Enkaz altından kurtarılan Ümran bebek; Hüseyin Utku ise, Ümran’ın yaşıtı, 5 yaşında, kurtulamadı babasının elinden tutup amcalarıyla vedalaşmaya gittiği polis merkezinden. Bir de her ikisinin de yarı yaşındaki Aylancık, gövdeciği sahile vurmuş, Erdoğan rejiminin müsaadesiyle: Müge Anlı’nın programına bağlanan insan kaçakçısı açık açık söyledi devletin kendilerine müzahir olduğunu.

Önce “gelin, gelin” diye kırk bin kişilik konteyner kentler kuruldu Suriye sınırına, sıfır noktasında: Maksat Esad’ı düşürüp, ülkeye demokrasi getirmek, “koca aç kalırsa karısını yemeli” diyen Vahhabi yamyamlar ve devlet karikatürü pisliklerle ittifak halinde. İç savaş çıkarttılar, 500 bin kişinin canına kıymak, 10-12 milyonunu da yerinden yurdundan, işinden gücünden, geleceğinden umudundan edip Batı’ya karşı şantaj malzemesi olarak kullanmak üzere: O koca koca yüzlerce otobüs öyle boş mu bekleyecekti sınırda; Suriyelilerle doldurup gönderirlerdi Merkelistan’a.

Sırf Suriye değil, Libya, Sudan ve de Mısır; oralarda da yüz binlerce insanın canı, kanı, ırzı, ümidi ve istikbali pahasına, Şam’da kılınacak hilafet namazı hayali uğruna: SADAT var ya TSK’nin elinin uzanamadığı toprakları hizaya getirmek üzere.

SADAT, reisi Reis’e başdanışman tayin edilen Cihat şirketi; ama, bu kişi yine de kendisine mukayyet olsun: Pedofil, nekrofil ve de seksoman Mursi’yi kurtarsın diye Mısır’a gönderilen PR’cı ile 16 yaşındaki oğulcağı için hiç mi hiç tereddüt etmediler, 15 Temmuz şehitliğini daha bir anlı, şanlı ve de dramatik kılmak üzere.

15 Temmuz’un güdümlü bir teşebbüs olduğu kesin; ancak, arkadan itmeli değil de önden yemlemeli bir güdümlülük.

Mısırlı İhvancı’nın adını anarak satırlarımızı kirletmişken şunu da söylemeden geçmeyelim: Rabia işareti yapan her ele Özgecan’dan Hande’ye her kadın cinayetinin kanı ve de çocuk tecavüzcülerinin vebali bulaşmıştır, el sahibinin devleti yönlendirip toplumu biçimlendirme gücü ölçüsünde.

Şunu da tekrarlayalım, belki de milyonuncu kez: Yegâne eylem yöntemi/icraat biçimi ve nihai amacı terör/tedhiş, yani ruhlara korku, dehşet salarak insanları sindirip, yıldırıp susturmak olan bir örgüt türü olamaz; ancak, terör/dehşet üreterek para kazanan şirketler ya da işlevi terör üretmek olan aygıtlar pekâlâ olabilir. Örneğin RTÜK, mevcut rejimin elinde tam bir tedhiş aygıtı olarak iş görmektedir: Tahir Elçi, “PKK terör örgütü değildir” dediği için, programa çıktığı kanal cezalandırılmakla kalmayıp aynı zamanda gerek faşist kitlelere gerekse savcılara hedef gösterilmiş ve kolektif bir cinayet süreci başlatılmıştır; ki, bu rahmetli Elçi dışındakilere yönelik bir dehşet salma ve yıldırma operasyonudur.

Tahir Elçi’yi katleden tetikçi en son sırada olmak üzere, söz konusu kolektif katillerden hesap sorulmadan ‘Kaçak Saray’a çıkmaktan utanmayan baro başkanları, ‘milli’ olmamak bir yana zaten var da olmayan ‘mutabakat’a değil, vatandaşlarının bir bölümünü (çoluğu çocuğuyla birlikte en az 15-20 milyon) fiilen vatandaşlık ve eşit seçme/seçilme haklarından yoksun kılma peşindeki bölücülerin amaçlarına hizmet etmişlerdir: ‘Şehit’iyle, ‘etkisiz kılınmış’yla, ‘başkan’lık kurbanı bütün yurttaşlarımızın vebali, artık onların da sırtındadır.

Kaynak: Birgun.net