ÖMÜR ŞAHİN KEYİF / WASHINGTON
[email protected]

Rıza Sarraf’ın ABD’de tutuklanmasının ardından gözler Türkiye’deki ‘bağlantılarına’ çevrilmişken, ‘işadamının’ kefalet talebini reddeden savcı Prett Bharara’nın gerekçe olarak sunduğu ve önemli bir kısmını 17 Aralık iddianamesinin oluşturduğu dosya yolsuzluk ve rüşvet ağının tekrar soruşturulması talebini doğurdu. Muhalefet, AKP tarafından kapatılan dosyanın yeniden açılması için harekete geçti.

CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner, 17 Aralık soruşturmasında verilen takipsizlik kararının kaldırılarak etkin bir soruşturma yürütülmesinin zorunluluk olduğunu belirterek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre savcıların ‘ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlama’ yükümlülüğü altında olduğunu belirten Cihaner ayrıca ‘yeterli şüphe oluşması durumunda savcının dava açmaya da mecbur olduğunu’ ifade etti.

Zencani tanıklık yapsın

Cihaner, Sarraf hakkında ABD’de açılan dava ve ‘reisi’ kabul edilen Babek Zencani hakkında İran’da verilen idam kararının ‘yeni delil’ veya ‘yeni bir suçun işlendiği izlenimi’ niteliğinde olduğu kabul edilerek derhal soruşturma açılması gerektiğini belirtti. Cihaner, bu soruşturmada İran ve ABD’den Sarraf ve Zencani dosyalarının istenmesini ve Zencani’nin tanık sıfatıyla ifadesinin alınmasını da istedi. CHP’li Eren Erdem de Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Ek delil aranıyorsa yeterince var” diyerek kendisinin de başvuru yapacağını duyurdu.

‘Hayırseverdi’ denildi

New York Güney Bölgesi Başsavcısı Bharara, Rıza Sarraf’ın, kefaletle serbest bırakılması yönündeki talebinin reddedilmesi için ‘işadamının’ 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk skandalındaki rolünü delil gösterdi. 17 Aralık iddianamesi de Bharara’nın mahkemeye sunduğu dosyalar arasında yer aldı.

Sarraf’ın Avukatı Benjamin Brafman, Bharara’nın 50 milyon dolarlık kefalet talebini reddettiğini belirtmiş ve Mahkeme’ye kefalet duruşması başvurusunda bulunmuştu. Dilekçede, Sarraf’ın ‘hayırsever bir işadamı’ olduğu öne sürülmüş, yapılan bağışların listesi verilmiş; aile bağlarının kuvvetine dikkat çekerek, ‘Sarraf’ın kaçmayacağı’ ifade edilmişti. Bharara’nın 2 Haziran’daki kefalet duruşması öncesi, mahkemeye Sarraf’ın kefaletle serbest kalmasına itiraz eden bir dosya sunması bekleniyordu.

‘Geri alamayız’

Mahkemeye önceki gün sunulan dosyada, Bharara, avukatlarının öne sürdüğünün aksine; Sarraf’ın dolandırıcılık, altın kaçakçılığı, rüşvet, fuhuşa aracılık etmek suçlarına karışmış, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere devletin üst kademeleriyle olan ilişkilerini kullanmış biri olduğuna dair kanıtlar sunuyor. Bharara, Sarraf’ın Türkiye’de üst düzey yetkililerle kurduğu ilişkileri; ABD’yi terk etmesi halinde geri gelmeyeceği iddiasına dayanak olarak gösteriyor.

Sarraf’ın, Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu Togem-Der’e milyonlarca lira bağışta bulunduğuna yer veren dilekçede, salıverilme ihtimaline dair şu uyarı yapılıyor; “Yapılan yardım ve derneğin yapısı, Sarraf’ın üst düzey bürokrat ve devlet yetkilileri ile ilişkisini ortaya koyuyor. Bu bakımdan zanlının Türkiye’ye geçmesi durumunda geri gelmemesi ya da gelmesinin engellenmesi büyük ihtimaldir.”

Kaçma riski ‘olağanüstü’

Dilekçede, “Türk otoriteleri tarafından varlığı ve etkisini Türk hapishanelerinden salıverilmesini sağlamak için kullandığı ileri sürülen, İran ve Türkiye çifte vatandaşı olan sanığın kaçma riskinin olağanüstü” olduğu da ifade ediliyor.

