Çıkan kısmın özeti: Yıl 2071. Türkiye 2016’daki korkunç darbe girişiminin ardından kendine gelmiş, tek yürek tek kenet olmuş, geleceğe umutla fırlamıştır. Her alanda ilerleyen ve gelişen Türkiye, ilk ev kullanımı için özelleştirilmiş insansı robotu üretmiştir…

Türkiye’nin ürettiği ilk robotlarda bir takım eksikler vardı. Neyse ki kendini bilime ve pozitivist düşünceye vermiş Türk bilim insanları robotların yazılımlarını günden güne yeni sürümleriyle güncelliyor, robotlardaki eksiklikler kapatılmaya çalışılıyordu.

Robotları üretirken Asimov’un 3 robot yasası en temel ilke olarak ele alınmıştı. Bu kurallara göre 1) Robotlar bir insana zarar veremez ya da bir insanın zarar gormesine seyirci kalamaz

2) Robotlar 1. kuralla çelişmedigi sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır.

3) Robotlar 1. ve 2. kuralla çelişmediği sürece kendinin zarar görmesine izin veremez.

Tabii bu kuralların yanı sıra robotlara iyi ahlak da yüklenmesi düşünülmüştü. Güzel ahlak kavramını evrenselleştirmek için tüm dinler ve genel geçer ahlak değerleri tarafından ortak olarak olumsuz davranış olarak tanımlanan davranışlardan uzak durulmalıydı.

1. Robotlar asla yalan söyleyemezdi

2. Robotlar para ya da mevki karşılığında kararlarını etki altında bırakamazdı.

3. Robotlar açgözlü olamazdı. (Örneğin, hidrolik yağı azalmış bir robot hiçbir zaman ihtiyacından fazla yağ depolayamazdı)

4. Robotlar sinirlenemez, öfke, kin, haset ya da kıskançlık besleyemezdi.

5. Hiçbir robot yaptığı işten, statüsünden ya da ahlakından dolayı başka bir robotu ya da insanı aşağılıyamaz ve hor göremezdi…

Bu kurallar yüklenince robotlar pırlanta gibi çalışmaya koyuldular. Kısa sürede robotlar Türkiye’nin yeni tarım hamlesinin en büyük ayağında kısa bir süre içinde ülkeyi tekrar tarımla kendi kendine yetebilecek bir yer haine getirdiler. Hatta bununla da kalınmadı Türkiye, o yıllar içinde dünyanın en büyük sebze ve meyve üreticisi konumuna geçti. Hasatların lezzeti ve kalitesi sayesinde Tüm dünya “Kayısı” dendiğinde “Malatya” diyebilecek kadar Türkiye’yi tanır hale gelmişti. Meksikalılar bir şehirlerine o yılda “Çorum” adını koymayı bile düşündüler. Dediklerine göre “Beyaz leblebi tekilanın yarattığı yanmayı alıyormuş”…

Robotlar işgüçünün ülkedeki her kolunda delicesine çalışıyordu. Yıllar önce TOKİ’nin yaptığı hayalet ve güvensiz binalar şimdi “canlı olarak görülmedikleri için” robotlara tahsis edilmişti. Toplu konutlarda sıkış tepiş bir hayat yaşayan robotlar her gün işlerine gitmek için Mağnetbüs’te saatlerce balık istifi gibi seyahat ediyordu. Kimse şikâyetçi değildi…

Robotların bu kadar efendi ve kadirsinas olmasının da verdiği heyecanla Türkiye dünyanın her yeri için artık robot da üretmeye başlamıştı. Yurtdışındaki ülkelere giden robotlar oralarda kendi mahallelerini kurmuş, boş zamanlarında rastlantısallığını sevdiklerinden ve bilmedikleri başka bir duygudan dolayı tavla oynar olmuştu. Zar ve pul sesleri önce tüm Avrupa, ardından Amerika ve Asya’da bile yankılandı. Robotlar bulundukları toplumlara da güzel bir şekilde uyum sağlamışlardı. Yurt dışındaki robotların tek farkları ucuz olsun diye kıyafetlerini de Türkiye’nin tekstil merkezi Mahmutbey’den alıyorlardı. Mahmutbey’dekiler ellerindeki eski kahverengi – gri – pötikareli takımları yurtdışındaki yüzbinlerce Türk robotuna göndermiş, hem elindeki eski tasarımlı kıyafetlerden kurtulmuş, hem de karına kar katmıştı. Asgari ücretle çalışanrobotlar ise bu kadar ucuza böylesi güzel elbiselere sahip olduğu için durumu çok avantajlı buluyorlardı. Hatta Viyana ve Berlin’deki birkaç robotun bu duruma “sevindiği” belirtilir. O zamanlarda robotlarda “sevinme – üzülme” gibi karmaşık duygular daha programlanmamıştı. Özel incelemeye alınan bu robotlar sayesinde ileride bu durum da çözülecek. Yapay zekanın içindeki kendiliğinden oluşan bu sinyallerle robotların en büyük gizemi çözülecekti. Böylelikle robotlara inceden bir takım duygular da yüklenecekti… Türk bilim dünyası ve tüm Türkiye bir önemli keşfin daha haklı gururunu ve sevincinin Yeniportal alanına evlerinden katılan 6 milyonluk hologram bir kalabalıkla kutlayarak yaşadı.

Oysa ne olduysa ondan sonra oldu. Keşke robotlara bu hisler hiç yüklenmeseydi…

Haftaya robotumuz Emir2071’le tanışıyoruz.

Kaynak: Birgun.net