Başarılı filmlerin, ön bölüm hikâyeleri (prequel) furyası gittikçe hız kazanıyor. Sevdiğimiz filmlerin ve bu filmlerdeki karakterlerin hayatlarının önceki dönemlerini konu alan filmler bunlar. Snow White and the Huntsman (2012) filminin ön bölümü olarak nitelendirebileceğimiz The Huntsman: Winter's War - Avcı: Kış Savaşı, bu furyanın son örneklerinden. Ön bölümü dedim ama aslında her şey çorbaya döndü ve ön bölüm tarifi bile izlenileni anlatamaz oldu. Bu minestrone çorbasına yakında Captain America: The Winter Soldier filminin ön/yan bölümü olan Captain America: Civil War filmi ve diğer pek çok yeni film eklenecek. Bu filmleri yazanların da, çekenlerin de, izleyenlerin de kafası iyice karıştı. Kısacası Hollywood’dakiler nereden ne hikâye çıkaracaklarını şaşırmış durumdalar.

Hızlandırılmış masal
Aynalı kraliçe Ravenna’nın kız kardeşi Freya, aşık olduğu adam tarafından ihanete uğradıktan sonra, özel bir gücü olduğunu keşfeder; parmaklarını kıvamlı, estetik bir şekilde oynatabiliyordur. Sadece bu değil elbette! Bu parmaklarıyla her şeyi buza çevirebiliyordur. Kendini uzaklara sürgün eden Freya ihanetin acısı ile bu özel gücünü kaynaştırarak aşka meydan okuyan yeni bir düşünce akımı yaratır. Küçük çocukları kaçırarak, onlardan Avcı ordusu kurar ve onlara aşkı yasaklar. Aşka geçit vermeyen düşünce kadını Freya’nın gözde avcıları, önceki filmden tanıdığımız Eric ve yeni tanıştığımız Sara birbirlerine aşık olunca işler karışır. Zor-aşk hamlesi ile genç seyircilerin kalbini çalmayı uman film, sahnelerin hızla geçmesi ve telaşıyla pek başarıya ulaşamıyor. Yani aşkı göstermek yerine aşk hakkında konuşup duruyorlar. Bunun dışında Eric ve Sara’nın kimyaları o kadar tutmuyor ki aşk sahnelerini izlemek neredeyse rahatsızlık veriyor. Üstelik bu garip uyumsuzluğa Eric’in zoraki İskoç aksanı eklenince filmin eksileri artılarını aratmaya başlıyor.

Yönetmenin ilk sınavı
Avcı: Kış Savaşı filmi acele içinde ve tamamlanmamış hissi veriyor. Karakterleri tanıdığımız kısımlar ve hikâye dönümleri daha uzun zamana ihtiyaçları olan gelişmeler. Fakat bunlar dakikalara sıkıştırılmış. Etkin koreografisi olan sahneler bile filmin bu telaşlı hikâye akışıyla tam bir kargaşaya dönüşüyor. Orijinal filmde yönetmen Rupert Sanders’in dokunuşlarıyla hikayeye daha karanlık bir ton hakimdi ve Charlize Theron’un kraliçe Ravenna kötülüğü ile izleyeni hikayeye çeken bir unsurdu. Bu filmde sanki o Theron gitmiş bambaşka bir Theron gelmiş. Sonuç olarak bu ilk uzun metrajlı filmi ile zor bir sınav veren yönetmen Cedric Nicolas-Troyan dağınık hikâyelerin arasında kaybolmuş gibi duruyor.

Kadın oyuncular
Bir türlü Thor karakterinden sıyrılamayan Avusturalyalı aktör Chris Hemsworth bu filmde de ortalama bir oyunculuk sunuyor. Zaten bu filmde, ne varsa kadınlarda var; Charlize Theron, Emily Blunt ve Jessica Chastain. Bu 3 oyuncunun toplamda 4 Oscar adaylığı, 12 Golden Globe adaylığı ve 4 BAFTA adaylıkları ve elbette ödülleri bulunuyor. Peki, bu isimler bu filmde nasıllardı? Bence garip bir oyuncu kadrosu dinamiği ortaya koymuşlar. Freya rolünde izlediğimiz Blunt donuk bakışları ile senaryoda bile var olmayanı bularak karakterine bir derinlik katmış gibi duruyor. Son olarak, bu ön/yan/orta bölüm ne dersek diyelim Pamuk Prenses karakteri olmadan bu filmin çekilmiş olması bana garip geliyor. Hızlandırılmış masal içerisinde zorla var edilmeye çalışılan aşk, heyecansız savaş sahnelerinden oluşan bir film izlenmez mi? İzlenir neden izlenmesin. Hep izliyoruz nasıl olsa.


Kaynak: Birgun.net