HABER MERKEZİ

Ensar Vakfı’nın AKP ile olan ilişkilerini belirten ve BirGün’de yayınlandıktan sonra kamuoyunda oldukça ses getiren interaktif haritada yer alan bilgilerin arka planını İslamcılık üzerine çalışmalarıyla bilinen Akademisyen Fatih Yaşlı’ya sorduk.

■ Birleşik Haziran Hareketi ve BirGün muhabiri Onur Erem’in hazırladığı “Ensar İlişki Ağı Haritası”na baktığımızda gördüğümüz şey nedir?
Bu harita için hem Haziran’a hem de Onur Erem’e teşekkür borçluyuz, son derece önemli bir iş çıkarmışlar. Buna “yeni-Türkiye’nin siyasi-iktisadi haritası”, “yeni rejimin ekonomi-politiğini ortaya koyan bir topoğrafya çalışması” olarak bakmak lazım. Ortada yolları kaçınılmaz olarak birbiriyle kesişen, çünkü çıkarları birbiriyle ortaklaşmış bulunan bir rejim networkü, bir rejim şebekesi var; bürokrasi, sermaye ve “sivil toplum”dan müteşekkil bir şebeke bu. Hepsinin koordinasyonu ise yürütme aygıtı tarafından gerçekleştiriliyor, rejim inşası bu üçlü sacayağı üzerine oturtuluyor ve rejimin ideolojik hegemonyası bunun üzerinden sağlanıyor.

■ Bu haritanın bir de tarihsel arka planı olmalı, buna dair neler söyleyebilirsiniz?
Haritada dikkatimi çeken STK’lerden biri, bir çatı örgütlenmesi olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV). Hatırlayacaksınız, geçen günlerde çok sayıda sivil toplum kuruluşu bir araya gelerek Ensar’a olan desteklerini açıklamışlardı. İşte tüm o STK’leri bünyesinde toplayan bir örgütlenme TGTV ve siyasal İslamcılığı anlamak açısından da son derece önemli bir geçmişi var. Çünkü TGTV’yi, 90’lı yıllarda “Birlik Vakfı” adlı bir vakıf kurdu ve Türkiye İslamcılığını en iyi bilen isimlerden biri olan Şerif Mardin’e göre AKP’nin ortaya çıkmasını sağlayan da aslında bu vakıftı.

Bu vakfın kökenlerine baktığımızda neyi görüyoruz peki? Çoğunluğu Nakşibendi ve hepsi milliyetçi-muhafazakâr olan akademisyenleri/kalem erbabını bünyesinde barındıran ve 70’li yıllarda solun ideolojik hegemonyasını kırmak adına kurulan Aydınlar Ocağı’nı! Aydınlar Ocağı mensubu isimler tarafından formüle edilen Türk-İslam sentezi ise 12 Eylül’ün “Atatürkçü” paşalarının “saklı” resmi ideolojisiydi. Dolayısıyla tarihsel arka plana baktığımızda gördüğümüz şey, sol düşmanlığı adına İslamizasyona açılan kapılardan bugüne gelmiş olmamızdır; “dinselleşmenin tarih-öncesi” diyebileceğimiz bu dönem AKP’den çok daha öncesine uzanmaktadır ve mutlaka ayrıntılı bir şekilde incelenmelidir.

■ Haritanın bir networkü, bir şebekeyi işaret ettiğini söylediniz, bunu biraz açabilir misiniz?
Elbette. Rejimin hegemonyasının bir ayağında zor aygıtı varsa, bir ayağında da rıza aygıtı var. Rızanın üretimi bu şebeke üzerinden gerçekleştiriyor. Örneğin Diyanet, bugün rejimin rıza aygıtının merkezine yerleşmiş durumda olan devasa bir yapılanma. Malum vakıflar, Diyanet’in sivil toplumdaki uzantıları olarak işlev görüyorlar ve her türlü etkinlik bu vakıflarla birlikte düzenleniyor. Dahası vakıflar, eğitimin de tam göbeğinde ve İslami nesillerin yetiştirilmesi için Milli Eğitim’le beraber projeler yürütüyor. Aynı şekilde, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile de ortak projelerin yürütüldüğünü görüyoruz. Bu şebekeye sayısını bilmediğimiz STK’yi, tarikat ve cemaatlere ait legal ve illegal okulları, yurtları, evleri de dâhil ettiğimizde, nasıl bir ağ ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Buna “yandaş” işadamlarını, “havuz medyası”nı, büyük işletmelerin yönetim kurullarına atanan isimleri, bunların sponsorluk faaliyetlerini, belediyelerin geniş imkânlarını da eklediğimizde sanıyorum ki manzara az çok netleşmiş oluyor.

(Fotoğraf: Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde (KTÜ) Ensar Vakfı'nı protesto eden öğrencilere polis saldırısı olmuştu)

Kaynak: Birgun.net