Sarraf’ın siyasi bağlantılarından bahsedilirken, “Bu soruşturmayla ilişkili çeşitli kolluk kuvveti yetkilileri ve savcılar, söylenene göre, dönemin Başbakanı olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ofisinden gelen baskı nedeniyle kovuldu ya da davadan alındı” deniliyor.

Suç çetesinin lideri

Rıza Sarraf’ın dosyasına ilaveten, baş aktörü olduğu 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında hazırlanan iddianame de delil olarak mahkemeye sunuldu.

Buna dayandırılan ekte, Sarraf’ın bir suç çetesi kurup liderliğini üstlendiği belirtiliyor. Dosyada Sarraf’ın eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, eski AB Bakanı Egemen Bağış ve eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’la rüşvet ilişkisi içinde bulunduğu kaydediliyor. Sarraf’ın üç eski bakan ve Aslan’a ‘rüşvet’ verdiği aktarılarak para transferlerinin kayıtlarına da yer veriliyor.

Sarraf’ın Erdoğan ailesi dahil olmak üzere, pek çok üst düzey yetkiliyle bağlarının olduğu belirtilirken, bu servetle sadece evler, yatlar değil aynı zamanda üst düzey yetkililere ulaşım satın aldığını da belirtiliyor.

Bharara’nın Sarraf’ın gelir beyanına karşı mahkemeye sunduğu deliller arasında, tutuklandığında el konan cep telefonundaki video ve fotoğraflar da yer aldı. Bunlarda, ‘lüks düşkünlüğü’ bilinen Sarraf’ın 500 avroluk banknotlardan oluşan para desteleri, külçe altınlar, altın kaplama silahlar, tekne ve denizaltı fotoğraflarıyla özel uçağından görüntüler görülüyor.

Türkiye için yeni değil

Dosyada, Türkiye’yi yakından ilgilendiren çok sayıda delil bulunuyor. Ancak Savcı Bharara’nın delil olarak sunduğu belgeler Türkiye kamuoyu için yeni değil, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/120653 nolu ve 18.12.2013 tarihli soruşturma evraklarından yapılan çeviri. Söz konusu fezlekede ‘Rıza Sarraf liderliğinde bir örgütün Çağlayan, Bağış, Güler ve Aslan ile haksız maddi menfaat ilişkisi geliştirdiği’ iddiaları yer alıyor.

İddianameden yola çıkarak adım adım bir rüşvet ve yolsuzluk ağının tanımlandığı ek dosyada, Güler-oğlu Barış Güler, Çağlayan-oğlu Salih Kağan Çağlayan, Bağış’ın yanı sıra Aslan’ın da adının geçtiği ses kayıtları, yazışmalar ve ödeme listeleri yer alıyor. Çağlayan’ın Sarraf’tan rüşvet olarak aldığı iddia edilen saat, Sarraf’ın isteği üzerine İranlı adamlarına istisnai yöntemlerle vatandaşlık verilmesi, Sarraf’ın ilişkilerinin bir kısmını ortaya çıkaran polis amiri Orhan İnce’nin İstanbul’dan sürülmesi de bulunuyor.

Ek süre istendi

Bu arada Sarraf’ın avukatı Benjamin Brafman ise, Bharara’nın açıklamalarına karşı yeni bir girişimde bulundu. Davaya bakan Hakim Richard Berman’a bir dilekçe yazan Brafman, “Savcılığın doğru olmayan ve temelde kusurlu argümanlar” ile kefalet taleplerine karşı çıktığını savunarak, kendilerinin cevap hakkı için ek bir dilekçeyi 31 Mayıs (yerel saatle) 12.00’a kadar mahkemeye iletmek üzere izin istedi.

***

‘Hayırseverlik’ sicili

» Sarraf, ABD’ye 19 Mart’ta ailesi ve bazı çalışanlarıyla Miami’den giriş yaptı. ABD gümrüğüne üzerinde 103 bin dolar nakit para olduğu bildiriminde bulundu.

» İlk ifadesinde sadece Türk pasaportu bulunduğunu söylemesine rağmen, daha sonra İran ve Makedonya’ya ait pasaportlarının da bulunduğu ortaya çıktı.

» İlk ifadesinde, son 10 yılda İngiltere, Avrupa, Çin, Singapur ve Tayland’a gittiğini belirtmesine rağmen Türk pasaportunda yapılan incelemeyle 2007 ve 2010’da Rusya, 2009’da Azerbaycan’a, 2013 ve 2015’te Suudi Arabistan’a, yine 2015’te Lübnan’a ve 2014’te de Mısır’a gittiği belirlendi.

