“Türkiye'de artık yargı eliyle kumpas yapacak, delil uyduracak hakim savcı kalmadı” diyen Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanvekili Mehmet Yılmaz'ın bilgi ve takdirlerine arz olunur!..

Birkaç ay önce Doğu Anadolu'daki küçük bir ilimizde görülen darbe davasında dinlenen bir tanıkla ilgili olayları, “Yok Böyle Bir Tanıklık” başlığıyla aktarmıştık. İnanılır gibi değildi.

Tanık, aynı zamanda “Cemaat abiliğinden” tutuklu sanıktı. Soruşturma aşamasında gizli tanıklık yapmış, kentte kendisine bağlı bazı askerlerin adını vermişti.

Sözkonusu kişi, ilk kez Aralık ayında yapılan bir duruşmada tanık olarak dinlenmiş, ancak önceki tüm ifadelerini reddedip, gözaltına alınan eşi üzerinden yapılan tehditler yüzünden bunları söylemek zorunda kaldığını anlatmıştı.

Bu ifade, Mahkeme Başkanı dahil herkesi şaşırtırken, ufak bir sorun ortaya çıkmıştı. Görüntülü ve sesli sistemde (SEGBİS) görüntüleri var, konuşmalar yoktu.

Bunun üzerine duruşma 1 hafta sonra tekrarlanmış ve tanık yeniden huzura alınmıştı. Yine sürpriz vardı; Tanık, 1 hafta önceki ifadelerinden vazgeçmiş, polis ve savcılıktaki ifadelerine dönmüştü.     

Avukat arkadaşlardan temin ettiğimiz notlarla kaleme aldığımız, o duruşmada yaşanan diyalogları tekrarlamayıp, sadece şunları vurgulayalım:

Çapraz sorgu sırasında bir Avukat, “Sen geçen hafta buraya geldin ve 'Sanığı tanımıyorum' dedin. Hatta, 'Yemin ederim ilk kez görüyorum' dedin. Şimdi ne değişti de 'Tanıyorum' diyorsun? Cezaevinde kim görüştü seninle geçtiğimiz hafta?” sorusunu yöneltmiş,

Tanık, duruşmaya katılan o ilin Başsavcısına bakmış,

Avukat, “Neden bakıyorsun Savcı Beye?” demiş, tanık da kimseyle görüşmediğini söylemiş,

Neticede, sanıkların tutukluluğuna devam kararı verilirken, bu tanık o gün tahliye edilmişti. 

AZ BİLE YAZMIŞIZ

Özellikle “Devlet” katında yazdıklarımıza inanmamış veya soruşturma yapma gereği duymamış olanlar varsa, hemen belirtelim; O duruşmanın SEGBİS çözümleri çıktı. Meğer yazdıklarımızın fazlası yok, eksiği varmış. 

Mesela, ByLock kullandığı iddiasıyla ilgili tanık şöyle konuşmuş:

“Tam ayrıntısını hatırlamıyorum da, yani ben bylock kullanmadığımı biliyorum, şey olarak yani şahsım, ama herkes böyle kullanmış şeyi oluşunca ben de kullanmışımdır dedim. Yani hani, kullanıp kullanmadığımı tam hatırlamıyorum ben, ama öyle bir şey nasıl söyleyeyim benim eşim ihraç olmuştu işte sendika başkanıyla görüştüm yani geri döndürmek için falan. Ben bylock kullanmadığımı hatırlıyordum yani öyle biliyorum. Bylock yüklememiştim çünkü, sendika başkanım işte 2-3 ay sonra Ankara'da Nurettin Canikli'yi aradı yanlış hatırlamıyorsam, görüştü kendisiyle. O numara üzerine bylock çıktığını söyledi, bylocktan dolayı ihraç olduğunu, ama o hattı da ben kullanıyordum ben de dedim yani belki yüklemiş olabilirim. Yani emniyette öyle söylemiştim.”

Mesela Başsavcının talebi üzerine şu soru sorulmuş:

“Askerde birim yapılanması diye bir yapılanma var. Örgütün yaptığı bu yapılanmanın içerisine ne zaman girdin. FETÖ ile eskiden tanıştığını biliyoruz soruşturmadan. Birimin içerisine hangi tarihte girdin?”

