MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yargıtay kararının ardından Çağrı Heyeti'nin davetiyle 19 Haziran'da Ankara'da gerçekleşen olağanüstü tüzük kurultayına ilişkin olarak, "Vay zavallılar vay, bu kadar mı küçüldünüz. Hadi diyelim kurultay yaptınız, hadi kabul ettik sayalım. Yargı kararına göre tek maddelik tüzük değişikliği gündemiyle toplanan kurultayda kimsenin haberi olmadan 13 maddeyi nasıl değiştirdiniz? Bu ucube hakkı size hangi MHP düşmanı verdi" dedi. "Bir gün sonra zorlaya zorlaya 650 delegenin hazır bulunduğunu açıkladılar" diyen Bahçeli, "Toplam delege sayısının üçte iki çoğunluğuyla tüzük değişeceğini hatırlayan olmamıştır. Üçte iki çoğunluk 809’dur. Noter 650 delege orada demiştir" görüşünü savundu.

Çağrı Heyeti'nin 752 delegenin imzasının alındığını belirttiği kurultayda, tüzük değişikliğine yönelik muhaliflerin 14 önerisi oy birliğiyle kabul edilmişti. MHP Tüzüğü'nde yapılan değişiklik kapsamında "olağanüstü toplanan kongrelerde seçim yasağı" kaldırıldı, genel merkez yönetiminin kurultay sürecinde disipline sevk yetkisine son verilmişti.

Bahçeli, AB ile yürütülen vize muafiyeti görüşmelerine ilişkin olarak, "AB Komisyonu’nun ikinci raporunda anlaşmanın hedefine ulaştığı ortaya konulmuştur. AB istediğini almış, mizaç ve cibilliyetlerine uygun olarak anlaşmayı bozmuştur. Vize muafiyetiniz başınızda paralansın, vizeniz kadar başınıza taş düşsün" dedi.

Bahçeli, AKP'nin dış politikadaki stratejisine ilişkin olarak, "Sayın Başbakan komşularla yaşanan sorunları zaman zaman rastlanan gerginlik olarak mütalaa ettiğine göre, AKP’nin dış politikasının seyri değişecek demiştir. Bu isabetlidir, yerindedir. Zira başka çare de yoktur" dedi. "Bu kadar kırıp döktükten sonra hiç mi özeleştiri yapılmayacaktır?" diye soran Bahçeli, “Pardon yanlış oldu” denerek dış politikadaki bunca kamburdan kurtulmak mümkün müdür? Sayın başbakan bunlara da kafa yoruyor olsa gerek" diye konuştu.

Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:

Hepinizi selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Türkiye’nin önünü kesmek isteyen çevreler her boşluktan istifade arayışındadır. Bölgesel ve küresel operasyonlar milletimizin huzur ve bekasını sürekli tehdit kuşağında tutmaktadır. Bunlar oluyorken milli kimliğimiz zarar görmektedir. Ülkemizin etrafı husumet çemberine alınmıştır. Sıcak çatışma ortamı doğrudan ülkemize yansımaktadır. Emperyalist komplo hem ülke içini, hem komşu coğrafyaları kaosa sürüklemektedir.

Tarihsel husumetlerin de nesiller boyunca birikerek bugünkü zamana miras kaldığını hiçbir zaman hiçbirimiz yok sayamayacaktır. Coğrafyamızı değiştiremeyeceğimize göre arayışlarımız bu aziz vatanın ahlaki ve politik gerçekleriyle sınırlı olmalıdır.

Uluslararası ilişkilerde kalıcı dostluk ve düşmanlıktan bahsetmek gerçekliğe sırt dönmektir. Her ülkenin en çok fayda ve avantajı beklemesi olağandır, tersini düşünmek akıl tutulmasıdır.

