DENİZ YÜCEL*

Gerçek ismi Günter Helsten olan Rüstem Cudi, aksanından hemen anlaşıldığı gibi Güney Almanya’nın Svabya bölgesindendi. Devrim hayalleri peşinde bir genç değildi. Nerdeyse tüm hayatını asker olarak geçirmişti. Önce Alman ordusunda, daha sonra Fransız ordusunun özel birimi olan Yabancı Lejyon’da subaylık yapmış, kendi anlatımına göre yurtdışında “resmi” ve “gayri resmi” askeri operasyonlara katılmıştı. Eski Yugoslavya’da, Kongo’da, Sierra Leone’de... Ta ki sorgulama başlayana kadar: “Kimin için savaşıyorum? İnsanlar için mi, siyasetçiler ya da birilerinin maddi çıkarları için mi?

Bu sorgulamanın sonunda orta derece subay rütbesiyle Lejyon’dan ayrılıp sivil hayata dönmüş, bir özel güvenlik şirketinde çalışmaya başlamıştı. “Sonuçta öğrendiğim, bildiğim iş buydu” diyordu bir oğlan babası Helsten. Geçen yılın Mayıs ayında gazetem Die Welt için yaptığım Kobane ziyaretim esnasında tanışmıştık. Kendini ne fazla politik ne de politikaya tümden uzak biri olarak tanıtıyordu. Ama Ortadoğu’ya uzaktı; önceden ne bu coğrafyada görev yapmıştı ne de fazla bilgiye sahipti. IŞİD'in 2014 yazında Irak’ın Şengal bölgesinde Ezidelere soykırım teşebbüsü, Helsten’i çok etkilemişti. “Yardım etmeliydim” diyordu. İçinden böyle bir karar vermişti. Ama karmaşık bir bölgeye, hiçbir şey bilmeden gitmek de istemedi. Önce araştırdı, bölgede kimin ne yaptığını, nerede durduğunu öğrenmek istedi. “Bu sefer doğru safta olduğumdan emin olmak istiyordum” diyordu.

Nihayet “doğru” olduğuna ikna olduğu safı bulmuştu: Rojava’ya gidip YPG’ye katılmaya karar verdi. “Buraya geldiğimde çok şaşırmışlardı” diye anlatıyordu. “Çünkü buraya illegal geçiş yapıldığında birileri yardımcı olur. Ve geçişler gece yapılır. Ben yapayalnız ve gündüz geldim. Sınırdan kaçak geçmek benim için olağanüstü bir şey değil. Ben askerim.” Bu cümleleri gururla kuruyordu. Nasıl ki Kobane’de herkesin sıcaktan gölgeye sığınmışken, kendisinin koşuya çıkışını hem övünerek hem eğlenerek anlattığı gibi. “55 yaşında olduğuma burada kimse inanmıyor” diyordu gülerek.

Tanıştığımızda kolundaki Rolex marka saati dışında bir lükse sahip değildi. Kobane’nin “Savunma Bakanlığı” sıfatını taşıyan bir binanın alt katında birkaç YPG’li arkadaşıyla minderler üzerinde, yerde yatıyordu.

Günter Helsten askerdi. Ama Kobane’de kendi ölçülerine göre fazla asker görmemişti. “Burada savaşan kırk kişinin ancak ikisi veya üçü asker” diyordu. “Diğerleri silahlı siviller. Her ne kadar çatışmalara girseler de, moralleri iyi olsa da sivil gibi düşünüyorlar, sivil gibi hareket ediyorlar.” Cephedeki izlenimleri böyleydi. Bunları YPG komutanlığına anlattığında, önce sorumluları kendisinin ajan olmadığına ikna etmiş, sonra da kendisine bir görev bulmuşlardı: YPG savaşçılarının bir bölümüne profesyonel askeri eğitim vermek istiyordu. Tanıştığımızda eğitim kampının inşası sürüyordu. Fakat YPG’nin bilgilerine göre Helsten’in istediği tarzda kamp kurmak için imkânlar yetmemiş, sonunda resmi açıklamaya göre “savaşçı”, örgüte yakın kimi başka kaynaklara göre “komutan” olarak YPG’ye katılmıştı.
“Profesyonel askerlik” konusundaki değerlendirmeleri sert de olsa Helsten ortama yukardan bakmıyordu. Tersine Kobane’deki insanların ne kadar cesur olduğunu, kenti nasıl zor koşullar altında savunduklarını tekrar tekrar anlatıyordu. Etkilendiği belliydi. Ve yardım etmek istiyordu. “Benim gibi gönüllüler olmasa, kim yardım edecek?” diye soruyordu. “Almanya’nın yaptığı bir şey yok ki.”



YPG’nin verdiği bilgilere göre, Günter Helsten pazartesi günü YPG güçleri şehre girerken vuruldu. O, Kürt bölgesiyle herhangi bir aile bağı olmayıp Rojava’da hayatını kaybeden üçüncü Alman ve yedinci Batı uyruklu YPG savaşçısıydı. Cenazesi, Rojava’da defnedilecekti.

* Alman Die Welt gazetesi Türkiye temsilcisi

***

Alman hükümeti: YPG terör örgütü değil

Öte yandan, Alman hükümeti, Sol Parti milletvekilli Sevim Dağdelen’in sorusu üzere YPG hakkında değerlendirmede bulundu. “Alman hükümetine göre YPG terör örgütü müdür?” sorusuna bu konuda şimdiye kadar çekingen kalan Alman hükümeti cevabında “Ne PYD ne silahlı kolu YPG, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin terör örgütleri listesinde yer almaktadır” dedi. “Her iki örgüt genelde Avrupa Birliği’nin terör örgütleri listesinde yer alan PKK’nin bölgedeki kuruluşları olarak görülmemektir. Fakat söz konusu örgütler bu listede sıralanmamaktadır.”

Sevim Dağdelen göre listelere işaret etmek bile “içeriksel bir cevaptır”. Almanya’nın daha net bir yanıttan kaçınmış olması ve ABD’den farklı olarak kendine özgün değerlendirmede bulunmaması Dağdelen göre muhtemelen Türkiye ile sağlanan mülteci anlaşmasıyla ilgili. Yine de Alman hükümeti bu cevabıyla “Suriye politikasında gitgide yalnızlaşan Erdoğan’a mesafe” koyduğunu düşünüyor.

Bu “mesafe” cevabın ikinci bölümünde daha belirgin: Dağdelen, “PYD, Cenevre’deki görüşmelere dahil edilsin mi?” diye sormuştu. Cevap: “Alman hükümetine göre PYD Suriye rejimine karşı net biçimde muhalif değildir, hele ki askeri açıdan. Elbette siyasi süreç olabildiğince kapsayıcı şekilde gelişmeli ve rejim ve muhalefete yanı sıra PYD gibi önemli diğer aktörler de Suriye’nin siyasi geleceği hakkındaki görüşlerini dile getirmelerine imkân tanınmalı.” Türkiye, PYD’nin görüşmelere dahil edilmesine şiddetli biçimde karşı çıkmıştı.


Kaynak: Birgun.net