Ardından da şu diyaloglar yaşanmış:

Tanık: Tam şu an net olarak hatırlamıyorum Sayın Başsavcım.

Soru: Hangi yıllardır ortalama bir şey söyle?

Tanık: Yani 2013 falandır veya 2014.

Soru: ....'te mi girdin birim yapılanmasının içerisine?

Tanık: Yani ayrılmıştım ....'ten. Sonra tekrar o şekilde devam ettim.

Soru: İlgilendiğin kaç öğrenci oldu ....'te?

Tanık: Yani hatırlamıyorum onu Sayın Başsavcım, hiç.

Soru: Ortalama bir sayı söyle?

Tanık: Yani şimdi ne söylesem, onu tam olarak hatırlayamam.

Mesela sanık ve avukatların bazı sorularını, şöyle cevaplamış:

Soru: Sanık ..... ....... hakkında ne biliyorsun?

Tanık: Orada eşiyle beraber vedalaşmaya gelmişti falan diye bir şeyde bulunmuşum, eşini hiç tanımıyorum, yani kendisini de sadece bir kere işte bir iki kere. Oradan bana ifadeyi okuyabilir misiniz? Yani tam olarak şey yapamıyorum.

Soru: Allah'a inanıyor musunuz? Geçen hafta inanmadığını söylemiştin. Bu hafta değişti mi fikriniz, onu merak ediyorum?

Tanık: Allah'a inanıp inanmadığım kimseyi ilgilendirmez. Beni de buraya, yani söyleyeceklerim bu kadar. Bundan başka bir şey söylemek istemiyorum artık ya!..

Soru: Başsavcıyla görüşmekten korkuyor musunuz?

Tanık: Yani devlet görevlisiyle görüşmekten korkuyorum yani, şey olarak nasıl söyleyeyim...

Soru: Eşinizle tehdit edildiniz mi?

Başsavcı: Başkanım şu var, onlar ayrıca FETÖ şüphelisi olarak soruşturma geçirmiştir, bu davayla herhangi bir bağı yoktur.

Soru: Eşiniz gözaltı süreci geçirdi mi?

Tanık: Yok, hayır geçirmedi.

Soru: 10 saniye önce 'Eşim gözaltı süreci geçirdi' dediniz?

Tanık: (Cevap vermedi)

Soru: Eşiniz veya çocuğunuzla bu süreçte tehdit edildiniz mi?

Tanık: İlk başta bunu anlattım, 1000 yıl hapisle tehdit edildiğimi söyledim, ama bunun ben şu anda son süreçte tehdit edilmedim, herhangi bir baskı altına alınmadım, eşim gözaltına alınmadı, ben bunu psikolojik bir baskı olarak algılamış olabilirim o zaman. Şu an hatırlamıyorum. Son bir haftada gözaltına alınmadı eşim, öncesinde gözaltına alındı.

Soru: 4 gün önce SEGBİS sıkıntısı olduğu gün farklı bir ifade verdi. Acaba diyorum ki, bugün de bir sıkıntı yaşanırsa 4 gün sonra gelse tekrardan farklı bir ifade mi verecek, öyle mi yapacaksınız?

Tanık: Onu bilmiyorum şimdi.

Soru: Şöyle bir şey iddia edebilir misiniz, 'Darbe teşebbüsü öncesinden ben bu kişiyle görüştüm, bu kişiye darbe olacağına dair talimat verdim, ben de biliyordum' şeklinde bir şey söyleyebilir misiniz?

