ERK ACARER- @eacarer

Son haftalarda İstanbul’da saldırıya uğrayan kahvelerde 4 kişi yaşamını yitirirken, bazıları ağır olmak üzere 12 kişi de yaralandı. Eyüp, Sultangazi, Kanarya ve Kâğıthane’de kıraathaneler kurşunlanırken, Taksim’deki bir mekân ise sis bombalı saldırıya uğradı. Saldırıya uğrayan kahvehaneler, ‘provokasyon’ kaygısıyla birlikte 12 Eylül öncesinde yaşanan çatışmaları da akıllara getirdi. Saldırılar sonrasında “Doğuda yaşanan süreç metropollere taşınmak isteniyor” yorumları da yapıldı. “İstanbul’da ne oluyor?” sorusuna cevap verebilmek için, hedef seçilen kahvelerin bulunduğu bölgeleri geziyoruz.

Yeşilpınar stratejik bir yerde bulunuyor: ‘Kışkırtıyorlar’ endişesi
Eyüp’teki Yeşilpınar mahallesi, ağırlıklı olarak Giresunluların yaşadığı milliyetçi-muhafazakâr bir mahalle. Hedef seçilen yer; 2014 yılında kurulan ve yaklaşık 2 bin üyesi olan Büyük Osmanlı Eğitim ve Kültür Derneği’nin genel merkezi. Derneğin, Osmanlı Ocakları’yla bir ilgisi olamadığını belirtmeliyiz. Zaten genel merkezde bulunanlar da hemen bu duruma göndereme yapıyorlar: “Kapılarımız AKP’liye de MHP’liye de açık. Vatana millete bağlı herkesin başımızın üstünde yeri var.” Büyük Osmanlı Eğitim ve Kültür Derneği ne yapıyor? Bunu da görev alanlar cevaplıyor: “Çeşitli organizasyonlar. Tarih, Osmanlıca ve Kuran-ı Kerim dersleri de veriliyor.” Dernektekiler neredeyse kesin bir dille “Fail PKK” dese de saldırıyı henüz üstlenen yok.

Ne şekilde olursa olsun saldırı da provokasyon kokusu alınıyor. Eyüp, Yeşilpınar Mahallesi’nin seçilmesi tesadüf değil gibi. Çünkü Milliyetçi- muhafazakar semt, karşıt görüşlü Karadolap, Karayolları ve Gazi mahallelerinin tam ortasında bulunuyor.


Küçükçekmece, Kanarya’da sıkıntılı günler yaşanıyor

‘Bölge gibi mi olacak?’ kaygısı var

Kanarya, Kürt nüfusunun ağırlıkta olduğu, İstanbul’un eski semtlerinden biri. Yıllar boyunca bölgeden göç alsa da semt sakinleri Kanarya’yı basit bir şekilde tanımlıyor: “Çok karışık bir yer!” Tekstil atölyelerinin yoğunluğu Kanarya’yı aynı zamanda bir işçi bölgesi yapıyor. Kanarya’da yaşayanların sözleri semtle ilgili kısa yoldan bilgi vermeye yetiyor: “Eski bir mahalle, komşuluk ilişkileri çok sıkı. Kürdü de var, Lazı da, Çerkezi de. Ülkücülerle solcular iç içe. Ancak kimsenin kimseye tahammülsüzlüğü yok. Haziran’da AKP kaybedince, mahallede yapılan kortejde HDP bayrakları da Türk bayrakları da vardı.” Söz dönüp dolaşıp Tavuzkuşu Caddesi üzerinde bulunan Ufuk Kıraathanesi’nin taranmasına geliyor: “Ülkücülerin kahvesi deniyor. Gerçeği yansıtmıyor. Kim bilir belki de çatışma yaratmak için böyle bir algı yaratılmak isteniyor.”

