Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan olarak yaptığı yargılamada gerekçeli kararını açıkladı: Deliller hukuka aykırı elde edildi. Özel hayatın gizliliğine, iletişim özgürlüğüne müdahale basit bir usul hatası değil. Adalet Müfettişi yetkisinin dışına çıktı. Kimi zaman dinleme yapıldı; daha sonra Mahkeme’den karar alındı. Tanık olarak dinlenen polislerin beyanı da hukuka aykırı delil kapsamındadır.”
facebook
twitter
google +
digg
e-posta
yazdır
Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan olarak yaptığı yargılamada gerekçeli kararını açıkladı. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi eski Başkanı Hasan Erdoğan, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İlhan Parseker’in de yargılandıkları davanın gerekçeli kararı 183 sayfadan oluşuyor. Yüce Divan, gerekçeli kararında, Balyoz, Ergenekon gibi büyük davalara emsal olabilecek değerlendirmelerde bulundu: “Deliller hukuka aykırı elde edildi. Özel hayatın gizliliğine, iletişim özgürlüğüne müdahale basit bir usul hatası değil. Adalet Müfettişi yetkisinin dışına çıktı. Kimi zaman dinleme yapıldı; daha sonra Mahkeme’den karar alındı. Tanık olarak dinlenen polislerin beyanı da hukuka aykırı delil kapsamındadır.”

İstanbul Dış Ticaret Merkezi (İDTM) ile CNR Uluslararası Fuarcılık A.Ş. arasında süren davaların birinde, İDTM lehine karar çıkması için dönemin Yargıtay 6. Hukuk Dairesi eski Başkanı Hasan Erdoğan’a rüşvet verildiği iddia edilmişti.

Yürütülen soruşturma sonrası, aralarında İTO Başkanı Yalçıntaş’ın da bulunduğu 16 sanıklı dosyada 9 sanık bir süre tutuklu kalmıştı. Yüce Divan yargılamasında, karar geçtiğimiz 19 Aralık’ta açıklanmış, tüm sanıkların beraatına karar verilmişti. Hürriyet gazetesinin haberine göre; Yüce Divan, Ankara Gaziosmanpaşa’da bulunan Koza Sokak’ta 10 Kasım 2008 akşamı verildiği iddia edilen rüşvet ile ilgili verdiği beraat kararının gerekçelerini ise 183 sayfada açıkladı.

DELİLLER HUKUKA AYKIRI

Gerekçeli kararda, soruşturma için Adalet Başmüfettişi Halit Kıvrıl’ın görevlendirildiği, Başmüfettiş İ. Tufan Ataman’ın da 1 Eylül 2009’da soruşturmaya dâhil edildiği belirtildi. Kararda, adalet müfettişlerinin, hâkim-savcılar ile bu kişilerin suçlarına katılan kişiler hakkında, dinleme kararı verme, teknik takip yaptırma yetkisinin bulunmadığı vurgulandı. Kararda, böyle bir yetkinin yönetmelikle verilmesinin ise anayasal olarak mümkün olmadığı kaydedildi. Kararda “Yetkisiz olarak resen verilen kararların sonradan hâkim tarafından onaylanmış olması, yapılan işlemleri hukuka uygun hâle getirmez. Hukuka aykırı olarak uygulanan iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirleri sonucu elde edilen delillerin hükme esas alınması mümkün değildir” denildi.

BASİT BİR USUL HATASI DEĞİL

Başmüfettiş Kıvrıl’ın yetkisi olmadan dinleme ve teknik takip kararı verdiği anlatılan kararda “Adalet Başmüfettişi’nin, yetkisi olmadan, çeşitli mahkemelerden

100 BİN TL İÇİN DELİL YOK

Üçüncü para hareketi de 17 Kasım ve sonrası günlerde avukatlar Balcı ve Pehlivan’ın hesaplarına İDTM tarafından yatırılan paralar. Bu paranın bir kısmı 19 Kasım’da Ankara’da bulunan Avukat Necdet Okçu’ya verildi.

Ancak Okçu tarafından alınan bu paranın Hasan Erdoğan’a verildiğine dair dosyada herhangi bir delil bulunmuyor. Kararda, Avukat Balcı’nın hesabına yatırılan 100 bin TL için değerlendirme yapılması gerektiği ifade edildi ve kararda şunlar yazıldı: “Rüşvet aldığı iddia edilen sanık Hasan Erdoğan ile rüşvet verdikleri iddia edilen diğer sanıklar arasında rüşvet anlaşması yapıldığına dair sanıkların mahkûmiyetlerine yeterli, her türlü şüpheden uzak somut delil bulunmadığı anlaşılmıştır.”
aldığı kararlara dayanılarak iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirlerine başvurularak delil toplanması basit bir usul hatası olarak kabul edilemez. Çünkü yetkisiz olarak bir işlemin yapılması, onun geçerliliğine etki eder. Yetkisiz olarak başvurulan söz konusu tedbirler ile kişilerin özel hayatlarının gizliliğine ve haberleşme özgürlüklerine müdahale edilmiş olması da, hukuka aykırılığın basit bir usul hatası olarak kabul edilmesine engeldir” denildi.

