Mehmet Özçataloğlu

Fethi Naci “100 Soruda Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme” adlı kitabında, romanın doğuşunu özetlerken, “Üç kaynağı var romanın. Kökleri 16. ve 17. yüzyılı karakterize eden üç edebiyat akımına uzanıyor. Pikaresk romanlar, psikolojik yazılar ve anılar” der.

Nedir bu pikaresk romanlar? Yeni bir insan tipini ortaya çıkaran romanlardır. Fethi Naci’nin deyişiyle “katı mı katı feodal hiyerarşinin dışına itilmiş bir serseri, sınıfından kopmuş biri (…) Pikaresk romanın kahramanı sonsuz yolculuklar ve araştırmalar içindedir, dolaşır durur yeryüzünde, hudutları geçer ve biçimden biçime girer.”

Yakın bir tarihte Can Yayınları tarafından yayınlanan Belma Güney Ulutaş’ın yazdığı “Kopuklar”ı okurken düştü hatırıma değerli ustamız Fethi Naci’nin bu değerlendirmeleri. “Kopuklar”a gelirsek, Ulutaş’ın ilk romanı. B. Güney Ulutaş genç olarak nitelendirebileceğimiz bir yazar. Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları/Tiyatro-Dramatik Yazarlık bölümü mezunu olduğunu öğreniyoruz kitaptan. Şiir ve öyküleri de çeşitli dergilerde yayımlanmış.

Güne Ulutaş yedi yılda yazmış Kopuklar’ı. Ve kendi ifadesiyle yabancılaşma kavramını iliklerine kadar hissettiği zamanların sonunda çıkagelmiş kitap.

Annesi tarafından bebekken yetimhaneye bırakılan Zucco’nun hikâyesidir Kopuklar. Daha yetimhanedeyken sorunlu bir hayat yaşamaya başlamıştır. Ki yaşamı zaten çok acıdır. Annesi tarafından terk edilmiştir ve bu terk edilişin hesabını soracağı da kimse yoktur. Babasının kim olduğunu bilmiyordur, annesi ise intihar etmiştir. Bir kasap Zucco’yu evlat edinmiştir ve yanında çalıştırmaya başlamıştır. Zucco’nun kendisini evlat edinen kasapla hiçbir zaman bir baba-oğul ilişkisi olmamıştır. Bir gün kasap ölür ve büyük bir miras Zucco’ya kalır. Fakat bu mirası edinebilmesi şarta bağlanmıştır. İyi bir eğitim almalıdır. Gereken eğitimi alır Zucco ve avukat olur. İnsan bir kere tutunamaya görsün. Önce barodan atılır sonrasında da mirası tüketir. Çok zor günler yaşayan Zucco’yu bir gün Başkan adayı Catastrofe telefon ile arar. Zucco’dan hiç tanımadığı annesinin yazmış olduğu kitap dosyasını ister. Karşılığındaysa bir çanta dolusu para!

Peki, neden? Romanın gizemi nedir? Başkan adayı niçin bu romanı aramaktadır? Zucco’nun annesi Marlen Konstant ile nasıl bir bağı vardır?

Sevgi Hikâyesi Koleksiyoncusu olanları anlatadursun, kitabı okuyanlar bu soruların yanıtını arasınlar. Zucco geçmişin kapılarını aralarken kitabın her bir parçasının başka bir kopukta olduğunu öğrenir. Zucco’yla birlikte hareket eden biri daha vardır. Ama kim? Zucco’nun yanı başında işlenen bu cinayetleri kim, neden gerçekleştiriyor? Ölümün gölgesi Zucco’nun yanında gezmektedir adeta.

Kopuklar’da kahramanların, şehirlerin, mekânların isimleri çok tanıdık. Dünyayı anlamamıza yardım eden yazarların isimleri bunlar. Saramago, Werther, Woolf kasabaları… Buralarda boy gösterenlerse Ares, Vera vd. Yok bir ülkenin yok kentleri, yok kişileri bu romandakiler.

Kopuklar ilginç bir roman. Kurguda yol aldıkça soru işaretleri azalması gerekirken tersine çoğalıyor ve büyüyor. B. Güney Ulutaş’ın ilk romanı “Kopuklar” bir ilk roman için fazlasıyla başarılı bir örnek.

Kaynak: Birgun.net