Tanık: Böyle bir şey hayır. Eğer ben bu şeyin içindeysem böyle bir şeyden niye haberim yok? Yani böyle bir şeyi söylemedim, kimseye ne emir verdim, ne komuta ettim, sadece cemaatken ki, bu darbe olayı gerçekten FETÖ'nün şeyiyse onu da tam olarak ben de bilmiyorum, sadece ama deliller, şunlar, bunlar hani televizyondan, gazeteden okuyoruz, ama ben bu ismini verdiğim arkadaşlara darbeyle ilgili öncesinde daha öncesinde ne bir şeyi ima ettim yani darbe olacakmış, falanmış, filanmış öyle bir şey söylemedim, arkadaşlar da beni arayıp böyle bir şey söylemediler. Yani buradaki kişilerin örgüt bağlantısı eğer bensem, yani benim, darbe olayıyla ilgili hiç bir talimat vermedim, talimat da almadım. Hani ondan haberim yok, onun şaşkınlığı içerisindeyim zaten. O olayı bilmiyorum, öyle bir ifadeyi ben hiç bir yerde geçirmedim.

Soru: Ben şu anda darbe teşebbüsünden de yargılanıyorum malumunuz. Başsavcım, iddiaları ortaya koyan sizsiniz. Şimdi FETÖ'cüler darbe yapıyor. FETÖ imamı, FETÖ'cü adama şey vermiyor. Nasıl bir çelişkidir bu?

Tanık: Evet yani ben mesele ne bilmiyorum, onu ben de bilmiyorum.

İDDİALAR VAHİM ÖTESİ

Duruşma tutanaklarını burada kesip, neticeye gelelim.

Sözkonusu tanık, 23 Nisan'da yaşadığı ilden, davanın görüldüğü mahkemeye 3 sayfalık bir dilekçe gönderdi.

İfadenin konu bölümünde şu yazıyor: .. .. .... tarihli tanık sıfatı ile verdiğim ifadenin reddi.

Dilekçesinin ilk 1.5 sayfasında kendisinin ve eşinin nasıl gözaltına alındığını, gözaltında neler yaşadığını detaylı bir şekilde anlattıktan sonra SEGBİS'in bozulduğu ilk tanıklığının 10 gün öncesine dair şu iddialarda bulundu:

“... tarihinde, saat 19.00-20.00 sularında Başsavcı bulunduğumuz .... koğuşuna geldi. Yaklaşık 1 saat oturdu, çay içti ve bize, 'Sizi serbest bırakıcam. Kabul edin. İfadeden dönmeyin' dedi. 'Dönerseniz, kendinizi, ailenizi yakarsınız' gibi cümleler kurdu. Odayı gezdi. Okuduğumuz gazetelere baktı. Sözcü Gazetesi vardı. 'Okumayın bunları' dedi ve gitti. Tarih ....... gösterdiğinde beni, 'Mahkemen var' diyerek, tanık sıfatı ile çağırdılar. Hakimin bana sorduğu kişileri tanımadığımı, hatta ilk kez burada gördüğümü söyledim. Bana yapılan baskı ve ruh halimden, psikolojik tedavi gördüğümden de bahsettim. O gün orada bulunan herkes ve UYAP sistemi sözlerime şahittir. Fotolardan tanıyordum kişileri. Ezberlemiştim artık. Fiziken canlı olarak ilk kez orada gördüm.”

İfade verdikten sonra olanlar mı? Dilekçenin devamı şöyle: 

