Adana / Giresun- AKP'li milletvekilleri TÜSİAD'ı hedef alan açıklamalarını sürdürüyor. 4+4+4 kesintili eğitim sistemiyle ilgili başlayan polemik bugün de devam etti.

AKP'li Çelik: Siyasi partiysen partinin adını koy çık karşımıza

AKP'li Çelik, partisinin Yumurtalık ilçe teşkilatı kongresinde yaptığı konuşmada, hükümetin eğitimle ilgili yeni bir düzenleme yaptığını, bunun büyük önem taşıdığını anlattı.

Muhalefet partilerinin bu konuda söyleyecek hiçbir şeyleri olmadığını kaydeden Çelik, ''Artık muhalefet partilerinden cevap bile verebileceğimiz ağırlıkta her hangi bir söz duymuyoruz. Bunların yaptığı sadece hakaret, iftira. Çocukların televizyon izlememesine neden olacak şekilde üslup kullanıyorlar. Muhalefet partilerinden bizim karşımıza rakip olsun, rekabet edelim diyebileceğimiz hiçbir tez, argüman gelmiyor'' dedi.

Son günlerde muhalefet boşluğunu TÜSİAD'ın üstlenmeye başladığını ifade eden Çelik, şöyle konuştu:
''Şunun açığa çıkarılması gerekiyor; TÜSİAD bir sivil toplum örgütü müdür, bir ekonomik baskı grubu mudur, bir politik baskı grubu mudur, bir siyasi parti midir? TÜSİAD kendisini her türlü eleştiriden münezzeh bir noktaya koyuyor, seçilmiş hükümetlere talimat verme yetkisini kendisinde görüyor ve öyle bir üslup kullanıyor ki adeta muhalefet partisi üslubu kullanıyor. Kendilerine cevap verdiğiniz zaman, bu sefer 'bize baskı yapıyorlar' diyor. Türkiye'de kimseye baskı yapıldığı yok. Türkiye'de geçmişte elinde silah olanlar hükümetlere baskı yapmaya kalkıyordu, bugün cebinde para olanlar hükümete baskı yapmaya kalkıyor. TÜSİAD'a şunu söylüyoruz; Sivil toplum örgütüysen onun gibi davran, siyasi partiysen partinin adını koy çık karşımıza. Hem siyasi parti kurma cesaretinde olmayacaksın, hem de sivil toplum örgütü etiketi altında bize karşı siyasi parti tutumu sergileyeceksin. Buna da biz cevap veririz. Ondan sonra 'demokrasilerde görüş bildirmek dayatma ve baskı değildir' diyorlar. Hiçbir sivil toplum örgütünün (STÖ) görüşüne karşı değiliz. Demokrasinin kazanımıdır. AK Parti programında da STÖ'lerin gelişmesi konusunda çok güçlü ifadeler vardır. Ama TÜSİAD sivil toplum örgütü gibi davranmıyor, siyasi parti gibi davranıyor.
Zannedersiniz ki bütün mutlak doğrulara onlar sahipler. İktidara bir şey söyledikleri zaman iktidar karşısında 'emredersiniz' diyecek ve hazır ola geçecek. Böyle bir şey yok. TÜSİAD'ın geçmişten gelen kendi genetiğiyle ilgili bir durum. Nedir bu? Bu sermaye kuruluşu, esasında Türkiye'nin demokratikleşmesiyle ilgili bir takım raporlar hazırlatırken esas hazırlatması gereken rapor, TÜSİAD'ın geçmişte sivil hükümetlerin devrilmesindeki rolü, TÜSİAD'ın Türkiye'nin demokrasisinin sakat kalmasındaki rolü ile ilgili, TÜSİAD'ın kendisiyle hesaplaşmasıyla ilgili rapor hazırlatılması gerekiyor.''

Çelik, ''TÜSİAD'ın 1979 yılında Başbakan Bülent Ecevit'in 'defter tutun' dediği için, Başbakan'a karşı toplam 24 gazeteye ilan vererek hükümeti düşürmeye çalıştıklarını'' hatırlattı.

''Hükümeti düşürmek üzere hareket geçmiş bir sivil toplum örgütü dünyanın neresinde var?'' diyen Çelik, ''12 Eylül faşist cuntası, bu ülkeyi katlederken, bu ülkenin bütün kaynaklarını sömürürken, bütün dernekleri kapattı. İlk açılmasına izin verdikleri örgüt kim? TÜSİAD'dır. Niye? Gitsin cuntanın ABD'de lobisini yapsın diye buna izin vermiştir'' dedi.