» Türkiye pasaportuyla yaptığı seyahatlerin haricinde İran ve Makedonya pasaportuyla yaptığı seyahatler tespit edilemedi.

» İlk ifadesinde yıllık gelirinin 720 bin dolar olduğunu bildirdi ancak serveti göz önüne alındığında bu meblağ inandırıcı değil. Ayrıca dosyanın eklerinde verilen bir gazete röportajında günlük bir tonluk altın ticareti yaptığını söyleyen birinin bunun çok üzerinde bir kazanç sağlıyor olması gerekir.

Şirketlerini anlatmadı

» Altının ons fiyatını 300 dolar olarak alacak olursak yıllık ticareti 3.5 milyar doları buluyor. Ayrıca aynı röportajda yıllık ticaret hacminin 25 milyar lira olduğunu söylüyor.

» Sarraf’a ait Al Nafees adlı döviz şirketinin 2011 yılında 3.452.919.870 dolar satış ve 3.452.928.229 dolar alış yaptığı belirlendi. Ayrıca Al Nafees’in ambargoyu delen Bank Mellat ile de finansal bağı bulunuyor.

» Sarraf’a ait Atlantis (Atlantis Capital Trading Ltd) ve Durak adlı şirketlerin 2011 sonunda, başka işlerde kullanıldığı gibi, Tahran’da bulunan Bank Mellat ofisine toplu şekilde 1.009.200.000 dolar ve 412.000.000 avro banknot transferinde de kullanıldığı ortaya çıktı. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde Sarraf ilk sorgusunda bu şirketlerden asla bahsetmedi.

» Ayrıca Sarraf ilk ifadesinde, geliri İran Devrim Muhafızları’nın silahlandırılmasında kullanılan İran Ulusal Petrol Şirketi’yle olan ve eklerde belgeleriyle kanıtlanan ticaret ilişkilerinden de asla bahsetmedi.

Serveti beyan ettiğinden fazla

» Sarraf’ın ilk sorgusunda ortaya koyduğu resim ile mevcut durum hiçbir benzerlik göstermiyor. Türkiye’de 8 milyona satın aldığı bir evi, ofis binası ve bir dükkânı olduğundan bahsettiği ilk sorgusu sonrası yapılan araştırmada kendi adına kayıtlı 20 mülk ile eş, çocuk ve şirketine kayıtlı birer mülk de belirlendi. Bu sorguda ortaya koyduğundan sekiz kat daha fazladır.

» Değeri 40 bin avroyu bulan 24 ateşli silah; adına, eşine ve Royal Holding şirketlerinden birine kayıtlı 6 adet at. Atlardan üç tanesinin 100 bin avro değerinde olduğu söyleniyor. TC-RZA adlı bir özel uçak ile kendi üzerine ya da Royal Holding’e kayıtlı 17 lüks otomobil. Değeri 10 milyon dolardan fazla sanat eseri. Tüm bunlara ait kanıtlar Sarraf’ın telefonundan çıkan görüntülerle kanıtlandı ve dosyada ‘Delil F’ olarak sunuldu.

İadesi mümkün olmaz

» Sarraf’ın rüşvet dosyalarında; Mart 2012-Ağustos 2013 arasında Zafer Çağlayan’a 32 milyon avro, 10 milyon dolar, 300 bin İsviçre Frankı (nakit, saat, değerli taşlar ve piyano), Nisan 2013-Ekim 2013 arasında Muammer Güler’e 5.8 milyon avro, Egemen Bağış’a 500.000 dolar, Süleyman Aslan’a 2.5 milyon avro ve 1.4 milyon dolar rüşvet verildiği iddia edildi.

» Sarraf, vatandaşı olduğu Makedonya veya İran’a kaçacak olursa, bu ülkelerle ABD ile arasında iade anlaşması bulunmuyor. Ya da geçen seneler gittiği gibi Lübnan, Rusya ya da Suudi Arabistan’a kaçacak olursa da yine ABD hükümetinin ve mahkemenin erişimi dışında kalacak. Türkiye’ye gidecek olursa ABD ile Türkiye arasındaki değişim anlaşması Türk vatandaşlarını kapsamıyor, yine Türkiye’den de iadesi mümkün olmayacak.

