Sanılıyor ki emeklilerin maaşları kendilerine yetiyor. Emekliler ‘gül gibi’ geçinip gidiyorlar. Hiç geçim sıkıntısı çekmiyorlar öyle mi? Emeklilerin ‘bir eli yağda, bir eli balda’ çünkü! Emeklilerin tüketim eğilimleri artmıyor, çocukları evlenmiyor, işsizlikle mücadele etmiyorlar, otobüs yolcusu olmaktan kurtulmak istemiyorlar değil mi? Onlar hiç bir düğün dernek işlerine de yanaşamazlar, gelirleri az olduğu için. Ek iş de yapamazlar yüksek vergi ile cezalandırıldıkları ve dolaylı olarak yasaklandığı için. Yargıtay’ın bu kararı bence ‘kamu vicdanı’ tarafından pek de alkışlanabilecek bir karar olmamıştır!

Anlaşılan şu ki ülkemizde yerleştikçe yerleşen ‘rant ekonomisi’ kimi vurguncular ile sadece memur çalışanlar için işliyor; işçi ve memur emekliler için işlemiyor. Ya Rant Ekonomisi kaldırılsın ya da bu konuda da ne olduğu belirsiz ‘kanun önünde eşitlik’ bilmecesine emekliler de dahil edilsin. Bu isteğimin karşılanması hiç de mümkün görülmüyor. Çünkü toplanan vergilerimiz ile açılacak Kamu İhaleleri yolu ile gittikçe zenginleşen ‘rantiyeciler’ buna izin vermez!

Yüksek Mahkeme’ye göre ‘maaşlarının dönüşümü üzerinden artı değer kazan bankalarca çalışanlara ‘promosyon’ adı altında ödenen bedeller emekliye ödenemezmiş. Yüksek Mahkeme’nin 3. Hukuk Dairesi üyeleri sanırım oy birliği ile emekliye promosyon ödenmesinin ‘banka açısından ağır bir yük’ doğuracağı düşüncesi ile onların ‘rant ekonomisi’ ile yüz yüze kalarak, azıcık da olsa yüksek (!) maaş almalarını önlemiş bulunuyor.

‘Yargıtay’daki heyet değişikliğinin ardından kararın da değiştiğini belirten Av. Sedat Vural, hurriyet.com.tr'ye yaptığı açıklamada mahkemenin ‘Ekonomik değil, hukuki gerekçeler’ göstermesi gerektiğini, iç hukuk yollarının tükenmesinin ardından dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacağını belirtti. Avukat Vural AİHM'e yapacağı başvurunun diğer emekliler için de emsal teşkil edebileceğini’ söylemiş. İşte Türkiye’deki hukuk karmaşası bu, dedirtecek gelişmeler değil de nedir bunlar. Sanki ‘öküzün altında buzağı’ arıyor birileri. Sanal ortamda az önce okuduğum habere göre:

'Yargıtay 3. Hukuk Dairesi emekli promosyonu konusunda daha önce emeklilerin lehine bozduğu mahkeme kararını bu sefer emekliler aleyhine onadı. 9.3 milyon emekli 'banka promosyonu davası'nı AİHM'ne taşıyacak' deniliyor. Yerel mahkemenin verdiği kararın ardından Yargıtay’ın vermiş olduğu bu ‘ibretlik’ karar doğrultusunda bakalım hangi emekli derneği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacak. Ayrıca yazılmasına başlanılan 2013 Bütçesi kapsamında bu sorunun çözümü içi başta AK Parti Hükümeti olmak üzere BDP, CHP ve MHPile kendinden menkul kimi Hükümet Dışı Kuruluşlar (sivil toplum kuruluşları!) ne yapacaklar bekleyip göreceğiz.

Sorunu başından beri takip ettiği anlaşılan Ankara Barosu Avukatlarından Sedat Vural 'Emeklilere de kamu çalışanları gibi banka promosyonu verilmesi için açılan davada, mahkemenin verdiği ret kararı, daha önce bozma kararı veren Yargıtay tarafından da onandı. Mahkeme, emekliye promosyon ödemesinin ‘banka açısından ağır bir yük’ olacağını' açıklamış.