Türkiye'nin siyasal tarihi bakımından, 1960 darbesinde, 1971 ihtilali, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan muhtırası verildiği zaman TÜSİAD'ın nerede olduğunun sorulması gerektiğini vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:
''TÜSİAD Türkiye'nin demokratikleşmesi adına statükoya karşı hangi tok tavrı aldı? TÜSİAD'ın her cümlesinin altında ama vardır. Bir şeye itiraz eder, statükoya karşı çıkıyor zannedersiniz, ondan sonra oraya bir ama ifadesi koyar, sonra sivil, seçilmiş hükümete aklınca sivil muhtıra vermeye kalkar. 28 Şubat döneminde TÜSİAD'ın yüksek istişare kurulunun başındaki kişi 'meclis kapatılsın' diye demeç verdi. 'Meclis kapatılsın' demek millet iradesinin yasaklanması demektir. Elinde silah olanın yaptığı ile TÜSİAD'ın o zamanki ifadesinin arasında fark yoktur. Bugün görüş, katkı öneri, eleştiri getirmesi, iktidar yanlış yapmış demesi bunların hepsi meşrudur, ama TÜSİAD'ın üslubu böyle değil, siyasi parti üslubuyla konuşuyor. O zaman siyasi parti üslubuyla konuşuyorsan, siyasi parti üslubuyla cevap almayı da kabulleneceksin. İsterler ki Merkez Bankası Başkanlığına onların istediği kişi atansın. İstediği kişiyi atamadığınız zaman içerde ve dışarda Türkiye'nin imajını bozmaya çalışırlar.''


''28 Şubat dünyanın en büyük soygun operasyonu''

Çelik, 28 şubatın askerin yaptığı bir darbeden çok, askerin büyük sermaye ve medyanın yaptığı darbenin peşine takılma süreci olduğunu ifade ederek, ''28 Şubat Türkiye ve dünyanın en büyük soygun operasyonudur'' dedi. Bunun post modern darbe olmaktan öte ''dünyanın en büyük soygun operasyonu'' olduğunu söyleyen Çelik, 28 Şubat'ta Türkiye'nin ekonomisinde kriz var görüntüsü vererek kimlerin o darbe ortamında bankalardan öncelikli olarak kredi aldığını, o gün kimlerin zengin olduğunu Türkiye'nin tartışacağını belirtti.

28 Şubat'ın silahlı kuvvetler boyutunun tartışıldığını, ancak esas 28 Şubat içindeki büyük sermaye ve medya boyutunu tartışmak gerektiğini kaydeden Çelik, ''Türkiye'de darbelerin, post modern darbelerin ve sivil hükümetlere dayatma yapmanın arkasındaki medya ve büyük sermaye ilişkisini tartışmak gerekir. 28 Şubat, bir kısım büyük sermayenin Türkiye'yi soyma operasyonudur. Burada silahlı kuvvetlerin içindeki bir yapılanma vasıtasıyla medyayı da arkalarına alarak büyük bir kaos yaratmışlardır. O gün kimler zenginleşirmiştir? Türkiye'de sivil hükümete muhtıra verilirken, bir başbakanın bir teğmene tokatlattırılacağı yayılırken, 28 Şubat sürecinde TÜSİAD ne yapmıştır? TÜSİAD, anayasa, eğitim raporları hazırlayarak, seçilmiş hükümetin üstünde bir yüksek mahkeme, bir not verici olarak çalışacağına önce kendi tarihiyle ilgili raporlar açsın'' diye konuştu.

Eğitim reformu hazırlarken ''reformun merkezine din eğitimini almayın'' şeklinde açıklamalar yapıldığını anımsatan Çelik, AKP döneminde din eğitimini, eğitim reformunun merkezine alma diye bir meselenin olmadığını belirtti.

