Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rize ve Kırşehir gezilerine katılan ve dokunulmazlıkların kaldırılması dahil yargının önündeki dosyalara da değindiği konuşmaları sırasında Erdoğan’ı alkışlayan yüksek yargıçların durumu, Türkiye’nin de taraf olduğu Bangalor Yargı Etiği İlkeleri kapsamında da tartışılıyor. Adalet Bakanlığı’nın 2004 tarihli “Yargı Etiği ve Yargı Bağımsızlığı Konusunda Uluslararası Belgeler” başlıklı kitabında da yer verdiği ilkeler, yargıçların yürütme organına ‘fiili olarak uzak olmakla yetinmeyip öyle görünmelerinin de’ öneminin altını çiziyor.

Erdoğan’ın gezilerine katılan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör ve Sayıştay Başkanı Recai Akyel’in tavrının, Bangalor Yargı Etiği İlkeleri arasında yer alan Bağımsızlık, Tarafsızlık, Doğruluk ve Tutarlılık ile Dürüstlük ilkelerini de ihlal ettiği yorumlarına yol açtı. Bangalor Yargı Etiği İlkeleri’ni 2006’da hâkim ve savcılara duyuran Adalet Bakanlığı makamında 65. Hükümet kapsamında bulunan Bekir Bozdağ ise güncel eleştirilere “Cumhurbaşkanı ile Yargıtay, Danıştay başkanlarının bir arada olmasını yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını yitirdiğine yormak şekilciliktir” diyerek karşı çıktı.

Yüksek yargıçların katılımının 'meslek ahlâkı standartlarını oluşturmak niyetiyle' Birleşmiş Milletler çatısı altında 2000 yılında hazırlanan ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 2006’da benimsediği ilkelerle çeliştiği düşünülen bazı maddeler şöyle:

Bağımsızlık:

(1.3) Hâkim, yasama ve yürütme organlarının etkisi ve bu organlarla uygun olmayan ilişkilerden fiilen uzak olmakla kalmayıp, aynı zamanda öyle görünmelidir de.

Tarafsızlık:

(2.2) Hâkim, mahkemede ve mahkeme dışında, yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu, hukuk mesleği ve dava taraflarının güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmalıdır.

(2.4) Hâkim, önündeki bir dava veya önüne gelme ihtimâli olan bir konu hakkında, bilerek ve isteyerek; yargılama aşamasının sonuçlarını veya sürecin açıkça âdilânelik vasfını makul ölçüler çerçevesinde etkileyecek veya zayıflatacak hiçbir yorumda bulunmamalıdır. Ayrıca hâkim, her hangi bir sahsın ya da meselenin âdil yargılanmasını etkileyebilecek alenî olsun veya olmasın her hangi bir yorum da yapmamalıdır.

Doğruluk ve Tutarlılık:

(3.1) Hâkim, mesleki davranış şekli itibariyle, makul olarak düşünme yeteneği olan bir kişide herhangi bir serzenişe yol açmayacak hal ve tavır içinde olmalıdır.

(3.2) Hâkimin hal ve davranış tarzı, yargının doğruluğuna ve tutarlılığına ilişkin inancı kuvvetlendirici nitelikte olmalıdır: Adaletin gerçek anlamda sağlanması kadar gerçekleştirildiğinin görüntü olarak sağlanması da önemlidir.

Dürüstlük:

(4.1) Hâkim, hâkimden sâdır olan tüm etkinliklerde yakışıksız ve yakışık almayan görüntüler içerisinde olmaktan kaçınmalıdır.

(4.2) Kamunun sürekli denetim sujesi olarak hâkim, normal bir vatandaş tarafından sıkıntı verici olarak görülebilecek kişisel sınırlamaları kabullenmeli ve bunlara isteyerek ve özgürce uymalıdır. Hâkim, özellikle yargı mesleğinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranmalıdır.

(4.9) Hâkim, yargı görevinin yerine getirilmesinde, herhangi bir kimsenin kendisini etkileyebileceği izlenimine ne kendisi yol açmalıdır, ne de başkalarının böyle bir izlenime yol açmalarına müsaade etmelidir.

Bangalor Yargı Etiği İlkeleri nasıl oluştu, Türkiye ne zaman kabul etti?

Bangalor Yargı Etiği İlkeleri, Birleşmiş Milletler’in 2000 yılı Nisan ayında Viyana’da gerçekleştirilen ilk toplantısından sonra Şubat 2001 tarihinde Hindistan’ın Bangalor şehrinde gerçekleştirilen ikinci toplantıda, Yargısal Tutarlılığın Kuvvetlendirilmesi Hakkındaki Yargı Grubu tarafından taslak olarak kabul edildi.

25-26 2002 Kasım tarihlerinde Lahey Barış Sarayı’nda yapılan Adalet Başkanları Yuvarlak Masa Toplantısı’nda, Yargısal Tutarlılığın Kuvvetlendirilmesi Hakkındaki Yargı Grubu tarafından ilk taslak gözden geçirildi ve taslak üzerinde anlaşma sağlandı. Bangalor İlkeleri, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edildi.

Avrupa Konseyi’nin Avrupa Hakimleri Danışma Komitesi de bu ilkeleri, 13 Kasım 2000 tarihli oturumunda (ilkeler henüz BM tarafından onaylanmadan) Bakanlar Komitesi’ne bu konuda tavsiye kararı alınmak üzere önerdi.

Türkiye’de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca 27 Haziran 2006’da 315 sayılı kararla benimsenen ilkeleri, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü 14 Kasım 2006’da 100289 sayılı yazı ile hâkim ve savcılara duyurulmak üzere teşkilata bildirdi. (T24)

Kaynak: Birgun.net