Balyoz davasının gerekçesini inceleyen eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, 9. Ceza Dairesi'nin kavramları karıştırdığını söyledi. Selçuk 'Hazırlık davranışlarını darbeye teşebbüs olarak değerlendirmiş; bu olmaz' yorumunu yaptı. Ortaçağda kralı öldürmeyi düşünmenin bile suç olduğunu anımsatan Selçuk 'Ama günümüzde suçun dışa yansıması zorunlu' dedi.

Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, Balyoz davasının gerekçeli kararında dairenin kimi kavramları karıştırdığını, kimi kavramları ise dosyada yer almamasına karşın irdelemesini
eleştirirken “Hazırlık davranışlarını darbeye teşebbüs olarak değerlendirmiş, bu olmaz. Darbeye hazırlık var ama teşebbüs yok. Bu haliyle darbeye teşebbüs suçu oluşmaz” yorumunu yaptı.

Selçuk, 9. Ceza Dairesi’nin 65 sayfalık gerekçesini inceledikten sonra Balyoz davasındaki durumu değerlendirdi. Dairenin kararının kendisini düş kırıklığına uğrattığını söyleyen Selçuk “TCY’nin 312. maddesindeki gibi suçlar Alman öğretisinde ‘kalkışma suçları’ diye anılır. 312 ve 314. ‘silahlı örgüt’ maddeleri İtalyan öğretisinde ‘oluşumu öne alınmış suçlar’ diye anılır. 314. maddedeki suç öbür suçlarda cezalandırılmayan hazırlık davranışlarını cezalandırmıştır. 312. madde ise hazırlık, hareket davranışlarını cezalandırmamış, bu hazırlık davranışlarının iç dünyada kalmayıp dışa yansımasını, yani teşebbüs aşamasını cezalandırmıştır. Ceza yasaları kural olarak insanların iç dünyalarıyla ilgilenmez. Bu son derece önemli bir ilkedir” değerlendirmesini yaptı. 9. Ceza Dairesi’nin yaklaşımı sorunlu Ortaçağda kralı öldürmeyi düşünmenin bile suç olduğunu anımsatanSami Selçuk, “Ama günümüzde suçun iç dünyada kalmayıp dışa yansıması gerekir. Dışa bir davranışla yansıması zorunlu. Nitekim İtalya’dan aldığımız eski Ceza Yasası’nın gerekçesinin ünlü paragrafında ‘Ceza hukuku insanların iç dünyasıyla ilgilenmez’ der” diye konuştu. Dairenin darbeye teşebbüs suçuna ilişkin yaklaşımının sorunlu olduğunu belirten Selçuk, darbeye teşebbüs suçunu düzenleyen 312. maddesinin hazırlık davranışlarını cezalandırmadığına işaret etti. Suçun tamamlanmadan, teşebbüs olarak değerlendirilen bir davranışla cezalandırılabildiğini vurgulayan Selçuk, bunu şöyle anlattı:  “Bu davranış yoksa suç yoktur. Sözgelimi, Cumhurbaşkanına suikastta bulunan birisine müebbet hapis cezası veriliyor. Teşebbüs halinde kalan suç da tamamlanmış gibi cezalandırılıyor. Cumhurbaşkanını öldürmeyi düşünmek, bunun için hazırlıklar yapmak suç değil. İlle de dışarıya bir teşebbüs davranışıyla yansıyacak. Sözgelimi, gidecek, silahı elinde cumhurbaşkanını pusuda bekleyecek. Bu da öyle. 312. maddenin işlenebilmesi için hazırlıkların tamamlanması yetmez. Silah bulundurmuşlar, gömmüşler, bunlar yetmez. Bunları kullanmaya kalkacaklar. Hükümete ‘silahlar hazır, ya çekilirse’ diye söyleyecek, tehdit edecekler. Bu olmadıkça suç oluşmaz, mümkün değil. Yargıtay kararında hazırlık davranışları darbeye teşebbüs olarak değerlendirilmiş, bu olmaz.Silahlı örgüt koşulları varsa o ayrıca değerlendirilebilir.”

Elverişlilik aranamaz’

9. Ceza Dairesi’nin kararında ayrıntılı biçimde “elverişliliği” irdelemesini de eleştiren Selçuk, “Kural olarak sonuç doğurabilen suçlarda teşebbüs olur. Teşebbüsün elverişliliği, o sonucu doğurup doğurmadığı incelenir. Teşebbüs aşamasında cezalandırılabilen bir suçta elverişlilik söz konusu olamaz” yorumunu yaptı. Elverişliliğin dış dünyada maddi sonuç doğuransuçlarda teşebbüs açısından araştırılacağına işaret eden Selçuk, şu saptamayı yaptı: “Elverişlilik, oluşumu öne alınmış suçlarda olmaz. Tamamlanan yani icra hareketlerinin bittiği ve dış dünyada maddi sonuç doğuran suçlarda, teşebbüsün elverişliliği aranır. Teşebbüse
elverişlilik aranmaz.”

 

Cumhuriyet