Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 25.11.2014 tarihinde verilmiş olan “yayın yasağı” kararı RTÜK internet sitesinde 26 Kasım 2014 tarihli basın bildirisi olarak yayınlandı. 

Öncelikle yayın yasağı kararı incelendiğinde sadece aşağıdaki durumlarla sınırlı olduğu, bu sınırlar haricindeki her türlü konunun haber, yorum ve bilgi paylaşımına açık olduğu unutulmamalıdır:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Soruşturma Komisyonu'nun istemiş ve getirtmiş olduğu bilgi ve belge içerikleri ile

Komisyonun tanık, bilgi sahibi, bilirkişi sıfatıyla veya diğer ilgililer olarak beyanlarına başvurduğu kişilerin komisyona vermiş oldukları beyanları” 

Yine yayın yasağı kararının hüküm kısmı incelendiğinde bu kararın 5187 sayılı Basın Kanunun 3/2 maddesi uyarınca verildiği görülmektedir. İlgili maddede aynen şöyle denmektedir: 

“Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir” 

· Yayın yasağı hangi gerekçeye dayanırsa dayansın ilk şartı, madde metninde koyu harfler ile belirtilmiş olan demokratik toplum gereklerine uygun olmasıdır. Kamuoyunu böylesine direkt ilgilendiren bir konuda demokratik toplum gereklerinin, yayın yasağından yana mı yoksa söz konusu gelişmelerin kamuoyuna aktarılmasından yana mı yorumlanması gerektiği hukukçu olmaya gerek duymaksızın herkesin vicdanında yanıtlayabileceği kadar yalın ve cevabı belli bir sorudur. 

· İlaveten Anayasamızın 141/3. maddesi uyarınca bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olmalı, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre de gerekçe somut vakalarla net olarak ortaya konulmalıdır. Bu karardaki gerekçe somut hiçbir vakaya dayanmamakta, söz konusu kişilerin şöhret ve haklarının zedeleneceği tahmin ve varsayımına dayanmaktadır. Oysa ki tahmin ve varsayım ile yargı kararı verilemeyeceği gerçeği bir yana, kamu menfaati ile ilgili topluma bilgi aktarımının kişilerin şöhret ve haklarının zedelenmeden yapılabilmesi de pekala mümkündür. Bu ihtimal değerlendirilmeden yasaklama yolunun seçilmesi, hukuk sistemimizde yer alan “özgürlüklerin asıl, yasakların istisna olma” prensibine ters düşmüştür. Karar konusu ihlale yönelik yakın ve açık bir tehdit mevcutsa bunun somut olarak ve örnekleriyle ortaya konulmasının gerektiği, aksi takdirde özgürlüklerin kısıtlanamayacağı unutulmuştur.  

· Tüm bu tartışmalı hususlara ilaveten bir bilişim hukukçusu olarak, yayın yasağı kararının internet mecrasına yansıyan çok önemli bir ihlal içerdiğini kamuoyu ile paylaşmak isterim. Anılan karar Anayasamızın 28/2-3, 26. maddeleri atfıyla Basın Kanunun 3/2. maddesi dayanak gösterilerek verilmiştir. Yukarıda da yer verdiğimiz bu madde, basın özgürlüğü kavramını Basın Kanunu kapsamında düzenlemektedir.

ANCAK BU KANUNUN HİÇBİR BÖLÜMÜNDE İNTERNET MECRASININ DA BU KANUNA DAHİL OLDUĞUNA DAİR BİR HÜKÜM BULUNMAMAKTADIR.

YANİ YAYIN YASAĞINA GEREKÇE OLARAK GÖSTERİLEN MADDE VE KANUN İLE İNTERNET MECRASINA YASAK GETİRMEK HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİLDIR.

DAHASI İNTERNET MECRASINA TOPTAN YAYIN YASAĞI GETİRİLEBİLMESİNİ MÜMKÜN KILAN BİR HUKUKİ DÜZENLEME DE HUKUK SİSTEMİMİZDE MEVCUT DEĞİLDİR.

Dolayısıyla söz konusu yayın yasağı kararının, internet mecrasını da kapsadığına dair kısmı hukuken dayanaksız olması sebebiyle geçersizdir. Ya kararı veren mahkeme tarafından, veya itiraz mercii tarafından ya da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmelidir. Zira Anayasamızda yer alan “Haberleşme Özgürlüğü” ile “İfade Hürriyeti” ilkeleri ihlal edilmektedir. 

Ancak daha önce de dikkat çektiğimiz, Anayasa Mahkemesince iptal edilen fakat yürürlüğü durdurulmadığı ve gerekçeli karar Resmi Gazetede yayınlanmadığı için halen yürürlükte gözüken, TİB Başkanının site kapatabilme yetkisini düzenleyen 5651 sayılı kanunun 8/16. maddesi bu anlamda ciddi bir tehlike içermektedir. Bir an önce ya Anayasa Mahkemesince yürürlüğünün durdurulması ya da Resmi Gazetede yayımlanarak tamamen yürürlükten kalkması sağlanmalıdır. 

 

Av. Ersoy AKDEMİR

Boğaziçi Hukuk ve Danışmanlık

 

http://www.bosphoruslaw.com

https://twitter.com/bogazici_hukuk

https://twitter.com/ersoyakdemir

https://www.facebook.com/bogazicihukukdanismanlik  

 

Bu yazının telif hakları eser sahibine aittir

© 30.11.2014 - İstanbul