Çok değil 10 gün sonra 4G’ye geçiyoruz. Avrupa 4G hızıyla bundan 2,5 yıl önce tanışmıştı. Biz tıpkı 3G’de olduğu gibi 4G konusunda da geriden geliyoruz. Bunun avantajları yok değil. Madem iş işten geçti bari iyi taraflarından olaya bakalım. İlk 3G teknolojisi bizim şu an kullandığımız 3G teknolojinden daha düşük kaliteliydi. Biz geçikince daha da gelişmiş bir alt yapı kullanarak daha kaliteli internete sahip olduk. Bunu yurtdışında internet kullananlar mutlaka hissetmiştir. Epey kötüydü. Şimdi 4G’de de aynı durum söz konusu olacak. 2,5 yılda teknoloji durmadığı için bizim alt yapılarımız yine diğer 4G kullanan ülkelere göre daha gelişmiş olarak kurulmuş durumda. O yüzden 4.5G diyorlar. Zaten bizim 3G’miz de 3.5G idi. 10 gün sonra nasıl bir performans göreceğimizi gerçekten merak ediyorum. Malum bizim fiber alt yapımız öyle çok şahane değil ya da ben şahane olmayan lokasyonlarda takılıyorum. 4G için olmazsa olmaz fiber alt yapı. Sizin baz istasyonuna bağlanmanız hizmeti oradan aldığınız anlamına gelmiyor. Sadece interenetten de bahsetmiyorum. Konuşmalarımızda fiber altyapı ile santrallere ulaşıyor. Hayatımızın her anı neredeyse internetle paralel gittiği için her zaman daha yüksek kapasiteye ihtiyacımız var ve her geçen gün bu artmaya devam ediyor. Bu tecrübeyi birlikte yaşayacağız.

Ben size benim yaşadığım bir tecrübeyi anlatayım. Geçen hafta Vodafone Türkiye’nin davetlisi olarak bir grup gazeteci Almanya’ya gittik. Davet geldiğinde gerçekten çok mutlu oldum çünkü konu harikaydı. Vodafone’un Dresden Teknik Üniversitesindeki 5G Laboratuvarını ziyaret edecektik. Yani bundan yaklaşık 4-5 yıl sonra geçeceğimiz teknoloji. Bu teknoloji için neler yapılıyor, ne yenilikler gelecek, gerçekten var mı? Şaka bir yana harika bir deneyim yaşadım. Ben laboratuvar, test merkezi gezmeyi çok severim. Hele bir de AR-GE merkezine giriyorsam çok mutlu olurum.

Gelelim 5G ile hayatımızda neler değişecek? Bizi gelecekte neler bekliyor? Geleceğin mühendisleri ile tanıştım. İçlerinde iki tane pırıl pırıl Türk mühendis arkadaşımızı görünce daha da sevindim. Bu gencecik arkadaşlarımız isimlerini özellikle yazmak istiyorum, Meryem Şimşek ve Ercan Altınsoy. Meryem, internet ortamında geçikme süresini minimuma indirmekle ilgili araştırma, geliştirme yapan takımın lideri. Ercan da uzaktan cisimlerin dokusunu, şeklini, boyutunu hissetmemizi sağlayacak bir proje ile ilgili işler yapıyor.

5G ile ilgili detaylara geçebiliriz. Dresden Teknik Üniversitesi Vodafone Mobil İletişim Sistemleri Bölüm Başkanı Profesör Gerhard Fettweis’ın sunumu nasıl bir geleceğin bizi beklediğini net bir şekilde görmemizi sağladı. Dünya üzerinde 5G ile ilgili çok önemli çalışmaları olan önemli bir profesörden bunları duymak heyecan vericiydi.

Her şeyden önce nesnelerin interneti dediğimiz dünya 5G ile resmen başlamış olacak. Otonom araçların çalışabilmesi için 5G olmazsa olmaz teknoloji. Eğer bu teknoloji geçikirse otomatik olarak otonom teknolojisi de geçikecek. 5G’nin bize getirdiği en büyük yenilik yüksek internet hızının yanında minimuma inmiş geçikme süreleri. 1 milisaniyeye düşecek olan bu geçikme bakın neleri yapabileceğimiz anlamına geliyor. Binlerce araç trafikteyken, birbirleriyle haberleşecek, etraftan topladıkları datayı değerlendirecek, yolcuların güvenli bir şekilde varacağı şekilde seyrini sürdürecek. Sadece bir araba bunu yapmayacak, milyonlarca araç dünya üzerinde bu şekilde hareket edecek. Hava şartları değiştiğinde sürüş performansını buna adapte edecek. Hatırlarsanız geçen yıl Bosch ile yaşadığım bir otonom deneyim yazım vardı. Orada Bosch CEO’su bunları yapabilmemiz için internetin mükemmel olması en büyük şart demişti. Mükemmel internet 5G ile geliyor olacak.