Kahve meselesi oldukça karışık. Resmi açıklamada PKK üyesi 4 kişinin yakalandığı 3’ünün tutuklandığı bir zanlının ise adli kontrolün ardından serbest bırakıldığı belirtiliyor. Ancak gözaltına alınan üç mahalleli genç de bulunuyor. Abdülsamet Cansun 19, Hayrettin Seçen gibi Adar Özer de 18 yaşında. Cansun’un yakınlarından A.F. konu ile ilgili olarak şunları aktarıyor: “Ne kahve ülkücü kahvesi ne de çocuklar bunu yapabilecek özelliklerde. Zaten biri yakınım. Diğerinin de babası esnaf. Olay saatlerinde kendi dükkanlarında olduğu ispatlı. Hepsi mahallenin çocukları. Ölenleri de yakınen tanıyoruz. Biri namı diğer Deli Recep diğeri hava alanında temizlikçi olarak çalışan gariban emekçi Serdar Cebeci. Bu insanlar neden hedef seçilsin? Bu işin içinde başka bir sıkıntı var. Bu işin örgüt işi de olmadığını düşünüyor, Kanarya’nın provoke edilmesinden endişeleniyoruz. Olayı PKK üzerinden Kürt kesimine mal etmeye çalışıyorlar. Neden dosyada gizlilik kararı var ve dosya avukatlara verilmiyor? Sürekli fail yaratılıyor.”
Ufuk Kırathanesi’nin sahipleriyle de görüşüyoruz. Hemen hemen benzer ifadeleri duyuyoruz: “Burası daha çok yaşlıların geldiği bir kahve. Her kesimden insan var. Kürdü de Çerkezi de müdavimdir. Kumar oynatıldığı ve ülkücü kahvesi olduğu doğru değil.”
Kahve konusu bir yana Kanarya’daki başka sıkıntılardan da söz etmek gerekiyor. Kanarya, Bölgedeki çatışmalı ortamın küçük ve yoğunluğu düşük bir kopyası gibi. Güneydoğu’daki sokağa çıkma yasaklarının ardından, semt her akşam protesto gösterilerine sahne oluyor. Eylemler Şahin Caddesi üzerinde yapılıyor. Polisin protestolara sert bir şekilde müdahale ettiği söyleniyor. Kanarya’da yıllardır esnaflık yapan Ü.Ş.’nin anlattıkları düşündürücü: “Atölyelerden çıkış saatlerinde, akrep ve TOMA’lar da ortaya çıkıyor. Üç kişi bir arada görseler biber gazı atıyorlar. Dükkânlarımıza, evlerimize kapsül geliyor. Daha çok tepki oluyor. Çatışmalar ortaya çıkıyor. Herkese “Belli bir saatte evinize girin” mesajı veriliyor. Ancak evlerimizde de rahat değiliz. Çocuklarımız, yaşlılarımız gazdan etkileniyor. İş yok, herkes dükkânlarını erkenden kapatmak zorunda kalıyor. Kanarya’dan kaçan kaçana! Etki tepkiyi doğuruyor. ‘Burası Cizre ya da Sur gibi mi olacak?’ endişesi taşıyoruz. Provokasyon olarak gördüğümüz kahve saldırısı da cabası. Gerçekten de kaygılıyız.”

Beyoğlu’nda Giresunlular Derneği

‘Kurgu muhafazakâr Karadenizliler üzerine’

Yeşilpınar’ın biraz aşağı bölümünde, duvarlardaki yazılamalar dikkat çekiyor. Duvarlarda üç hilalin yanı sıra JÖH ve PÖH yazıları da okunuyor. Taranan derneğin genel merkezinde taziyeleri kabul eden A.S.; “Buranın adı eskiden Giresun mahallesiydi. Çabuk tepki verebilen Milliyetçi Karadenizliler yaşıyor. Zaten amaç bir kıvılcım ortaya çıkarmak” diyor. A.S.; milliyetçileri sokağa çıkarmak istiyorlar” derken bir başka saldırıdan örnek veriyor: “Beyoğlu’nda ses bombası atılan yer de Giresunlulara ait milliyetçi bir mekân. Burada değil ama başka yerlerde benzer olaylar yaşacağını ve bunların artacağını düşünüyoruz. Kimse iç savaş kışkırtıcılığı yapmasın!”

Sultangazi saldırısı

AKP düzeni: Muhafazakâr ama yoz...