Haberden öğrendiğime göre, ‘Av. Sedat Vural dava başvuru dilekçesinde, kamu çalışanlarının aylık ve ücretlerinin yatırıldığı bankalardan“promosyon” adıyla ek mali imkânlar sağladıklarını, Emekliler için de aylık ve ücretlerinin yatırıldığı bankalar ile protokoller yapılarak promosyon adıyla ek mali olanakların sağlanmasının anayasal zorunluluk olduğunu anlatan Vural, yıllık zararının tespiti, 5 yıl geriye dönük biriken alacağının yasal faizi ile ödenmesi için dava açtı.

Anlaşılan şu ki ülkemizde yerleştikçe yerleşen ‘rant ekonomisi’ kimi vurguncular ile sadece memur çalışanlar için işliyor; işçi ve memur emekliler için işlemiyor. Ya Rant Ekonomisi kaldırılsın ya da bu konuda da ne olduğu belirsiz ‘kanun önünde eşitlik’ bilmecesine emekliler de dahil edilsin. Bu isteğimin karşılanması hiç de mümkün görülmüyor. Çünkü toplanan vergilerimiz ile açılacak Kamu İhaleleri yolu ile gittikçe zenginleşen kimi kesimler ile gizli ortakları oldukları da söylenilebilecek olan ‘rantiyeciler’ buna izin vermez!

Rant Ekonomisinin içinde yeşerdiği VahşiKapitalizm’e dayanarak çalışanları da emeklileri de ‘bankalara sömürten’ bütün iktidarlar el’an uygulanmakta olan bu ‘promosyon avantasının hesabını’ vermelidirler.

Ne yazık ki konut, sağlık, eğitim, çalışma hayatı ve çalışanın emekli olmadan önceki son maaşı bağlamında müktesep hakkı elinden alınan emeklilik düzenimiz; uygulanmasına çalışılan Hukuk Devleti anlayışına uygun olarak gelişmemektedir.

Dün olduğu gibi bugün de Emekli Dernekleri, kimi ‘sarı sendika’ benzetmesinde olduğu gibi 'yasalara saygılı olmak’ ya da ‘iktidar bize ne der’ saplantısı ile uyumakta ve gerekli toplumsal tepkileri sergilemekten kaçınmaktadırlar. Görebildiğim kadarı ile onlar, ‘yasak savmak’ çerçevesinde, bir kaç cümlelik bildiriler ile yetinmeye çalışmaktadırlar.

Emeklileri bazı ‘bankalar’ nezdinde üç kuruşa pazarlanmak ile pazarlatılmamak arasında bırakan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi yargıçlarına ne kadar teşekkür etsek azdır, demek istiyorum bu konuda benimle aynı görüşleri paylaşan arkadaşlarımla. Ancak yine de ‘evlad-ı iyal’ ve ‘geçim derdinden’ dolayı başka ne tür seçeneği var ki emeklilerin? Bana göre artan çoğu soygun, gasp, yaralama ve hırsızlık gibi suçları işleyenlerin ayrıntılı dökümlerinde (eğer TÜİK araştırıyor ise!) sanırım işsizler ordusunun başkaldırısı kadar emekliler ile onların çocuklarının da bulunması hiç de yadırgatıcı olamaz.

Gerçekte AİHM yargıçlarının TC Hükümeti’nden isteyeceği savunmanın olası zengin içeriği ile ‘kanun önünde eşitlik’ ilkesi bakımından Türkiye'de yaşayan yaklaşık sekiz milyon emeklinin ne kadar rezil bir durumda bulunulduğunun tespitinden başka ne anlama gelecek ki?

Bir emekli olarak bana göre ortaya çıkan son yargı kararı çerçevesinde, emeklilerin müktesep maaş haklarının elde edilmesi için gerekli yerlerde dava açılmaya başlanmalıdır. Gerekir ise AİHM de gidilmelidir. Çünkü iç hukukumuz dört bir yandan elimizi kolumuzu bağlamış bulunuyor. Bu yüzden artık emekliler de AİHM yolunu öğrenmelidir. (Ankara 01 Kasım2012)