Kısa bir süre önce Joseph Wolfgang Ohlert Berlin’in en ünlü eşcinsel kulüplerinden birinde yakın arkadaşı Kaeyle karşılaştı. Çok özel bir proje için onunla çalışmak istediğini söyledi.

“O trans bir kadın ve kendini huzursuz ve mutsuz hissediyor. İlk dönemlerinde aradığı kitabı bulamadığını söylüyor” diyor Ohlert. Ve kendilerine yeni bir kitap yaratmak için fırsat vermek istiyor. Alman fotoğrafçı zaten cinsiyet ve kimlikle ilgili portreler dahil olmak üzere bir dizi projeye başlamıştı. Trans ve genderqueer bireylere kendi kıyafetleri ve ifadeleriyle kendi hikâyelerini anlatmaları için bir şans vermek istedi.

“İnsanlara kendi onurları ve saygıları ile kendileri için konuşabilecekleri bir platform vermek istedik. Kitap, orijinal fikirlerimizden daha fazlasıyla doldu.”

Kitapta, cinsel kimlik kelimesinin Alman diline geçtiğinden bahsediyorsunuz. Bunu biraz açıklar mısınız?

Cinsel kimlik kelimesi, Amerikalı teorisyenler sosyal bir yapı olarak biyolojik bedenimizin yanı sıra cinsel kimlik fikrini ortaya attıktan sonra Almanya’da 80’li yılların başlarında kabul edildi. Ama sadece akademik olarak kullanılır. Günlük yaşamda bu kelime Almancanın bir parçası olmamıştır. Ama son zamanlarda daha sık kullanıldığını hissettim. Bence insanlar cinsel kimlik hakkında hiç olmadıkları kadar açık konuşmaya başladılar. İnternetin bunu kolaylaştırdığını düşünüyorum. Bir yandan İngiliz Dili ve Anglicisms, Tumblr ve Instagram neslinin günlük yaşamlarının bir parçası haline gelmiştir, bu yüzden yeni kelimeler kabul etmek çok daha kolaydır. Diğer yandan sonunda cinsel kimlik hakkında konuşma vakti geldi ve artık cinsiyet hakkında konuşmak yetmiyor. Gerçekten farkı ayırt etmek ve insanların seni bedenin ve cinsel organın üzerinden tanımlamaması için ikinci bir kelimeye ihtiyaç vardır.

“Kimseyi zorlamadık”

“Bir Spektrum Olarak Cinsel Kimlik” kitabındaki sorular ve fotoğraflar çok samimi. Bu insanlara karşı nasıl bu kadar açık ve dürüst olabildiniz?

Kaey görüşmelerden sorumluydu. Fotoğraflarını çektiğim insanların çoğu onun arkadaşlarıydı bu yüzden onlarla detaylıca konuşmak çok da büyük bir olay değildi. Başından beri biliyorduk ki onlarla konuşmak çok hassas ve özel bir şeydi bu yüzden onlara mümkün olduğunca fazla süre ve gizlilik verdik. Kimseyi bir şey söylemeye zorlamak istemedik. Bu yüzden Kaey geniş yelpazede hazırladığımız soruları herkese gönderdi. Herkes istediği soruları cevaplamakta özgürdü. Ama aralarından biri sözcüklerle değil fotoğraflarıyla konuşmak istedi.

Sizi cinsel kimlik spektrumuna iten şey neydi?

Kitabı yazmadan önce cinsel kimlik olanakları hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Kadın ve erkek kavramıyla meskenlenmiştim. İnsanlara genel olarak kendi cinsiyetlerinden ayrı olarak bakmayı yeniden öğrenmem gerekiyordu. Ben kimim sorusu, beni ben yapan şeyler ve diğerlerinden farklı olmam benim işimin bir parçasıydı. Bir sürü insanla tanıştım. Öncelikle kendinle anlaşman gerektiğini anladım.

“Kadın olmak istediğimi fark ettim”

Bu insanları fotoğraf çekmek cinsel kimlik anlayışınızı nasıl değiştirdi?

Bir çocuk olarak cinsiyet rolleri hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bana kendimi ifade edebilme özgürlüğü veren ailem sayesinde yeterince şanslı hissediyordum. Oyuncak bebeklerle oynuyordum, elbiseler giyiyordum, küpe ve mücevherler takıyordum. Herkese bir kadın olmak istediğimi söylüyordum. Ama vücudumla mutluydum. Benim cinsel kimliğim üzerimdeki tanımım değişmedi. Olduğum şekilde bir kadın olmak istediğimi fark ettim. Bu benim bir parçam. Vücudumla rahat hissediyordum.

Son günlerde cinsel kimlik ana haber bültenlerinde tartışıldı ve trans ünlüler her zamankinden daha fazla görünür oldu. Fotoğraflarını çektiğiniz insanlar bu fenomen hakkında ne düşünüyor?

Ana akım medyada bu hikâyeler hakkında çok farklı görüşler duydum. Çoğu bunu destekliyor ve seviyor. Çünkü görünürlük önemlidir ve dergi kapaklarında trans kadınları görmek mutluluk verici. Trans insanlar için bu tarihte önemli bir başarıdır.

Gaia Dergi

Kaynak: Birgun.net