BAŞKA NELER OLACAK?
Canlı yayın teknolojileri akıl almaz derecede gelişecek. Bir maçı sahada futbolcunun gözünden izleyebileceğiz üstelik farklı oyuncuların kameralarına geçerek. İstersek tribünde bir kameraya, yedek kulübesine bakabileceğiz. Alıştığımız tv yayıncılığı bana göre zaten neredeyse bitti, son demlerini yaşıyor. 5G tamamen son bulmasını sağlayacak.

Alışverişlerimizi elimize giyeceğimiz bir eldiven ile dokunarak, hissederek yapabileceğiz. Yani kumaşın üzerinde elimizi gezdirdiğimizde onun dokusunu, cinsini ayırt edebileceğiz. Dokunmak, hissetmek denince akla pek çok şey getiriyor. Hemen aklınız oraya gitmesin:) Ben çok daha bilimsel bir konudan bahsedecektim, evet ama aklınıza gelen konuda da haklısınız. Doktorlar ameliyatları uzaktan yapabiliyor olacak. Mesela gezici bir ameliyathane ile Afrika’da doktor olmayan kabilelere bile bu teknoloji ile ulaşabilecek. Hastalar muayene edilebilecek hatta ameliyatları bile yapılabilecek. O kadar uzağa gitmeyelim ya da sırf bir ameliyat için Amerika’ya gitmek zorunda olduğunuzu düşünün, ne kadar büyük bir masraf. Bu teknoloji sayesinde ameliyatınızı bulunduğunuz şehirde Amerika’da olan bir doktora yaptırabilirsiniz. Masraflar epey düşecek.

Tüm bunlar olurken beklenen bir gelişme de yüksek ihtimalle hayata geçecek gibi görünüyor. 10 yılda bir şarj edilebilir piller ile daha dayanıklı teknolojilere de sahip olabileceğiz. Tüm otomobillerin tıpkı uçaklardaki gibi karakutuları olacak. Tüm veriler kayıt edilecek ve ona göre gerekli geliştirmelerin yanı sıra olası bir kaza durumunda aslında orada olup biten ne anlaşılabilecek.

Okurken aklınıza bir sürü şeyin takıldığına eminim. Hatta rahatsız etti değil mi? Maalesef alışmamız gerekiyor. Bu gidilen teknolojik çağdan geri dönüş yok. Tam tersine mümkün olduğunca uyum sağlamalı ve alışmalıyız. Onu kullananlar ileride çalışabilecek, daha rahat bir yaşam sürebilecek. 4G’den 5G’ye geçtiğimizde akıllı şehirleşme, kamu hizmetlerinden güvenliğe, ulaşımdan şehir hizmetlerine, tüm alanlarda büyük bir değişime şahit olacağız.

Peki Türkiye olarak biz bu durumun neresinde kendimizi konumlandırmalıyız. Dünya devleri teknoloji şirketleri bu alanda o kadar yol katetmiş durumda ki onları bu anlamda yakalamak maalesef şu halimizle mümkün değil. Bizim en büyük çılgın projemiz söyle olmalı; İki aşamalı bir çılgınlık düşünelim. 1. çılgınlığımız bu teknolojinin tüketeceği içerikleri üreten, geliştiren, satan olmak olsun. 2. Çılgınlığımız da Türkiye’yi tıpkı eskiden olduğu gibi dev bir tarım, hayvancılık ülkesine çevirelim. Şehirler 1.çılgınlık için çalışsın, köylerimiz de 2.çılgınlık için. Ben size söyleyeyim teknoloji bir yere kadar. Bu adamlar eninde sonunda acıkacaklar, yiyecek yemek lazım. Onlar varsın teknolojiyi geliştirsinler. Bizde bu yeni teknolojiyi kullanarak dev tarlalarımızda yüksek kalite mahsülleri alalım, doğal korunmuş ülkemizde hayvancılık konusunda dev atılımlar yapalım. Hepsi gelip kapımızda yatmazsa ben de Timur değilim!

Kaynak: Birgun.net