Rahmi Ofluoğlu

Manşet attık, “ Kocasakal’a Silivri kıyağı “diye.. Gelen maillerden anladığıma göre bazı okurlar  yazının başlığı ile içerik arasında bağlantı kuramamışlar ve bizim bu eylemlere yaklaşımımız konusunda şüpheye düşmüşler.  O zaman açık ve net yazıyorum..

Ben beş yıldız otellerde kapalı kapıları aşıp eylem koyan başkanı gönülden  alkışlarım, hele bu başkan  bunu Silivri mahkemesinde protestoya dönüştürürse ayakta alkışalarım.. Bunları birilerini memnun etmek için söylemiyorum, benim  bu baroda hiç kimseye bir bedel borcum yok..

Halk arasında bir söz vardır: “Düğün değil bayram değil eniştem beni neden öptü?...”

Ben de yazı da bunu soruyorum.. Silivri savcısı bu kıyağı neden yaptı?  Ve ayrıca diyorum ki Kocasakal’ın bu kıyağa ihtiyacı da yok….

Ben diyorum ki..

Daha fazlası gerekli.. 1136 sayılı avukatlık kanunu çağ öncesi.. Yasanın 76 madde baro yönetimlerine  …. meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak,….gibi bir dünya görev yüklüyor ama baro yönetimlerine bunları gerçekleştirmek için hiçbir yetki vermiyor.. Avukatlık kanunu bunun gibi birçok hamasi sözler içeren maddelerle doldurulmuş.. Dürüstlük, doğruluk, onur gibi soyut kavramlarla süslenmiş..Bu maddelerin hiçbir gerçekliği yok.. Mevcut avukatlık kanununda çağ dışı düzenlemeler var.. Barolar gerçekçi, ayakları yere basan bir avukatlık kanunu için mücadele etmeli diyorum. Bunu neden silivri eylemi üzerine söylüyorum? Kocasakal  özel yetkili ağır ceza mahkemesinde koyduğu eylemi 1136 sayılı avukatlık kanununun verdiği yetkiye dayandırıyor da ondan.. Güneş balçıkla sıvanmaz.. Ben de diyorum ki ; “ Hayır efendim bu kanun  baro yönetimlerine böyle bir yetki vermiyor.. mevcut kanunda avukatlara bolca iltifat var, baro yönetimlerine bolca görevler yükleniyor ama yetki verilmiyor..

Baro yönetimleri avukatları daha çağdaş bir baro ve daha çağdaş bir avukatlık kanunu ve avukatlık mesleği için birleştirmeli..

Bunun için maddi temelleri olan, bir dünya görüşüne dayalı bir programları olmalı baroların.. Baroların gelişen olaylara göre arada bir eyleme çıkmaları yetmez. Bakınız! İstanbul Barosu’da 26.000 avukat var ancak malesef 100-200 kişi eyleme katılıyor. Bu şekilde kütleler ileri atlatılamıyor, avukatlar ayağa kalkmıyor.Ne diyor büyük usta Nazım Hikmet ?....

ORKESTRA

Bana bak!
Hey!
Avanak!
Elinden o zırıltıyı bıraksana!
Sana,
üç telinde üç sıska bülbül öten
                                         üç telli saz
                                                    yaramaz!

Bana bak!
Hey!
Avanak!
Üç telinde üç sıska bülbül öten
üç telli saz
dağlarla dalgalarla kütleleri
                                          ileri
                                            atlatamaz!

Üç telli saz
yatağını değiştirmek isteyen
                                        nehirlerden:-
                                                    köylerden, şehirlerden
                                                                                aldığı hızla,
milyonlarla ağzı
                      bir tek
                            ağızla
                                güldüremez!
                                Ağlatamaz!
hey!
hey!
üç telli sazın
              üç telinde öten üç sıska bülbül öldü acından.
Onu attım
            köşeye!
hey!
hey!
üç telli sazın
              ağacından
                         deli tiryakilere
                                          içi afyon lüleli
                                                         bir çubuk
                                                                  yaptılar!

Hey!
Hey!
Dağlarla dalgalarla, dağ gibi dalgalarla dalga gibi
                                                              dağ-lar-la
başladı orkestram!
Hey!
Hey!
Ağır sesli çekiçler
                      sağır
                          örslerin kulağına
                                              Hay-kır-dı!.
Sabanlar güleşiyor tarlalarla,
                                        tarlalarla!
Coştu çalgıcı başı,
esiyor orkestram
dağlarla dalgalarla, dağ gibi dalgalarla, dalga gibi
                                                              dağ-lar-la.

                                                                                        1921