihayet sistemini elbette “kurtardılar.” Ama “Ya Allah bismillah Allahu ekber”le kurtardıkları “demokrasi” benim demokrasim değil.

Abant münevverlerinin olabilir ama.

Kaynak: Birgun.net