BURCU CANSU

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Barış Bildirgesi’ni imzalayan bin 128 akademisyeni “Ey aydın müsveddeleri siz karanlıksınız” diyerek hedef almasıyla başlayan akademisyenler üzerindeki baskı, TBMM’ye sunulan Torba Yasa Tasarısı ile daha da ağırlaşacak. “Bölücü amaçlarla veya terör niteliğinde eylemlerde bulunan ve bu eylemleri destekleyenler hem üniversiteden atılacak hem de kamudaki görevine son verilecek” hükmünün yer aldığı tasarı, 12 Eylül döneminin uygulamalarından daha ‘’korkunç’’ bulundu.

YÖK Yüksek Disiplin Kurulu Eğitim Sen Temsilcisi Prof.Dr. Mustafa Altıntaş, tasarının yasalaşması halinde bekleyen tehlikeyi maddeler halinde aktardı:

“Tasarı 12 Eylül’ün yarattığı baskıcı ve cezalandırıcı yönetmeliği daha da korkunç hale getirdi. *Akademisyenleri zapturapt altına almayı amaçlayan bir tasarı ile karşı karşıyayız.

Daha önce yönetmelikle düzenlenen üniversite öğretim üyelerinin suç ve cezalarına ilişkin hükümler, Anayasa’nın ‘kanunsuz suç ve ceza olamayacağı’ hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmişti. Beştepe’nin buyruğu doğrultusunda tasarı ile her türlü eylem ve greve katılma ve düşünce belirtme, görevden atılma gerekçesi yapılabilecek.

Sendikaların kazanımları da ortadan kaldırılacak. Bir yandan sendika üyesi olma, toplu sözleşme yapma, toplu pazarlığa katılma hakkını verilirken; öte yandan ise alt düzenlemeyle etkisiz hale getiriliyor. Sendika üyesi olarak etkinliklere katılmanın yaptırıma konu olması demokrasinin olmazsa olmazlarından birisidir. İleri demokrasi ile geri demokrasiyi arar hale geldik.

KARŞI OYA GASP

Disiplin kurullarında yer alacak sendika temsilcilerinin karşı oy hakkı gasp ediliyor. Bakanlar Kurulu kendisinin düzenlediği bir yönetmeliğe bile sahip çıkamıyor. Disiplin kurullarında görev alacak temsilcilerini de etkisiz hale getiriyor. Böylece katılmadığınız oya karşı oy hakkımızı da gerekçesiz hale getiriyorlar. Bırakın karara katılmamayı bu durumda akademisyenlerin itiraz gerekçelerini yazması dahi söz konusu olmayacaktır. Katılmadığımız karar için karşı oy gerekçeleri zaman zaman yargı tarafından kararın iptali gerekçesi kılınabiliyor. Bunun önünü kesmek istiyorlar. Bu esasında üst norm olan disiplin kurullarının çalışmasını sağlayan kararın düzenlemesine bile aykırı.

Biat kültürünü kalıcı kılmak istiyorlar. Hemen her satırında üst amirlerine aktarım tanımını getirerek onlara biat edilmesini sağlayıcı düzenlemeler yer alıyor. Halbuki üniversite topluluğu eşitler arası bir topluluktur. Bugün yardımcı doçent olan profesör olabilir. O yüzden alt üst ilişkisi kurulmaz. Akademisyenlerin ‘seçilmiş’ değil de tümüyle ‘atanmış’ olanların emri altında, emir-komuta zinciri altında çalışması isteniyor. Parlamentodaki vekillerin çoğu akademiden gelmişken, 12 Eylül’ün disiplin hukukundan yakınırken, bugün daha ağırını konu kılan bir yasa düzenlemelerine taraf olmaları anlaşılır değil.

Korku imparatorluğunu daha da keskinleştirmek istiyorlar. Bunun da kaynağının neresi olduğu belli. Kaymakamlara ‘hukuk falan tanımayarak hedefiniz için istediğinizi yapabilirsiniz’ diyen bir kafa aynı yetkiyi üniversite rektörlerine de vermek istiyor. ‘Yargı bile size engel olamaz’ diyor. Düşünce açıklama bile suç kapsamına alınıyor.

Öğretim üyelerini sıradan tapu kadastro memuru gibi “amirim ne derse doğrudur” yapmak istiyorlar.

***

SİLİVRİ'DE BARIŞ NÖBETİ BAŞLIYOR

İstanbul Tabip Odası(İTO) ve Eğitim Sen İstanbul 6 Nolu Üniversiteler Şubesi, akademisyenler Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya’nın tutuklanmasını kınayarak, Silivri Cezaevi önünde Barış Nöbeti başlatacaklarını duyurdu. İTO Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez, Kürt sorununa değinerek, dünyada benzer sorunun masada çözüme kavuşturulduğuna dair örnekler sundu. Erez, “Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya doğru olanı yapmıştır. Onların izinden yürümekten başka çıkar yol yoktur” dedi. Eğitim Sen Şube Başkanı Görkem Doğan da, “Tüm muhalefet ‘terörist’ ve ‘terörizm’le yaftalanarak, yargı organlarına görev tanımlanmıştır. Bu hukuksuzluğun son kurbanı iktidarın çözüm sürecini bitirdikten sonra terörle mücadelede benimsediği yöntemleri ağır bir biçimde eleştiren akademisyenler oldu. Tüm kamuoyu önünde en yetkili kişilerce hakarete uğradı, aşağılandı ve ötekileştirilmeye çalışıldılar” diye konuştu. Esra Mungan için Bakırköy Cezaevi önünde başlatılan nöbete Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül ziyarette bulundu.

HAVALANDIRMASI OLMAYAN HÜCREDE

Mungan’ın tecrit koşullarından çıkartılması beklenirken, havalandırması olmayan, pis bir hücreye konulduğu öğrenildi.

Kaynak: Birgun.net