“Bu ifademi mahkeme huzurunda verdikten bir gün sonra anında koğuşum değiştirildi. Ben o güne kadar iki defa psikoloğa gitmiştim. Ayın …'nde Başsavcı ve birinci müdür benimle psikososyalde görüştüler. Ağır hakaret ve baskıya maruz kaldım. 'Sen nasıl adamsın? Niye mahkemede tanımadığını söyledin? Bak sana son bir şans veriyorum, şanslısınız' dedi. 'UYAP sistemi ses kaydı yapmamış, sistem bozulmuş. O Mahkeme tekrarlanacak. İfadeni düzelt, hatta ..... ...... isimli şahsı özellikle kabul et' diye adeta yalvarır gibiydi. Neden olduğunu anlamadım o gün. 'Seni tahliye edeceğim, çıkıp gideceksin' dedi. '.... gününe kadar zamanın var. Düşün taşın' dedi. Ben de, 'Vicdanen rahatsızım. Söylenen şahısları tanımıyorum. Kabul edemem' dedim ve yeni koğuşuma geri geldim. Yine aynı gün, 'Psikologda bekleniyorsun, dilekçe yaz' dediler. Artık korkuyordum. Baskı baskı, bacaklarım titriyor, gitmek istemiyordum. Gittim psikologla görüşmeye. Odada birinci ve ikinci müdür vardı. 'Bizi Başsavcı görevlendirdi. Bak, yazık çoluk çocuğuna. Herkes çıkıp gidiyor, tahliye oluyor. Sakın yanlış anlama, biz baskı yapmıyoruz. Mahkemeye gidip, bizim adımızı verme. Daha önce oldu böyle şeyler' dediler. Ben de kimseye güvenmediğimi, psikolojimin kötü olduğunu söyledim, koğuşuma döndüm. Saat .... .... sularında beni yine koğuştan psikososyal diye çağırdılar. Artık biliyordum, beni kimin çağırabileceğini. Korkuyordum. Gelen infaz koruma memuru beni revire çıkan kameraların olmadığı merdivenlere doğru götürdü. Orada birinci ve ikinci müdür, Başsavcı ile görüştüklerini, yarın mahkemeye çıkacağımı, tahliye edileceğimi söylediler. Ben de, 'Yok, mahkemeye çıkmak istemiyorum. Ben ifademi verdim' dedim ve koğuşa döndüm. Sabah olduğunda sayımdan sonra beni 'Mahkemen var' diye çağırdılar. Ben de gelmek istemediğimi söyledim. 'Zorla götürülürsün' dediler. Sonra odadan çıktım, 'Müdür Beyle görüşmeden bir yere gitmem' dedim ve çıkışa yakın mahkum kabul odasında Müdür Beyle görüştüm. 'İfade verdim, bir daha gitmek istemiyorum' dedim. O da, 'Olmaz' dedi. Ben de, 'O zaman Başsavcı gelmeden hiçbir yere gitmeyeceğimi' söyledim ve on dakika sonra Başsavcı, cezaevinin bahçesine ...... marka makam aracıyla geldi. Beni yanına, bahçeye götürdüler. 'Aracın içinde konuşalım' dedi ve beni mahkemeye götürecekleri beyaz transit aracın içine geçtik. Aracın içinde Başsavcı, Müdür ve ben vardım. Başsavcı, 'Sen salak mısın, geri zekalı mısın, aptal mısın? Seni tahliye edeceğim diyorum, anlamıyor musun?' dedi. 'Bak, ben sana mahkemede şunları soracağım, sen de şöyle cevap verirsin. Kısa cevaplar ver, zorlandığın yerde savcılıktaki veya kolluktaki ifadem geçerlidir dersin' dedi. Ben de, 'Mahkemede diyeceğimi dedim. Başka ne söyleyeyim?' dedim. 'Bak, çok bir şey söylemene gerek yok. Sadece gelip gittiğini söyle, savcılıktaki ifademe aynen katılıyorum dersin' dedi. Ben iyice korkmuştum. Yanıma gelen giden devlet görevlisi eksik olmuyordu ve çıktım mahkemeye, .. Aralık tarihinde verdiğim ifadenin tam tersi bir ifade verdim ve akşamına tahliye edildim.”

Tanığın dilekçesinin sonundaki “Netice ve Talep” kısmında ise şunlar var:

“Yukarıda anlattığım gerekçelerle, gözaltı sürecimden tutukluluğuma .. .. .... tarihinde ....... ....., .... ......., ..... ... ......, ..... ......, .... ...... isimli şahıslar hakkında verdiğim ifade, kolluk ve savcılıkta imzalatılan ifadeyi asla kabul etmiyorum, reddediyorum. Ağır baskı, vaad ve tehditlerle alınmış ve geçerliliği olmayan bir ifade olduğu için asla kabul etmiyorum.”

Evvela “Darbe ve FETÖ davalarının” ciddiyeti, beraberinde hukuk ve adaletin önemi namına; Bu iddialar doğruysa da değilse de çok vahim!..

Daha dün Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan demecinde, “Türkiye'de artık yargı eliyle kumpas yapacak, delil uyduracak hakim savcı kalmadı” diyen Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanvekili Mehmet Yılmaz'ın bilgi ve takdirlerine arz olunur!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com