ANKARA - Türkiye idam cezasını Avrupa Birliği’ne (AB) uyum çerçevesinde yasal mevzuatından çıkardı ancak tartışması hiç bitmedi. Ne zaman törer tırmanışa geçse ya da özellikle çocuklara yönelik cinsel suçlarda artış olsa idam cezasının yeniden getirilmesi kamuoyunun gündemine geldi. Hatta ‘idam’ siyasi partiler arasında, Abdullah Öcalan nedeniyle sert siyasi polemiklere neden oldu. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin Kızılcahamam kampında, “Şu anda birçok insanımız kamuoyu araştırmalarında idam yeniden gelsin diyor” şeklindeki sözleriyle konu bir kez daha tartışılır oldu. 

Başbakan’ın bu açıklamasını kimileri ‘Köşk seçimleri öncesi milliyetçi oylara yönelik bir taktik’ olarak; kimileri de açlık grevlerine yönelik ‘aba altından sopa göstermek’ olarak yorumladı. AK Parti yetkililerinden idamın geri getirilmesine ilişkin bir karar olmadığını vurgulasa da tartışmalar önlenemedi. 

Peki Türkiye idamı yeniden getirebilir mi? Türkiye’de idamın kaldırılma sürecine ve gerekçelerine bakıldığında bu çok da kolay gibi görünmüyor. AB’ye uyum çerçevesinde Anayasa ve yasalarından idamı kaldıran Türkiye’nin, bu kararından geri dönmesi bir anlamda AB hedefinden de tamamen vazgeçmek anlamı da taşıyor. Böyle bir karar, AK Parti’ye yönelik “Avrupa kriterlerine uygun bir demokrasiden vaz mı geçit?” soruları ile gündeme gelen ancak AK Parti tarafından reddedilen eleştirileri de haklı çıkarır. Üsetlik idamın kaldırılmasına ilişkin süreçte önemli adımlar hep AK Parti döneminde atıldığı dikkate alındığında, geriye dönüş AK Parti içinde de zor hatta imkansız olarak da değerlendiriliyor. 

İLK ADIMDA ŞARTLI KALKTI 
İdamın kaldırılması AB’ne uyum çerçevesinde ilk olarak 21 Dönem’de DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti işbaşında iken, 37 maddelik Anayasa değişikliği teklifinin 6 Eylül 2001’de TBMM Başkanlığı’na sunulması ile geldi. Dönemin liderleri Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz’ın imzalarının da bulunduğu teklif ile Anayasa’nın 38. maddesi de değiştiriliyor ve maddeye, “Genel müsadere cezası ile savaş, yakın savaş ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez” şeklinde fıkra ekleniyordu. Maddeye gerekçe olarak da AB mevzuatı gösteriliyordu. TBMM Anayasa Komimsyonundaki görüşmelerde ise, madde “Savaş, yakın savaş ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez” şeklinde değiştirilerek oy çokluğu ile kabul edilmiş, maddenin teklif metninden çıkarılması yönündeki görüşler ise kabul görmemişti. Meclis’te 3 Ekim 2001’de kabul edilen, 17 Ekim 2001’de de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa değişikliklerinin idama ilgili maddesi 74’e karşı 383 oyla kabul edilmişti. 

MUHALEFETTEKİ AK PARTİ DE SAVUNMUŞTU 
Anayasa değişikliklerinin TBMM Genel Kurul görüşmeleri de tartışmalı geçmişti. O dönem muhalefette yer alan bugünün iktidarı AK Parti sözcüleri de idam cezasının kaldırılması gerektiği yönünde görüşler dile getirmişti. AK Parti Grubu adına konuşan Dengir Mir Mehmet Fırat, “İdam cezasının sınırlandırılmasıyla ilgili olan hüküm, maalesef, daha sonra Anayasa Komisyonunda değiştirilerek çerçeve genişletilmiştir. Bence, bu, yanlış bir adımdır; çünkü, her şeyin ötesinde, idam cezasının, artık, çağdışı olduğunu kabullenmek durumundayız” diyor ve şöyle devem ediyordu: 