Çürümüş politik bağlantılar

» ‘Sanığın çürümüş politik bağlantıları’ başlıklı bölümde, şu ifadeler yer alıyor: “Sanık muazzam servetini sadece evler, yatlar ve diğer varlıkları için değil aynı zamanda çürümüş politikacılara ulaşmak için de kullandı. 2013 yılında Türkiye’de tutuklanan Sarraf, yasadışı işlerini yürütmek için üst düzey Türk yetkililere rüşvet vermekle suçlandı. 72 günlük gözaltından sonra hakkındaki suçlamalar düşürülerek salıverildi. Sonrasında soruşturmayı yürüten savcı ve polisler tayin ettirildi, kovuldu ya da tutuklandı ve yargılandılar.”

***

Sarraf’ın rüşvet ağı detaylarıyla anlatılıyor

• Rıza Sarraf liderliğindeki örgütün, Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Süleyman Aslan ile örgüt faaliyeti çerçevesinde haksız maddi menfaat ilişkisi geliştirdiği, bu kapsamda Çağlayan ve Güler yöneticiliğinde iki ayrı gurubun, Rıza Sarraf liderliğindeki örgütle rüşvet suçunu işleme amacıyla ve tek bir organizasyonun çatısı altında bir birliktelik sergiledikleri, bu örgütlerin rüşvet vermek ve rüşvet almak suçlarını belli bir hiyerarşi ve koordinasyon ağıyla, sürekli olarak işledikleri belirlenmiştir.

• ’Bahse konu örgütlerin tek bir irtibat ağı altında, Sarraf’ın liderliğindeki suç örgütünün eylemleri doğrultusunda rüşvet faaliyetleri gerçekleştirdikleri anlaşıldığı’ da ifade ediliyor. “Bu kapsamda Rıza Sarraf liderliğindeki suç örgütünün; sahtecilik, altın kaçakçılığı, rüşvet, fuhşa aracılık etmek suçlarını işlediği anlaşılmıştır” deniyor.

• Sarraf’ın rüşvet dosyalarında; Mart 2012 – Ağustos 2013 arasında Zafer Çağlayan’a 32 milyon avro, 10 milyon dolar, 300 bin İsviçre Frankı (nakit, saat, değerli taşlar ve piyano) Nisan 2013 – Ekim 2013 arasında Muammer Güler’e 5.8 milyon avro, Egemen Bağış’a 500 bin dolar, Süleyman Aslan’a 2.5 milyon avro ve 1.4 milyon dolar rüşvet verildiği iddiaları yer alıyor.

• Ekte, 2013’ün nisan ve ekim ayları arasında Sarraf’ın Güler’e yaptığı ödemelerin listesi de yer aldı. Toplamda 5 milyon 800 bin dolar rüşvet verildiği öne sürüldü.

• Bharara’nın dosyasına giren fezlekede, Muammer Güler’in İçişleri Bakanı olmasının hemen ardından Sarraf ve Rüçhan Bayar arasında, Güler’le ilgili geçen, “Çin’e de bağlantı kurar”, “Abimin vatandaşlık işine de el atarsın” ve “Mamasız olmaz” ifadelerinin de kullanıldığı diyalog sonrası, “Çin bankaları nezdindeki paravan işlemlerde yaşanan sıkıntıların çözülmesi amacıyla Muammer Güler adına referans mektubu hazırlandığı ve Rıza Sarraf’ın ağabeyi ve örgüt yöneticilerinden Muhammed Sarraf’ın istisnai yoldan Türk Vatandaşlığına alındığı anlaşılmıştır” deniliyor.

• Fezlekede Sarraf ve Güler’in yüz yüze görüşmeleri sırasında, Güler’in 1,5 milyon dolar istediği iddiası da yer alıyor. “Rüşvete aracılığın takibini yapacak Barış Güler’e de ‘danışmanlık’ adı altında maddi menfaat sağlanacağı konusunda anlaşmaya varıldığı anlaşılmıştır” deniliyor.

• Fezlekede Sarraf’ın vergi usulsüzlüğüyle ilgili Bugün ve Yeni Şafak gazetelerinde haber çıkmasının nasıl engellendiği de anlatılıyor. Söz konusu haberlerden birinin çıkmasının engellenmesinin ardından, Egemen Bağış’ın evine 500 bin dolar yollandığı iddialar arasında.

Kaynak: Birgun.net