KONUK YAZAR: ATİLLA KART
HUKUKÇU, ESKİ CHP MİLLETVEKİLİ

‘15 Temmuz darbe ve işgal girişimine’ yol açan sebepler, ayrı bir başlıkla ve ayrıca değerlendirilmelidir. Şimdiki hal, 15 Temmuz sonrasında ortaya çıkan hukuki ve siyasi sonuçlarla; Ana muhalefet partisinin konumuna dair tespit, öneri ve kaygılarımızı kamuoyuyla paylaşmak amacıyla, iş bu yazıyı kaleme almak gereğini duydum.

(I) Türkiye Cumhuriyeti’nin parlamenter sistemini, anayasal kurumlarını, toplumsal barışını ve ülke bütünlüğünü hedef alan; iç ve dış dinamikleri olan bu saldırının, başarıya ulaşma ihtimalini tasavvur etmek istemiyoruz. Bu darbe ve işgal girişimi başarıya ulaşsaydı; Türkiye, 16 Temmuz günü bir başka ülke haline gelmiş olacaktı. Siyasi rejimi değişen, 3. dünya ülkesi haline gelen, iç barışı ve bölge barışının tümüyle yok olduğu bir Türkiye tablosuyla karşılaşacaktık.

ATİLLA KART

Gelinen süreçte; ‘ama, fakat, lakin’ demeden; FETÖ’yü fiilen yöneten, karar mekanizmalarına iştirak eden, örgütün işlediği suçların ne olduğunu bilen, örgütle ilgili gerçekleri öğrendikten sonra da, bu yapı içinde faaliyet gösteren, kasten suç işlemeye devam eden; bu anlamda 15 Temmuz darbesi ve işgali içinde fiili ve fikri olarak faaliyet gösteren Herkes; ceza mevzuatımız uyarınca en ağır şekilde ve ivedi olarak cezalandırılmalıdır.

(II) Ana muhalefet partisi konumunda olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin böylesine kritik bir dönemde; daha evvel olduğu gibi, yine yapıcı ve sorumlu muhalefet anlayışı içinde olmasına Kim, ne diyebilir? Bu anlayış ve yaklaşım elbette takdir edilmelidir. Esasen, CHP’nin misyonu da bunu gerektirir.

Hal böyle iken; aradan geçen 45 günün sonunda ortaya çıkan tablo nedir?

Bu tabloyu sağduyu, öngörü ve sorumluluk içinde anlatmak; halkımızı ve kamuoyunu doğru bilgilendirmek durumundayız.

OHAL Kararnameleri’nin anayasal sistemi ve kurumlarımızı tümüyle tahrip eden ağır sonuçlarını, başta Rıza Türmen olmak üzere birçok hukukçu ayrıntılı olarak dile getirdiler. Bu ihlalleri ayrıca anlatmaya gerek görmüyorum. Toptan ve götürü yaklaşımlarla, husumet ve intikam duygularıyla, yerel feodaller ve siyasi güç zehirlenmesi içinde; on binlerce kişinin görevlerine son verilmiş, malvarlıklarına el konulmuştur.

Bu süreçte Türkiye’yi uzun soluklu bir hukuk mücadelesinin beklediğini yeri gelmişken ifade ediyoruz. Şu kadarını ifade ediyoruz; asli failin-sorumlunun ve siyasi ayakların bulunmadığı bir yargılama, başından itibaren ‘sakat ve topal’ bir yargılama niteliğinde olacaktır. İşte böyle bir dönemde, CHP’nin ivedi olarak dile getirmesi gereken birçok konunun geçiştirildiğini, görmezden gelindiğini kaygıyla görüyorum. Şöyle ki;

1- AYM’ye yapılan 2 atama… Kişiliklerini elbette tartışmıyoruz. Ancak mesleki faaliyetlerini yakından bildiğim bu 2 üyenin; liyakat yerine, bağımlılık anlayışıyla hareket edeceklerini şimdiden ifade ediyoruz.

2- ‘Polis, Öğretmen ve Yargıcın-Savcının’ türbanlı olarak görev yapması kabul edilemez. Bu karambol girişimine, ana muhalefet tepki koymalı; adalet ve toplumsal barışımızda yaratacağı vahim sonuçları ayrıştırmaya ve istismara yol açmadan dayanaklarıyla birlikte anlatmalıdır. Ötekileştirmeye yol açmadan, tutarlı ve güven verecek bir üslupla, doğması kaçınılmaz olan vahim sonuçlar anlatıldığı takdirde; sağduyu ve sorumluluk sahibi olan halkımızın bu düzenlemeyi doğru bulmayacağına inanıyorum.

3- Halen ‘Sultan Abdülhamit’ler’ üzerinden siyaset yapan, Yavuz Sultan Selim’ler üzerinden toplumun hassasiyetlerini tahrik eden siyasi iktidarın; 15 Temmuz girişimindeki dahli ve sorumluluğu neden dile getirilmiyor?

SADAT’lar ve yeni TİB yapılanmaları üzerinden Türkiye’yi yönetebileceklerini zannedenler; öyle anlaşılıyor ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapılanmasında yarattıkları tahribatın ağır sonuçlarını müdrik değillerdir.

4- Siyasi İktidarın normalleşme adı altında, Kendisini bu sürecin dışına çıkarma girişimlerine ve algı yaratma çalışmalarına katkı sağlanıyor. Bürokratik ve edilgen bir siyaset anlayışıyla; Siyasi İktidarın adeta ibra edilmesine ve bu durumun topluma empoze edilmesine katkı sağlandığını hayretle ve kaygıyla görüyoruz.
Demokrasilerde ve hukuk devletlerinde; siyasi iktidarların adli, siyasi ve anayasal sorumlulukları vardır. 12 Eylül’ü avukat olarak 10 yıl boyunca takip eden; Silivri yargılamalarını ilk günden milletvekili olarak takip eden bir Kişi sıfatıyla ifade ediyorum; anılan süreçlerden, sonuçları itibariyle daha vahim olan bir dönem Türkiye’yi maalesef beklemektedir.

(III) Çözüm nedir?
Nasıl bir yol ve yöntem izlenmelidir?

1- FETÖ ile birlikte; bu darbe ve işgal girişiminin siyasi ayaklarının ortaya çıkarılması konusuna kamuoyu odaklanmalıdır. Bu sorumluluğun gereği yapılmadığı ve bu ayak tamamlanmadığı takdirde; Türkiye, tüm demokratik süreçlerden kopacak, yeni karamboller ve müdahaleler yaşanacaktır.

2- İddia ile ve dayanaklarıyla iade ediyoruz; Cumhuriyet Halk Partisi, bu süreçleri TBMM’de ve Meclis dışında; demokrasi temelli ve halka umut-güven vererek yönettiği ve yürüttüğü takdirde, iktidar olma yolu da açılacaktır. CHP; bürokratik ve edilgen tavrından sıyrılarak, siyasi reflekslerini harekete geçirerek; bu anlamda Kurtuluş ve Kuruluş misyonundan sonra; Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkarak; tahrip olunan anayasal kurumları yeniden inşa etmek; AKP iktidarlarıyla, husumet ve intikama yol açmadan hukuk ve demokrasi içinde yüzleşmek; millet kavramına sahip çıkmanın yanında, eşit yurttaşlığı da gerçekleştirme ve toplumsal barışı tesis etme sorumluluğuyla karşı karşıyadır.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin bunu gerçekleştirecek birikimi vardır.

CHP; anlatımı yapılan tarihi misyonunu yerine getirme sorumluluğuyla karşı karşıyadır.

Kaynak: Birgun.net