Çelik, 28 şubat döneminde, TÜSİAD'ın hazırladığı eğitim raporunun hayata geçirilmesi döneminde din eğitimine karşıtlığın, dinin eğitimden dışlanması gibi bir konunun merkeze alındığını vurgulayarak, ''Milletin kendi parasıyla kurduğu, devletin, Milli Eğitim Bakanlığının denetiminde olan okulları yok etmek üzere, silmek üzere bir eğitim raporu hazırlatacaksın, arkadan medyayı ve askeri alacaksın, bunu hayata geçireceksin, din eğitim karşıtlığını eğitim sisteminin merkezine yerleştireceksin, ondan sonra hükümet çıkıp da çağdaş demokrasileri örnek alarak bunu düzeltmeye kalkıştığı zaman, 'din eğitimini merkeze alıyorsunuz' diyeceksin. Bu yalana hokkabazlığa kimse inanmaz. O yüzden sizlerin dediği olacak, TÜSİAD'ın dediği değil'' dedi.

TÜSİAD'ın muhalefet partisi gibi konuştuğunu ifade eden Çelik, ''Adeta sivil İttihat Terakki haline gelmiştir TÜSİAD. Cebinde parası olan ülkeyi yönetir mantığıyla sivil hükümete karşı dayatma içinde bulunmaktadır. Görüş versinler, öneride bulunsunlar, raporlar yayınlasınlar, eleştirsinler isterlerse beğenmesinler, ama sivil toplum örgütü etiketi altında siyasal muhalefet yapmaya kalkarsan, bunun karşılığında bizden siyasal muhalefet yaptığın şekilde cevap alırsın'' diye konuştu.

 

AKP'li Canikli: Ringe çıktığınızda yumruk atmak kadar yumruk yemeyi de göze alacaksınız

AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, AKP Giresun Kadın Kolları 3. Olağan Genel Kongresi'nde yaptığı konuşmada, dünya ülkelerinde, seçimlerde iktidar ile muhalefet partilerinin zaman zaman görev değişimi yapmasına rağmen Türkiye'de bunun geçerli olmadığını belirtti.

Canikli, 28 Şubat sürecinin en olumsuz kararlarından birinin eğitim alanında olduğunu, millete bir dayatma ile 8 yıllık kesintisiz eğitimin uygulamasının hayata geçirilmesiyle eğitim sisteminin büyük oranda tahrip edildiğini öne sürerek, şöyle konuştu:
''Milletin talebini elinin tersiyle iten bir anlayışla, millete dayatılan bir sistem söz konusu. Bu sistemin kaldırılmasına yönelik kanun teklifimiz TBMM'de tartışılıyor. Üç önemli konuyu düzenliyoruz. Buna göre 8 yıllık kesintisiz eğitim ucubesi ortadan kaldırılacak. Vatandaşımız istediği okula çocuğunu gönderecek. Başta İmam Hatip Liseleri olmak üzere meslek lise mezunlarına üniversite kapılarını kapatan kat sayı eşitsizliği ortadan kalkacak ve zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılacak. Bunların hiçbirinde problem yok.''

TÜSİAD Genel Başkanı Ümit Boyner'in getirilecek modelin Türkiye'de eğitimi geriye götürecek bir düzenleme olduğu yönünde çok ağır bir açıklama yaptığını aktaran Canikli, şunları kaydetti:
''Başbakanımız da kendisine cevap verdi, kıyamet koptu. Sayın Başbakanımız böyle bir açıklama yapmamalıymış... Kendisi düşüncesini kanaatini söyleyecek, en ağır eleştirilerde bulunacak ama sayın Başbakanımız aynı demokratik anlayış içinde düşünce ve kanaatini paylaşmayacak. TÜSİAD'ın sayın başkanı böyle çok ağır siyasi bir konuda kanaatini belirterek adeta ringe çıkmıştır, bir de yumruk atmıştır. Ringe çıktığınızda yumruk atmak kadar yumruk yemeyi de göze alacaksınız. Ringe çıkacaksın, yumruk atacaksın ama karşı taraf sana müdahale etmeyecek. Dayatma budur. TÜSİAD'ın tavrını, tarafını çok net olarak ortaya koyması gerekir. Eğitim sisteminde yapılacak değişikliği eleştiren TÜSİAD, neredeyse yarı diktatör bir yapı tarafından 1997 yılında millete 8 yıllık zorunlu eğitim dayatılırken niye sesini çıkarmadı? O dönemde niye kanaatini kamuoyuyla paylaşmadın, korktun mu? Yoksa dayatmadan mı yanasın? Demokratik ilkelerden mi, dayatmalardan mı yanasın? Bu tavrını açıkça kamuoyuyla paylaş. Gizli kapaklı, sağdan soldan vurarak kaçak güreşme. Bu tavır ve yaklaşım doğru değil.''




cumhuriyet