Tartışmanın ana başlığı, yargı bağımsızlığının neyi ifade ettiğidir. 

Yargı bağımsızlığı, tıpkı milletvekili dokunulmazlığı gibi bir ayrıcalık olmadığı gibi yargıçlara da sağlanan bir ayrıcalık değildir. Yargı bağımsızlığı, yargı önünde hak arayan vatandaşların davalarına bakan yargıç ve savcıların herhangi bir baskı altında kalmadan işlerini yapabilmeleri için getirilmiş olan bir düzenlemedir. Bu hali ile düzenlemenin asıl amacı, yargı kurumları önünde hak arayan vatandaşların yargı ile ilgili sorunlarının, bağımsız yargı kuruluşları önünde görülmesini sağlama teminatıdır. Yasama dokunulmazlığı ise parlamenterlerin siyasi faaliyetlerini yürütürken hiçbir baskı altında kalmadan herhangi bir güç odağının tehdidine boyun eğmeden görevlerini yapmaları için getirilmiş olan evrensel bir düzenlemedir. 
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “yasama dokunulmazlığı” başlıklı 83/1. maddesinde, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Meclis’te ileri sürdükleri düşüncelerinden Meclis’çe aksi karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrar etseler de bunlardan sorumlu tutulmamaları hali düzenlenmiştir. Kuşkusuz milletvekillerinin düşüncelerini açıklamaları, bu düşüncelerini hayata geçirmek için yapmış oldukları eylemler de aynı dokunulmazlık kapsamındadır.

Tartışmamız gereken…
Milletvekili dokunulmazlıklarının tartışıldığı bugünlerde asıl tartışılması gereken yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışmasıdır. Bu nedenle milletvekili dokunulmazlıklarının yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve dürüstlüğü ile birlikte tartışılması gerekir. Bugün yargıçların görevlerini, tam bir bağımsızlık içerisinde dürüst ve tarafsız şekilde yaptıklarına inanıyorsak o zaman hiçbir kimsenin dokunulmazlık zırhına ihtiyacı kalmamış demektir. Çünkü bu durumda, dokunulmazlık zırhı yargı tarafından herkese sağlanmış demektir.

Vahim tablo 
HSYK Başkan Vekili Mehmet Yılmaz’ın gündeme damga vuran, yargının 2007-2013 yılları arasını “kara dönem” olarak nitelendirdiği ve bir utanç döneminin yaşandığı yönündeki sözleri ile siyasal iktidarın sözcülerinin “oğlan bizim kız bizim”, “yasama, yargı ve yürütme bizde” sözleri ve bizatihi Cumhurbaşkanı’nın yargı ile ilgili açıklamaları birlikte değerlendirildiğinde yargının içinde bulunduğu durumun ne kadar vahim olduğu da ortaya çıkacaktır. Bu siyasetin güdümüne girmiş, konjonktürel hareket eden, vicdan ve akıldan yoksun yargıya ne kadar güvenilebilir?

Yargıya güven
Bu soruya cevabı HSYK Başkan Vekili vermiştir. Yargıya güven oranının yüzde 30’larda olduğunu bizzat yargının en tepesindeki kişi açıklamıştır. Bu önemli bir veridir ve bu açıklamalar da dikkate alınarak milletvekili dokunulmazlıkları kaldırılırken kuzuyu kurda teslim etmeden önce bir kez daha düşünmek gereklidir.
Ülkemiz tam bir kaos halini yaşamaktadır. Neye el atıldıysa el atılan şey elde kalmıştır. Çözüm süreciyle birlikte, “ülkenin birliği ve bütünlüğü” denilmiş ancak elde kalmıştır. 12 Eylül referandumuyla birlikte “yargı bağımsızlığı” denilmiş ne yazık ki o da elde kalmıştır. Şimdilerde Başkanlık sistemiyle birlikte “demokrasi” deniliyor, görünen odur ki bu da elde kalacaktır.

Adeta hukuk krizi
Bu hali ile ülke tam bir hukuk krizinin içine girmiştir. Gazeteciler haber yapmaktan tutuklanırken, milletvekilleri Meclis kürsüsündeki sözlerinden dolayı soruşturmaya uğramaktadır. “Savaş bitsin barış gelsin” diyen akademisyenler, yaka paça gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Tam bir cinnet hali! Eğer hızla bu krizden çıkamazsak ülkemizi çok ciddi bir sorunla karşı karşıya bırakacağımız ve sonunda güzel ve yalnız ülkemize hep birlikte yazık edeceğimiz kesindir.
Otoriter yönetimler, girdikleri büyük krizlerden çıkabilmek için kendilerine içeriden ve dışarıdan düşman bularak yönetimlerini devam ettirmek isterler. Bugün olan da tam budur. Sorun yeni bir anayasanın olmamasından, Batı’nın bize karşı olmasından veya milletvekillerinin dokunulmazlıklarının varlığından değil mevcut anayasanın ve yasaların asgari kurallarına dahi uyulmamasından ve tam bir hukuksuzluk durumundan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle tüm kurum ve kurumların mevcut anayasal ve yasal normlara uyarak mevcut kurulu hukuk düzenine göre davranmaları ve görevlerini tarafsızlık içinde dürüstçe yapmalarının sağlanması halinde açıklanan bu krizden çıkılabiliriz.

BÜLENT YÜCETÜRK
Ankara Cumhuriyet Savcısı