TANIKLIKLARI GEÇERLİ DEĞİL

Yüce Divan, 10 Kasım akşamı Koza Sokak’ta verildiği iddia edilen rüşvet ile ilgili teknik takip yapan polis memurlarının tanıklıkları ile ilgili de çarpıcı bir değerlendirme yaptı: “İlgili emniyet görevlileri de tanık olarak dinlenmiş iseler de, bu kabulün sonucu olarak, bunların beyanlarının da hukuka aykırı delil kapsamında değerlendirilmesi gerekir.” Gerekçeli kararda, sokak ortasında bir karton poşet içinde gazete kâğıtlarına sarılı biçimde verildiği iddia edilen rüşvet parası için suçüstü işleminin de yapılmadığı hatırlatıldı.

MÜFETTİŞİN YETKİSİ YOKTU

Gerekçeli kararda, başmüfettişin yetkisi ile ilgili de şu değerlendirme yer aldı: “Rüşvet verileceği iddia edilen kişinin sanık Hasan Erdoğan olduğunun anlaşılmasından sonra, anılan sanığın Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı sıfatını taşıması ve buna bağlı olarak özel soruşturma usulüne tabi olduğundan, Adalet Başmüfettişinin kişi yönünden yetkisinin bulunmadığı açıktır.”

ÖNCE DİNLEME SONRA KARAR

Gerekçeli karara göre, Başmüfettiş Kıvrıl, dinleme ve teknik takibe ilişkin mahkemeden karar çıkarttığı gibi, kimi durumlarda önce kendiliğinden karar verdi

ERDOĞAN’A CEZA İSTENDİ

Gerekçeli kararda 16 üyeli Yüce Divan’da kimin ne yönde karar verdiği de açıklandı. Buna göre Başkan Haşim Kılıç ile üyeler Recep Kömürcü, Nuri Necipoğlu ve Hicabi Dursun, sanıklar Süleyman Balcı, Resul Dalkıran, Necdet Okçu ve Hasan Erdoğan’ın rüşvet suçundan mahkûm edilmeleri yönünde karar verdi.

Yine Üye Recep Kömürcü, 4 ismin yanı sıra İTO Başkanı Yalçıntaş’ın da rüşvet suçundan mahkûm edilmesini istedi. Karşı oy gerekçeleri de ayrıntılı olarak anlatıldı.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi eski Başkanı Erdoğan hakkında ilk soruşturmayı yapan ve dosyanın işlemden kaldırılması yönünde görüş belirten Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker’in kararında açıkladığı “Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” kuralı da Yüce Divan’ın gerekçeli kararında yer aldı.
dinleme yapıldı; daha sonda mahkemeden karar çıkarıldı. Örneğin sanıklar Resul Dalkıran, Murat Akbaş, Baki Bedir ve İlhan Balcı’nın 10 Kasım 2008’de İstanbul’da Ankara’ya, ‘rüşvet’ vermek için gelecekleri öğrenildi. Bu sürecin takibi için Fatih 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nden karar alındı. Yapılan takip sonrası söz konusu kişilerin Ankara’da bulunan avukat Necdet Okçu’nun bürosuna gittikleri ve içinde para olduğu iddia edilen bir poşet bırakıldığı gerekçesi ile Okçu’nun telefonlarının da dinlenmesine karar verildi. Ancak anılan işlem için mahkemece verilen bir karar yoktu. Karar uygulandı dinleme yapıldı; 11 Kasım günü ise yine Fatih 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nden ‘dinleme’ kararı alındı.

HESAPLAR MERCEK ALTINDA

Gerekçeli kararda, hukuka aykırı elde edilen delillere itibar edilmeyerek, dosyadaki başka delillerle karar verilmesi gerektiği belirtildi ve özetle şu bilgilere yer verildi: ‘Rüşvet’ kapsamında değerlendirilebilecek 3 ayrı para hareketi söz konusu. İlki 10 Kasım 2008 günü, sanık avukatlar Süleyman Balcı ve Abdullah Pehlivan’ın hesabına İDTM A.Ş. tarafında yatırılan 100’er bin TL. Balcı, hesabına yatan parayı aynı gün çekti. Pehlivan ise hesabındaki parayı aynı tarihte çekmedi. Pehlivan’ın hesabına yatan paranın rüşvet parası olduğuna yönelik dosyada somut bir delil yok. İkinci para hareketi de yine 10 Kasım günü. İDTM’nin bir kamu bankasındaki 1.250.144 TL parası çekilip, daha fazla faiz veren özel bir bankaya yatırıldı. Bu paranın rüşvet suçu ile bir ilgisi yok.