Bölgesinde yalnızlaşan bir ülkenin muasırları da fazla olacaktır. Ultra küreselleşme tufanının yaşandığı bir dünyada milli ve manevi temellerden savrulmadan, tarihi ve kültürel emanetlerden uzaklaşmadan çağı anlamak, yeni atılımlar yapmak şarttır. Türkiye’nin dış politikasında pek çok ayak bağı, açmazı vardır. Yıllardır dış politikamız maceracı ve marazi bir zihniyetle yönetilmiştir. İşin garibi değerli yalnızlıktan bile medet umulmuştur.

Caydırıcılığımız artacaktı, her konuda cayan olduk. Türkiye Ortadoğu’ya model olacaktı, değişim dalgasını biz yönetecekti, bizden habersiz yaprak kımıldamayacaktı. Ancak yüksek gayelerin hepsi bir bir hayal ve yalan oldu. Çünkü dış politikamız başka başkentlerin çekim alanına girdi. Siyaset alabora olmuşken, ekonomi tökezlerken, iç barış ve huzur iklimi istikrarsızlığa hapsolmuşken dış politikadaki hayali taahhütlerin gerçekleşmesi elbette imkansızdır. Hükümet bunu görememiştir. Keşke her iddia yerini bulsaydı. Biz samimiyetle bunu dilerdik. Bizim de asıl ve yegane hedeflerimizden birisi Türkiye’nin bölgesel güç, küresel aktör olmasıdır. Bu bizi yalnızca gururlandırır, göğsümüzü kabartır.

Cumhurbaşkanı’nın “Kendimizden başka dostumuz yok” sözleri başbakanı açığa düşürmektedir. Bu sözleri boş bulunduğu bir anda söylediğine inanmak isterim. Madem gün gelecek pişmanlık gösterilecekti Mısır’la niye kavga edilmiştir? Yaşananlar sıradansa kardeş Esad’dan katil Esed’e nasıl gelinmiştir? İsrail’e edilmedik hakaret kalmamışken sonra dönüp zeytin dalı uzatılmasını “Birbirimize mecburuz, anlaştık” çizgisini nasıl okuyalım. Bu U dönüşlerini hayra mı yoralım, hüsran mı görelim. Sayın Yıldırım komşularla yaşanan sorunları zaman zaman rastlanan gerginlik olarak mütalaa ettiğine göre AKP’nin dış politikasının seyri değişecek demiştir. Bu isabetlidir, yerindedir. Zira başka çare de yoktur. Bu kadar kırıp döktükten sonra hiç mi özeleştiri yapılmayacaktır? “Pardon yanlış oldu” denerek dış politikadaki bunca kamburdan kurtulmak mümkün müdür? Sayın başbakan bunlara da kafa yoruyor olsa gerek.

"Erdoğan'ın Putin'e gönderdiği mektup iyimser bir adımdır"

24 Kasım 2015'ten bugüne Türkiye ile Rusya arasında soğuk savaş yıllarını aratmayacak gerginlikler yaşanmıştır. Haklı olarak düşürülen Rus uçağı gerginliklere yol açmıştır. Turizm sektörü vahim bir darbe yemiştir. Rus uçakları adeta Akdeniz sahillerine düşmüştür. Turizmcilerin şikayetçileri haddinden fazladır. Çıkan fatura ülke ekonomisi ve girişimcilere zarar vermiştir. Antalya'ya gelen turist sayısı yüzde 40 düşmüştür. Cumhurbaşkanı'nın Putin'e yazdığı mektup, Rusya'ya büyükelçi atanması, Milli Güne katılma gibi hamleler iyimserdir. AKP hükümeti milli hak ve konulardan taviz vermeden, girdiği yanlış ve karanlık yoldan dönmelidir. İçi boş diklenmelerin zararını çeken Türkiye'dir. Turizm sektörüne destek verilmelidir. Lafla peynir gemisi yürütme dönemi geride kalmıştır.