“Dünyanın her yerinde, ileri ülkeler dediğimiz tüm ülkelerde, tüm hukuk sistemlerinde, artık, ölüm cezası çağdışı olarak kabul edilmektedir. Cezanın çağdışılığı olur mu; tabiî ki, var. Geriye dönüp baktığımız zaman, çok gerilerde değil, belki, çok yakın dönemlerde dahi insanların yakılarak öldürülmesinin, derilerinin yüzülmesinin, kemiklerinin kırılmasının da bir ceza olduğunu unutmayalım; ama, artık, bunların ceza olarak kabul edilebilmesini mantığımız nasıl kabul etmiyorsa, bir süre sonra, bugünkü şartlarda da, idam cezasının, artık, çağdışı bir ceza olduğunu kabullenmek durumundayız. 

“ÖLÜM SUÇLÜ ÜSTÜNDE KORKU YARATMAZ” 
Kaldı ki, terör suçlarının da kapsam içerisine alınmasına bir anlam veremiyorum; çünkü, ideolojik suçlarda, ideolojinin hâkim olduğu suçlarda, ölüm, suçlu üstünde bir korku yaratmaz. Çok yakında gördük. Birileri, bir inanç için -sapık bir inanç da olabilir- uçağa atlayıp, binlerce kişiyi kendisiyle beraber öldürebiliyor veya Taksim’de, üstüne bomba bağlayarak kendisiyle birlikte birilerini öldürebiliyor veya halen hapishanelerimizde görüldüğü gibi, yüzlerce insan ölüme yatabiliyor. Demek ki, ölüm, bir ceza değil bazıları için. O zaman, kimin için; adi suçlular için; ama, biz bunu kaldırıyoruz ve doğru; ancak, bunun aksini yapmayı, ben, bir yerde, aklıma, mantığıma sığdıramıyorum. 

Şu sual aklıma geliyor -çünkü, terör suçlularının büyük bir kısmı halen Türkiye dışarısında ve Türkiye’ye de iade edilmiyor, sebebi, Türkiye’de idam cezasının olmasından dolayı- acaba, birileri, Avrupa’da bir yerlere sığınmış olan bu terör suçlularının Türkiye’ye iadesini istemiyor mu? Acaba, bunlar, buraya gelirse, bazı itiraflarda mı bulunacaklar? Bundan dolayı mı, acaba, terör suçlularının kapsam dışına konulması, benim için, kafamda bir sual işareti yaratıyor. 

İSTİSNA SAVAŞ VE ASKERİ SUÇLARDA 
Kaldı ki, Avrupa Birliği kriterleri ilan edildi; bunlardan birisi de idam cezasının kaldırılmasıydı. Kriter demek, temelde değiştirilemeyen, uyum zorunluluğunda olduğunuz bazı ana maddelerdir ve bunun karşılığında, ulusal programımızla, biz de, bu kriterlere uyma taahhüdünde bulunuyoruz. Bu taahhütlerden birisi de, idam cezasının kaldırılmasıdır. Belki istisnaî durumlardaki bir savaş halinde, belki askerî suçlarda düşünülebilir; ama, bunun haricinde, idam cezasını, artık, bugün, savunabilmek mümkün değil.” 

POLEMİK KONUSU OLAN OYLAMA 
Anayasa değişikliklerinin ardından ‘uyum yasaları’ gündeme geldi. Bu çerçevde yasalarda yer alan ‘idam cezasına’ ilişkin hükümler Anayasa’da yapılan değişikliklere göre düzenlendi. 2002’de 21. Dönem’de DSP-MHP-ANAP koalisyonu iş başındayken hazırlanan uyum paketleri ortakları karşı karşıya getirdi, görüş ayrılığına düşen ortaklar farklı yönde oy da kullandı. Meclis’te 3 Ağustos 2002’de kabul edilen 9 Ağustos 2002’de ise Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa değişikliklerine uyum için hazırlanan Çeşitli Kanunlarda Değişiklik öngören Kanuna MHP’liler ret oyu vermişti. Ardından da erken seçime gidilmişti. Meclis gündemine hükümet tasarısı yerine ANAP’ın teklifi olarak getirilen Yasa ile ilgili maddelere geçilmesine ilişkin oylama açık yapılmış, milletvekillerinin tutanaklara geçen oy renkleri de yıllarca AK Parti ile MHP de ‘idamı kim kaldırdı’, ‘Apo’yu kim asmadı’ tartışmalarına neden olmuştu. AK Parti, tasarının, komisyonlardaki görüşmelerde MHP’nin destek vermemesi durumunda Genel Kurul’a gelemeyeceğini belirterek MHP’ye, MHP de Genel Kurul’daki oylama üzerinden AK Parti’ye yüklenmişti. 

