PARTİZANLIĞA DEVAM

AKP hükümetinin Türkiye’nin ilk kamu başdenetçisi ile onun beş yardımcısını seçerken izlediği partizan tavır, içeride ve dışarıdaki hak savunucuları arasında ciddi tepki topladı. Hükümetin kamu başdenetçisi seçtirdiği Nihat Ömeroğlu’na yönelik eleştiriler AKP üzerinde etkili olmadı. İnsan hakları savunucularından edinilen yeni bilgilere göre hükümet, bugünlerde “ombudsman tercihine” çok benzeyen yeni bir uygulamayı İnsan Hakları Kurulu’nda yapmaya hazırlanıyor.

YA BİZDEN YA HİÇ

Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Türkiye’de temel insan hak ve özgürlüklerinin korunması için oluşturulan kurumlar arasında yer alıyor. Kurulun “bağımsız” ve “özerk” olması ve kararlarının bağlayıcı olması gerektiği yönünde beklentiler 11 üyeden 7’sinin hükümetçe atanması ile boşa çıkmıştı. Hükümet şimdi de kurulun başkanının uyumlu bir kişi olması için çaba harcıyor ve bu nedenle kurul yönetiminin toplanmasını engelliyor. UTKU ÇAKIRÖZER’in yazısı

İkinci Ombudsman Vakası

AKP hükümetinin Türkiyenin ilk kamu başdenetçisi ile onun beş yardımcısını seçerken izlediği partizan tavır, içeride ve dışarıdaki hak savunucuları arasında ciddi tepki toplamıştı. Ancak gelişmelere bakılırsa hükümet, kamu başdenetçisi seçtirdiği Nihat Ömeroğlunun geçmişte imzaladığı kararlar ve yaptığı açıklamalara yönelik eleştirilerden pek ders almamış gözüküyor.

İnsan hakları savunucularından edindiğimiz yeni bilgilere göre hükümet, bugünlerde Ombudsman tercihineçok benzeyen yeni bir uygulamaya hazırlanıyor.

‘Bağımsızlık’ talebine hayır

Gündemdeki yeni tartışma konusu; Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) ve onun karar organı konumundaki İnsan Hakları Kurulu (İHK).

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı ve kamu başdenetçiliği ile birlikte Türkiyede temel insan hak ve özgürlüklerinin korunması için oluşturulan kurumlardan biri de TİHK. 21 Haziranda TBMMde kabul edilen yasayla TİHK ile birlikte onun temel karar organı olan 11 kişilik kurul oluşturuldu.

Kurum ve kurula yönelik ilk tepkiler, hükümetin yasa hazırlanırken izlediği politikadan doğdu. İnsan hakları örgütleri ve AB, oluşturulacak kurumun evrensel ilkeler olarak kabul edilenParis şartlarıdoğrultusunda bağımsızve özerk olması ve kararlarının bağlayıcı olması gerektiği yönünde beklentiler dile getirmişti.

Ancak bu taleplere kulak tıkayan hükümet, TİHKnin hükümete bağlı bir kurum olmasını ve kurulun 11 üyesinden 7sinin Bakanlar Kurulunca belirlenmesini benimsedi.

Kuruldu ama toplanamıyor

Özerklik talepleri kabul görmeyen insan hakları örgütleri, umutlarını kurulun çalışmalarına bağlamıştı. Yasaya göre 23 Eylül 2012 tarihi itibarıyla, kurul çalışmalarına başlamış gözüküyor. Ama bu sadece kâğıt üzerinde!

Fiili olarak ise atılan en küçük bir adım yok.

Kanuna göre ayda en az bir keztoplanması gereken İnsan Hakları Kurulu, üç aydır bir kez dahi toplanabilmiş değil. Kurul toplanmayınca da kurumun başkanından tutun, sekreterlerine kadar hiçbir atama yapılamıyor ve çalışmalar başlayamıyor.

Atalay’dan davet bekleniyor

TİHKnin çalışabilmesi için, seçilen kurulun 11 üyesinin toplanması gerekiyor. Daveti yapacak olan yer Başbakan Yardımcısı Beşir Atalaya bağlı İnsan Hakları Başkanlığı. Ancak üç aydır kurul üyelerini toplantıya çağırmış değiller. Kendi kurdukları kurumu çalıştırma konusunda büyük isteksizlik içindeler. Neden derseniz...

Hükümetin adayı belli

İnsan Hakları Kurulunun 11 üyesi bir araya geldiğinde gündemin ilk maddesi başkan seçimi olacak. Kurulun gündemini belirleme ve çalışmaları koordine etme görevlerini üstlenecek başkan, kurulun en kritik ismi.

Bu yüzden de hükümet başkanlık koltuğuna kendisine sürpriz çıkarmayacakbildiğibir ismi getirme çabası içinde. Aynı ombudsman seçiminde olduğu gibi.

Kulislerde, hükümetin kafasındaki ismin, Bakanlar Kurulunca atanan ve hükümete yakınlığıyla eleştiri konusu olan 7 üye arasında yer alan Yargıtay kökenli Selamat İlday olduğu söyleniyor.

Ya adamımız seçilmezse

Ancak kurulun diğer üyeleri arasında İlday ismi üzerinde bir uzlaşı yok. Hatta tam tersine eğer kurul toplanabilirse başka bir ismin seçilme olasılığı oldukça yüksek.

İtirazlar İldayın kişiliğine yönelik değil. İnsan hakları savunucuları, başkanlık koltuğunda, devlet geleneğinden gelen biri yerine sivil toplumdan gelen bir ismin oturmasını istiyor.

İldayın Yargıtay kökenli bir isim olmasının TİHK ve kurulun hükümet-devlet görüşüne yakın çalışması gibi bir sonuç doğurabileceğinden kaygı duyuyorlar.

Başbakan Yardımcısı Atalay da, topladığı takdirde hükümetin istemediği bir üyenin başkan seçilme riskine karşılık, kurulu hiç toplamamayı tercih ediyor.

***

Türkiye İnsan Hakları Kurumunu kurarken başta Atalay olmak üzere AKP sözcüleridaha fazla demokratikleşme, özgürleşme ve sivilleşmegetirecekleri iddiasındaydı. Anlaşılan o ki, aynı başdenetçi seçiminde olduğu gibi insan hakları kurumunda da istedikleri, sınırını kendilerinin belirleyeceği bir demokrasi...

Kurulun üyeleri

Kurulun 11 üyesinin 7sini Bakanlar Kurulu, 2sini Cumhurbaşkanı, 1’ini YÖK ve 1ini de barolar belirliyor.

Bakanlar Kurulunun seçtiği üyeler, Selamat İlday, Prof. Şevki Hakyemez, Doç. Dr. Abdurrahman Eren, avukat Fatma Benli, Hikmet Tülen, Ömer

Vardan, Yılmaz Ensaroğlu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından atanan isimler Prof. Serap Yazıcı ve Yrd. Doç. Levent Korkut.

Barolar ise Artvin Baro Başkanı İzzet Varanı bildirdi.

6332 Sayılı İnsan Hakları Kanunu Okumak İçin Tıklayınız.

cumhuriyet