İçi boş diklenmelerin zararını çeken Türkiye’dir. Türk milletinin tamamıdır. Hükümet hayatın gerçekleriyle mutlaka yüzleşmelidir. Türkiye’nin giderek çatallaşan bir mülteci sorunu vardır ve gündemde yerini korumaktadır.

"Vizeniz kadar başınıza taş düşsün!"

1 Haziran’dan itibaren vize serbestisi olacaktı. Türkiye mültecilerin toplanma kampı olarak görülmüş, hükümet buna razı olmuştu. AB Komisyonu’nun ikinci raporunda anlaşmanın hedefine ulaştığı ortaya konulmuştur. AB istediğini almış, mizaç ve cibilliyetlerine uygun olarak anlaşmayı bozmuştur.

Bir terör örgütüne ait paçavraların Avrupa Parlamentosu’nda ne işi vardır? YPG denen illet PKK’nın ikizidir. ABD’nin desteğiyle Fırat’ın batısına geçtiğinden beri IŞİD gibi önüne geleni öldürmektedir.

Brüksel bombalanırsa dünya ayağa kalkar, Ankara’nın kanı akarsa dünya gözlerini kapar. Gelişmiş olmak demek insan olmak anlamına gelmez. Nitekim robot da gelişmiştir ama vicdanları yoktur.

Terörün yanında sırıta sırıta saf tutan HDP Eş Başkanı artık çok olmuştur. Bunların sırtlarının YPG’ye dayalı olduklarını biliyoruz da Kandil’in Avrupa şubeleriyle bu kadar içli dışlı olduklarını bilmiyorduk. Vize muafiyetiniz başınızda paralansın, vizeniz kadar başınıza taş düşsün.

Avrupa ülkelerinin, emzikli bebeklerin kanını dökecek kadar canileşmiş teröristlere ilgi ve sempatisi tam anlamıyla Türk düşmanlığıdır. Artık AB’nin sonu görünmüştür. Birleşik Krallık’ta yapılacak referandum beklenen sonucu verirse hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. AB sorgulanmaktadır. Türkiye AB’ye mecbur ve mahkum değildir. Hiçbir namerde el açmaz, diz çökmeyiz. Biz Türk milletiyiz, hepimiz Türkiye’yiz.

Ne hazindir ki Birleşik Krallık Başbakanı Türkiye’ye hakareti iş edinmiştir. “Bu hızla Türkiye 3000 yılında üye olur” diyor. Bu şahsın ülkesi iki gün sonra çıkmayı oylayacaktır. Anlaşılan bu şahsın Panama Belgeleri’nde adı çıktıktan sonra nevri dönmüştür. Sakson zihniyetine, İngiliz sinsiliğine dedelerimiz cevap vermiştir. Yeri gelirse biz de veririz ve biz de haklarından geliriz. Artık AB’yi masaya yatıracak zaman gelmiştir.

MHP, milletin sinesinde doğmuş, yine milletine hizmet saçmış, Türk siyasetinin 47 yıllık destanı ve dimağıdır. MHP’nin kökleri 1948’de kurulan Millet Partisi’ne kadar inmekte, devamı olan CMP’ye gitmekte, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne kadar gitmektedir. Hedeflerimizin Orta Asya’ya uzanan bir yönü vardır. Türkçü olduğumuz kadar Turancıyız. MHP gelenekleri ve töreleri olan, mensupları tarafından sevdayla benimsenmiş bir millet çınarıdır. Türk-İslam ülküsünün göz nuru, yürek atışıdır. Biz bir siyasetin değil, kutlu ve payidar bir davanın gönül erleriyiz.

"Vay zavallılar vay, üçte iki çoğunluğu sağlayamadığınız kurultay geçersizdir!"