Gazi Mahallesi’yle arasında 10 dakikalık mesafe bulunan Sultangazi çok muhafazakar bir bölge. Kısa bir süre önce, Sultançiftliği Ordu Mahallesi 193. Sokak köşesinde kurşunlanan kahvehanenin ön cephesinde hâlâ kırık camlar var. Mekan işletmecisi ve müdavimler, tek bir görüş üzerinde birleşiyor: “Olay siyasi değil!” Rant için çatışma yaratılıp yıldırma operasyonuyla semt sakinlerinin kaçırıldığı mahallelere alışığız. Peki, Sultangazi’de böyle bir durum olabilir mi? Kurşunlanan kahvenin işletmecisi bu olasılığı da yok sayıyor: “Buraya yakın Habipler’de böyle bir durum var. Bölge ranta açık. Ancak Sultangazi için aynı şeyi söyleyemeyiz.” Öyleyse Sultangazi’de olan ne? Cevap basit: “Uyuşturucu davası. Sen aldın ben sattım meselesi!” Önce bir mekan basılıyor. Çatışma çıkıyor. Ağır yaralananlar oluyor. Ardından da basılan mekanda bulunanlar beyaz, plakasız bir spor araçla gelip 193. Sokak’ta daha önce tetiğe basanları bulup ‘hedef gözeterek’ kurşun yağmuruna tutuyor. Mahalle sakinleri olay hakkında bu bilgileri verdikten sonra; bir başka konuşa dikkat çekiyor. Burada uyuşturucu çok yoğun. Alan da var satan da!” Mütedeyyin bir mahallede yaşanıp anlatılanlar; muhafazakâr düzende filizlenen yozlaşmaya ilişkin büyük çelişkiyi de deşifre ediyor.


Kâğıthane’deki muamma

‘Sıkıntı yok, kız meselesi olabilir’

Mahalleden, esnaftan, komşu kahvehanelerden aldığımız bilgi, Kâğıthane’de yaşanan durumun, kişisel bir hesaplaşmadan kaynaklandığını gösteriyor. Genellikle Sivaslıların yaşadığı belirtilen mahallenin sakin bir yer olduğu anlaşılıyor. Sanayi Mahallesi, Atatürk Caddesi 42 no’lu binanın alt katında bulunan kahvehaneye yapılan saldırı ile ilgili olarak mahalle sakinlerinin de fazla bilgisi de yok. Esnaf, semtin siyasal bir yapısının olmadığını ifade ederken, daha önce herhangi bir hadise yaşanmadığını da belirtiyor. Mahalledeki sıkıntı; sebebi ne olursa olsun her geçen gün yaşanan şiddetin dozunun artmasıyla ilgili. Mahalleliler kısa bir özet geçiyor: “Silah taşımak, kurşun sıkmak sıradanlaştı, her kesim tedirginlik yaşıyor.”
Semt karakoluna da uğrayıp nöbetçi polislerden de ayak üstü bilgi alıyor, bu sayede şiddetin nasıl sıradanlaştığına tanık oluyoruz: “Bir sıkıntı yok, kız meselesi. Yakında çözülür.”


Sonuç

Kahve saldırılarının gerçekleştiği bazı mahallelerin özellikle seçilmesi, provakasyon şüphesi yaratıyor.

Araştırma yürüttüğümüz tüm mahallelerde, ‘Yeni olaylar da yaşanacak’ kaygısı var.

Kanarya örneğinden yola çıkarak ‘çatışma ve rant’ arasında bir ilişki olduğunu söylemek mümkün.

Diyarbakır, Sur ve Okmeydanı, Küçükarmutlu örnekleri Kanarya’da da benzeri bir şekilde yaşanıyor. Anahtar cümle: “Buradan giden gidene!”

Saldırıya uğrayan kimi yerde ne rant ne de siyasal eğilimlerle ilgili bir durum söz konusu değil. Sultançiftliği buna örnek. Ancak bu mütedeyyin mahallede de uyuşturucu üzerinden çatışma yaşanabiliyor. Siyasi otorite, Türkiye’nin muhafazekarlaşmasına katkı sağlarken, yozlaşmanın tavan yaptığı net bir biçimde görülüyor.

İster siyasi, ister münferit olsun tüm saldırılar Türkiye ikliminde şiddetin giderek yükseldiğini gösteriyor.

Kaynak: Birgun.net