HABER MERKEZİ

Darbe girişimi sonrası başlatılan operasyonlar sürerken ortaya çıkan tablo sıkıyönetim günlerini andırır hale geldi. Kamu çalışanlarından orduya, basın yayından bürokrasiye operasyonlar neredeyse her yere uzanmış durumda. Tek bir yer hariç. O da AKP’liler. Yıllarca Cemaat’e selam yollayan onların bürokraside, eğitimde, orduda önlerinin açılmasını sağlayan AKP’li isimler soruşturmalar kapsamında en ufak bir hesap verme tavrına yanaşmıyor.

Cemaat’in her yere sızmasından rahatsızlık duyan AKP’liler bugüne gelindiğinde o isimleri devletin her kademesine kendilerinin yerleştirdiğini onlara göz yumduklarını unutmuşa benziyor. Bazı hatırlatmaları yapmakta fayda var:

Vekil pazarlığı

AKP içinde diğer dinci gruplar gibi Cemaatçilerin de varlığı biliniyordu. Gülenciler bürokrasideki etkinlikleri oranında parlamentoda da etkin olmak istiyorlardı. Cemaatleri etkin bir oy deposu olarak gören AKP, Gülencilerle vekil pazarlığına girişti. 12 Haziran 2011 Seçimleri için Cemaat’in AKP’den 150 vekil talep ettiği. kamuoyunun gündeminde yer aldı. Daha sonra bu sayıyı çok bulan Erdoğan daha sınırlı sayıda Gülenciyi vekil yaptı. Hakan Şükür gibi pek çok isim vekil oldu.

Eğitimdeki ‘ortaklık’

Gülencilerin yıllarca dershaneler ve yurtiçi/dışı okullar üzerinden örgütlendiği bilinen bir gerçekti. Birçok dershanenin açılışına da AKP’li isimler katıldı. Anadolu’nun her yerinde açılan dershaneler AKP’lilerin koruması altındayken ittifak bozulmaya başlayıp dershanelerin kapatılması kararının alınması sonrasında işler tersine döndü. Yurtdışındaki okullar devlet desteği ile açıldı.

Anayasa ortaklığı

12 Eylül 2010 Referandum’unun çalışmasını AKP ve Gülen Cemaati birlikte gerçekleştirdi. Anayasa’nın değiştirilmesini öngören referandumda Cemaat kanalları AKP mitinglerini canlı yayınladı. Gülen AKP’nin “evet” çalışmasına ‘mezardaki ölülere dahi oy kullandırın’ diye desteklerini sundu. Elbirliğiyle yapılan bu anayasa sonrası yargı içerisinde AKP’liler daha da etkin olabildi. Bu AKP’lilerin daha sonra Cemaatçi olduğu ortaya çıktı.

Güvenlikteki yapılanma

Emniyet, Gülencilerin en güçlü olduğu alan olarak biliniyordu. Özellikle 2002 yılından itibaren Emniyet’in kapıları Cemaatçilere sonuna kadar açıldı. Defalarca Emniyet’teki Cemaatçilerin varlığına ilişkin uyarılar yapılmasına rağmen hükümet tarafından resmi bir adım atılmadı. Konuyla ilgili AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik 2014 yılında söz konusu ‘sızmaları’ şu ‘veciz’ ifadeyle yorumluyordu: “Cemaat’in devlete sızdığına kargalar bile güler” Aynı yapılanmanın askeriye içindeki tasfiyeler sonrasında ordu da gerçekleştiği dillendirildi. Ancak iktidardakiler bu iddiaları hep reddetti.

Arsa pazarlığı

Cemaat’e AKP’li belediyelerce birçok yerde usulsüz yöntemler de dahil olmak üzere arsa tahsis edildiği iddiaları vardı. Bu durum AKP’lilerce dahi yüksek sesle dile getirildi. 7 Haziran Seçimleri öncesinde Bülent Arınç’ın “Ankara’yı parsel parsel cemaate satmakla” suçladığı Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, “Cemaat’e hayır işi için diye verdiğim yerler nedeniyle pişmanım” dedi. Cemaat’in mali açıdan büyümesinin de anahtarı olarak görülen bu arsa tahsislerine ilişkin AKP’li isimlere herhangi bir soruşturma açılmaması dikkat çekiyor.

Kaynak: Birgun.net