SEBAHAT KARAKOYUN / [email protected]
@ssenyaprak

Darbe girişimi sonrası bir kesimden tarafından dillendirilen “uzlaşı ve milli mutabakat” havası kısa sürdü. Saray ve AKP tarafından ortaya konan tablodan yetkilerin tek elde toplandığı bir yeni rejim inşası çıktı. Önce OHAL, ardından çıkarılan KHK’lerle, TBMM de dışlanarak, ülke tam anlamı ile AKP ve Erdoğan eli ile yönetilmeye başlandı. Bu durum TBMM çatısı altında darbe girişiminin karşısında duran partilerde rahatsızlık yaratırken, Meclis dışındaki partiler tarafından başkanlık arzularının devamı olarak değerlendirildi.

Muhalefet uzlaşı arayışından vazgeçmeli

Pelin Bektaş (ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi)

Uzun süre AKP ile iktidar ortağı ile cemaatin darbe girişimi devlet mekanizmasını dağıttı. AKP, fiili Başkanlığa geçici anayasal statü kazandırdığı OHAL ile dağılan mekanizmayı kendi gücünü konsolide edecek şekilde toparlamaya çalışıyor. KHK’lar öncelikle acil kriz noktalarını kontrol altına alma ve yeniden yapılandırma işlevi görüyor.

Bu noktada muhalefet bugün her şeyden önce AKP ile konsensüs arayışlarından uzak durmalıdır. AKP ile ortaklık içinde devletin demokratik temellerde yapılandırılmasını beklemek özünde İslami faşizme güç taşımaktan başka bir anlama gelmeyecektir.

AKP’nin siyasi iktidarı altında, İslamcı fraksiyonlar arasında paylaşılmış olan ve onların çatışmalarının yarattığı krizler içinden belirlenen ülke gerçekliğini değiştirecek bir yeniden kuruluş ihtiyacı var. Muhalefet güçlerinin bugün konumlanması gereken nokta burasıdır.

Çözüm demokrasi, özgürlük ve barışta

Şükran Doğan (EMEP Genel Başkan Yardımcısı)

Gördük ki AKP ve Erdoğan, mutabakatını da uzlaşısını da kendi seçmeni ile yapmaya çalışıyor. Ama bu uzlaşının içerisinde emek ve demokrasi güçleri yok.

Erdoğan 15 Temmuz darbe girişimini tek adam, tek parti iktidarı için bir fırsata dönüştürme isteğinde. Son KHK ile tüm kurumların ve yetkilerin tek elde toplanması arzulandığını gösteriyor. Sürekli milli iradeden bahsederler ama kendileri dışında tüm seçilmişleri de yok sayarlar. Bu durum 15 Temmuz öncesi de böyleydi 15 Temmuz sonrası da böyle.

AKP ve Erdoğan bu yöntemlerle çözüm ürettiğini sanıyor. Ama asla çözüm değil. Çözüm ancak demokratik, laik barış içinde bir ülke arayışından çıkacaktır. Şeffaf, liyakate dayanan bir yönetim şekli ile mümkündür.

Darbeyi fırsata çevirmeye çalışıyorlar

Özgür Özel (CHP Grup Başkanvekili)

AKP, darbeyi fırsata çevirmeye çalışıyor. Darbeyi araçsallaştırıyor. Darbeyle mücadele görüntüsü altında “Başkanlık” sistemine geçiş hedefleniyor. Olağanüstü hal dönemini bir başkanlık sistemi pratiğine dönüştürmeye yönelik adımlar atılırken, darbeyle mücadele adı altında siyasete dayatmada bulunuluyor.

Bu süreçte OHAL kararnameleri adı altında başkanlık kararnameleri çıkarılıyor. Birbiri ardına çıkarılan ve köklü değişiklikler öngören KHK’larden bakanların haberi yok. Başbakan’ın bile tam anlamıyla haberdar olduğunu sanmıyoruz. Üç dört kişiyle Saray’da hazırlanan KHK’larla ülke yönetilmeye çalışılıyor.

Fail mağduru oynuyor

Kendi deyimleriyle “sıfır kilometre devlet” diyorlar Ülke zaten bu sürece Saray’ın “sıfırlamaları” sonucu geldi. Ülkenin darbe sürecine getirilmesine yönelik koşulları hazırlayan AKP değil miydi? Yani darbe sürecinin faili AKP, mağduru oynuyor. Ülkeyi bu noktaya getiren süreçte nasıl davrandıysalar aynen devam ediyorlar. MİT’i Genelkurmay’ı Saray’a bağlamaktan söz ediyorlar. MİT Zaten 12-13 yıldır fiilen Erdoğan’a bağlı değil miydi? Buna rağmen darbe girişimini MİT’ten değil enişteden öğrendiğini açıklamadı mı? MİT’in de Genelkurmay’ın da tek adama bağlanması değil Meclis denetimine açılması önemli. Zaten fiilen kendi denetimindeki kurumların acziyeti ya da ihaneti söz konusuyken hala “ben denetleyeyim, bana bağlansın” anlayışında ısrar etmek yaşananlardan hiç ders alınmadığını ortaya koyuyor.

“Darbeden diktatörlük çıkarma hevesinde”

İdris Baluken (HDP Grup Başkanvekili)

Bu süreçte atılan adımlar Erdoğan ve AKP’nin 15 Temmuz darbe girişiminden doğru desler çıkarmadığını ortaya koyuyor. Darbe girişiminin ardından demokratikleşmeyi esas alan, hukuk devletini inşa eden bir yaklaşım yerine toplumsal barışı da tehdit edecek şekilde bir diktatörlük sistemi kurma çalışmaları yürütülüyor. Bu gidiş darbe mekaniğini canlı tutan bir gidiş. Önce 7 Haziran’da bir ‘sivil darbe’ süreci ardından 15 Temmuz’da karargah darbesi girişimi yaşandı. 15 Temmuz’dan itibaren yaşananlar gösteriyor ki Erdoğan ve AKP sivil darbe sürecini devam ettirmekte ısrarlı. Saray darbeden diktatörlük çıkarma hevesinde.

“Kutuplaşmada ısrarcı”

Bu süreçte HDP’yi dışlamaya yönelik tavır ile Kürtlere, Alevilere, sol, sosyalist kesimlere “yeniden inşa sürecinde size yer yok” mesajı veriliyor. Bu tavır Erdoğan’ın kutuplaşma ve çatışmanın devamında ısrarcı olduğunu ortaya koyuyor. MHP 7 Haziran’dan sonra AKP’ye yedeklenmişti. Ancak bu süreçte CHP’nin de ötekileştirmeye yönelik anlayışa adeta onay vermesi bir takım temaslarda bulunması endişe kaynağı.

15 Temmuz’dan itibaren demokratik kültürü yerleştirmeye yönelik adımlar atılması gerekirdi. Meclis zemini tercih edilmeliydi. Ancak bunun yerine ülke genelinde olağanüstü hal ilanıyla KHK’larla ülke yönetilmeye çalışılıyor. Bütün bu adımlar Erdoğan’ın ileriki günlere yönelik niyetini de ortaya koyuyor.

Kaynak: Birgun.net