ÖNEMLİ ADIMLAR AK PARTİ DÖNEMİNDE 
Ancak idamın tamamen kaldırılmasına ilişkin önemli adımlar AK Parti döneminde atıldı. AK Parti dönemindeki idam süreci ise şöyleydi: 

EK PROTOKOL 6: 28 Nisan 1983’de Strasbourg’da imzalanan, 1 Mart 1985’de yürürlüğe giren Türkiye’nin ise 15 Ocak 2003’de imzaladığı, “11 NO.’lu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 No.’lu Protokol”ün onaylanmasına ilişkin Kanun, AK Parti’nin iktidar olduğu 22. Dönem’de 26 Haziran 2003’de kabul edildi, 1 Temmuz 2003’de de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 

ANAYASA’DA ŞARTLAR KALKTI: İdam cezası ile ilgili Anayasa’da ikinci değişiklik de AK Parti hükümetinin görev yaptığı 22. Dönem’de gerçekleşti. Anayasa’nın 38 maddesi, “Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez” şeklinde değiştirilirken; 15 maddeden ‘ölüm cezasının infazı’; 17. maddeden “Mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hali ile”, 87. maddeden ise “mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine” ibareleri madde metninden çıkarıldı. Değişikliğin gerekçesinde ise, “AB’ye üye tüm ülkeler gibi, Ülkemiz de İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesi’ne Ek 13 No’lu Protokol’ü imzalamıştır. Söz konusu Protokol idam cezasını tamamen kaldırmayı öngörmektedir. Ülkemiz 13 No’lu Protokol’ü henüz onaylamamışsa da, onaydan önce konuyla ilgili olarak Anayasada gerekli değişiklikleri yapmak amacıyla, 15 inci maddeden ölüm cezasının infazıyla ilgili ibare çıkartılmaktadır” denilmişti. Meclis’te 7 Mayıs 2004’de 8’e karşı 457 oyla kabul edilen mini anayasa değişiklik paketi, 22 Mayıs 2004’de ise Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Anayasa değişikliğinin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinde ise AK Parti adına konuşan Nimat Çubukçu, “... ölüm cezası verme imkânı bugün için bulunmamakta, 1984 yılından bu yana da ölüm cezaları uygulanmamaktadır” diye konuşup, AB mevzuatını hatırlatarak düzenlemeyi savunmuştu. 

KANUNLARDAN TEMİZLENDİ: Yine 22 Dönem’de Meclis’te 14 Temmuz 2004’de kabul edilen 21 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’ile de, Anayasa’da yapılan son değişiklik doğrultusunda bazı kanunlarda yer alan ölüm ve idam cezalarına ilişkin hükümler temizlendi. 

TARTIŞMALI 13 NO’LU PROTOKOL ONAYLANDI: AK Parti döneminde 2004’de yapılan Anayasa değişikliklerine gerekçe olarak da gösterilen Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanarak 3 Mayıs 2002 tarihinde imzaya açılan, Türkiye tarafından da 9 Ocak 2004 tarihinde Strazburg’da imzalanan “İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesine Ek Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına Dair 13 No.lu Protokol”in onaylanmasına ilişkin Kanun ise, bir yıl sonra Meclis’ten geçebildi. Yine 22. Dönem’de 7 Ekim 2005 Meclis’te kabul edildi Ek 13 No’lu Protokol, 12 Ekim 2005’de de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Protokol, ölüm cezasının savaş ve yakın savaş tehlikesi zamanları da dahil olmak üzere her durumda kaldırılmasını öngörüyordu.

RADİKAL