Biz Türk milletinin gönüllü neferleriyiz, hedeflerimiz yüksek, hayallerimiz büyüktür. Bu nedenle ülkücüyüz. Ülkümüze ölümüne bağlıyız. Şunu da biliriz ki MHP imanlı ve ihlaslı kadrolarıyla hiçbir oyuna gelmez. Hiçbir tuzağa düşmez, hiçbir operasyona, habis senaryoya boyun eğmez. Türkiye’nin yanındayız, zalimlerin karşısındayız. Her türlü terör yapılanmasının, legal görünümlü illegal yapıların tam karşısındayız. Sözde parti içi demokrasi arayanların paralel kuluçkasında pışpışlanan çürük yumurtalar olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Güya kurultay yapacaklardı. 15 Mayıs’ta MHP’yi denetim altına alacaklarını sanıyorlardı. Aldıkları paralel talimat buydu. Millet nezdinde küçük düşürürlerse efendilerinden ödül alacaklardır. Başaramadılar, yorgun argın, geldikleri gibi gittiler. Kurultay takvimimizi 10 Temmuz’da yapacağımıza rağmen bu kez de 19 Haziran’da otel odalarına sığındılar. Malum insanlar bir ilki gerçekleştirdiler, kendileri çalıp kendileri oynadılar. Bu zamana kadar görülmemiş çirkeflikle sözüm ona parti tüzüğümüzde 13 maddelik değişiklik yaptılar. Vay zavallılar vay, bu kadar mı küçüldünüz. Hadi diyelim kurultay yaptınız, hadi kabul ettik sayalım. Yargı kararına göre tek maddelik tüzük değişikliği gündemiyle toplanan kurultayda kimsenin haberi olmadan 13 maddeyi nasıl değiştirdiniz? Bu ucube hakkı size hangi MHP düşmanı verdi. Gözle kaş arasında açılması usulen mümkün olmayan kurultay açıldı. Gecikmeyle divan seçildi, tüzük maddeleri değiştirilmiş oldu. Allah inandırsın, Turist Ömer olsa hızına yetişemezdi. Sorsan kim katıldı, kaç kişi katıldı, neye onay verdi belli olmadan bir baktık ki tüzüğün 13 maddesi değişivermiş. Benim diyen hokkabazın yapamacağı hızla adrese teslim iş tamamlanmış. Bir gün sonra zorlaya zorlaya 650 delegenin hazır bulunduğunu açıkladılar. Toplam delege sayısının üçte iki çoğunluğuyla tüzük değişeceğini hatırlayan olmamıştır. Üçte iki çoğunluk 809’dur. Noter 650 delege orada demiştir.

Tüzüğümüzün değiştiğini hangi şuursuz öne sürebilecektir? Karar yeter sayısıyla toplantı yeter sayısını karıştıran, 47 yılımızı inkar eden birkaç densize bu partiyi teslim edeceğimiz mi sanılmaktadır? Akyurt Ankara il merkezi olmamasına rağmen bu ilçenin seçilmesi yasadışı olmayacak mıdır? Siyasi partiler kanunu hiçe sayılıp, yarın biri Diyarbakır’da kurultay yaparsa ne olacak? Türk siyasetinde böyle bir kepazelik ne görülmüş, ne duyulmuştur? Bize düşen her oyunu bozmaktır. Temiz duygularla oraya gelen delege kardeşlerim, oyunu görün. Ne meseleniz varsa, neyi istiyorsanız bunların hepsini kendi aile içimizde çözeriz. Dava hukuku içinde hallederiz. Pensilvanya’nın oyunlarına kanmayınız. Paralel işbirlikçisi maskeli siyaset bezirganlarına aldanmayınız. Davanın namusunu kendi namusum biliyor. Bu davayı asla mütecaviz ellere asla bırakmayacağımı bir kez daha ilan ediyorum. Tüm delegelerimizi, dava arkadaşlarımızı 6. Olağanüstü Kurultay’ı yapmak için Ankara’ya davet ediyorum. MHP bu badireyi ülküdaşlıkla aşacaktır. Oyunu hepten, kökten bozacağız. (T24)

Kaynak: Birgun.net