HÜSEYİN ŞİMŞEK [email protected]

HDP Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir, partisinin demokrasi mitinginde AKP, CHP ve MHP birlikteliğinin dışında tutulmasını, faili meçhul cinayetlerle ilişkisi bulunduğu ifade edilen eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın Demokrasi Mitingi'nde konuşmasını ve süreç içerisinde yaşanan siyasi soykırımları BirGün’e değerlendirdi.

'Ağar’ın konuşması Kürtlere mesajdır'
Mehmet Ağar’ın ‘Demokrasi Mitingi’nde konuşturulmasının vahim bir durum olduğunu ifade eden Pir, “Doksanlarda yaşanan faili meçhul cinayetlerin baş sorumlusu olarak değerlendirilen birisinin demokrasi mitinginde konuşma yapması Kürtlere ve faili meçhullerde yaşamını yitirenlerin yakınlarına bir mesajdır” dedi. Son bir yıldır bölgede çatışmaların ve savaşın artığını ifade eden Pir, “Türkiye’de durum ne olursa olsun operasyonların süreciğini söylüyorlar. FETÖ ile PKK’yi aynı cümle içerisinde kullanıyorlar. Tüm bunlar aynı mesajı içeriyor. 1990’lara dönüşün mesajını. Bölgede zaten 1990’ların bile daha kötüsüne döndük. Ağar’ı sahneye çıkarmak da bu durumu taçlandırmaktır” diye konuştu.

'Yenikapı’da egemenler bir araya geldi'
Yenikapı'da düzenlenen 'Demokrasi ve Şehitler Mitingi'ne Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından CHP ve MHP’nin davet edilmesine rağmen HDP'nin davet edilmemesinin bir ‘dışlanma’ olmadığını kaydeden Pir, mitinge katılan partilerle ilgili, “AKP, CHP ve MHP’nin bir araya gelip miting yapması, aynıların, yani egemenlerin bir araya gelmesidir” ifadelerini kullandı. Türkiye’de, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözünün sıkça kullanıldığını vurgulayan Pir, bu cümlede bahsedilen ‘millet’ kavramının Türkiye’deki tüm halkları ve inançları temsil etmediğini, millet kavramının yalnızca Türk ve Sünni kesimi temsil ettiğini söyledi. Pir, “100 yıldır Türklük ve Sünnilik dışındaki ırklar ve inançlar, bilinçli olarak millet tanımının dışında bırakılıyor. Yenikapı’daki mitinge HDP’nin davet edilmemesi de bu durumun bir göstergesi ve örneğidir. Egemenliğe ortak edilmeyen kesimler dışında, Yenikapı’da egemenler bir araya gelmiştir” şeklinde konuştu.

Türkiye’de yeni bir Anayasa’nın yapılmasının şart olduğunu söyleyen Pir, “Bizim talebimiz, tüm bu ötekileştirilenlerin ve egemen olmayanların bir daha dışarıda bırakılmaması için, millet kavramı yeniden ele alınmasıdır. Aksi takdirde Türkiye’deki egemen toplumun temsilcileri bir araya gelmeye devam eder ve HDP gibi bu millet kavramı üzerinden egemen olmayan partiler ve onların seçmenleri dışarıda bırakılmayı sürdürür” dedi.

'Meclis’teki tek muhalefet partisi HDP'
AKP, CHP ve MHP’nin Yenikapı’daki birlikteliğinin Meclis’teki çalışmalara yansımasının, özellikle yeni Anayasa yapım sürecini de etkileyeceğini belirten Pir, “Şu an görebiliyoruz ki Meclis’te bir tane muhalefet partisi kalmıştır ve o da HDP’dir. Bu noktada Türkiye halkları adına büyük bir görev yürütüyoruz. Anayasa yapım sürecine ilişkin tutumumuzda ve kararlarımızda bir değişiklik yok” diye konuştu.

'CHP'den yana umudumuz sürüyor'
AKP ve MHP’den yana umutlarının olmadığını ancak tabanı nedeniyle CHP’den umutlarını kaybetmediklerini söyleyen Pir, “Şu anda oluşturulan birliktelik havası içerisinde CHP’nin tabanının yapacağı baskıya dair umutlarımız var. CHP’ye oy vermiş muhalif kesim, bir şekilde partisine baskı yapacaktır. Kemal Kılıçdaroğlu daha önce yeni Anayasa yapım sürecine dair dört kırmızı çizgisi olduğunu ifade etmişti. Bizce CHP o dört kırmızı çizgi içerisinden millet kavramının tekrar belirlenmesi konusunda oturup düşünmelidir” ifadelerini kullandı.

'Sivil darbe de lanetlenmeli'
Askeri darbe girişiminin lanetlenmesi gerektiğini ancak askeri darbe kadar sivil darbelerin de lanetlenmesi gerektiğini anlatan Pir, AKP’nin Ergenekon ve KCK davalarında uyguladığı ‘cadı avı’nı mevcut operasyonlarla da sürdürdüğünün altını çizdi.
Türkiye’deki cadı avını ABD’deki ‘McCarthy’ olayına benzeten Pir, siyasi soykırım operasyonları hakkında şunları söyledi:
“Askeri darbe girişimi çok kötü ve lanetlenmesi gereken bir şey. İlk geceden beri lanetledik, her fırsatta da lanetliyoruz çünkü bu bütün insanlara ve demokrasiye karşı yapılmış bir girişimdir. Tasvip edilmesi mümkün değildir ama bu darbe girişiminin hemen bir sivil darbeye evrilmesi de kabul edilemez bir durumdur. Türkiye’de şu anda sivil bir darbe yapıldı. Amerika’da 1950’li yıllarda McCarthy tarafından da buna benzer bir sivil darbe ve cadı avı süreci uygulanmıştı. McCarthy, hoşuna gitmeyen kim varsa onunla ilgili doğru olmayan bir iddia ortaya atıyor, binlerce kişi de tutuklanıyordu. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra McCarthy ve arkadaşları, yaptıklarından dolayı özür dilemek zorunda kalmıştı. Türkiye’de de bunlar daha birkaç sene öncesinde, Ergenekon soruşturmalarında yapıldı. Birçok insan Ergenekon üyesi olmak iddiasıyla hapse atıldı ve ardından ‘pardon’ denilerek salıverildi. 2009 yılında KCK operasyonları adı altında birçok Kürt siyasetçi tutuklandı ve yıllarca bu şekilde yargılandı. KCK’de yargılananların farkı, Kürt oldukları için ‘pardon’ denmemeleri oldu. Şimdi ise cadı avının bir diğer yöntemi, suçu olmayan insanları FETÖ’cü veya PKK’li diye hapse atmak oldu. Açıklamalarını beğenmedikleri insanı örgüt üyesi diye tutukluyorlar. Kültür seviyesi ve politik seviyesi düşük kalmış toplumlar, bu tür cadı avlarını yaşamaya mahkûmdurlar. Bizim temel sorunumuz, bu cadı avının yapılması değil, insanların eğitim seviyesinin bu kadar düşük olmasıdır. Zaten bu kadar düşük olmasa, bu cadı avları da kabul edilemezdi. 14 yıldır bu ülkeyi yöneten AKP de bunun sorumlusudur.”

Kaynak: Birgun.net