İNTERNETE SANSÜRÜN YANKILARI DIŞ BASINDA

Türkiye’de internet erişimi ve kısıtlamalarını içeren yasanın Parlamento’da kabul edilmesi dünya basınında geniş yer buldu. Dış basın, yasanın ‘Başbakan’ın karşıt görüşleri kısıtlamaya yönelik’ olduğunu savundu.
İngiliz Guardian gazetesi, ‘’Türkiye yeni ‘zalim’ internet sınırlamalarını kabul etti’’ başlıklı haberinde hükümetin, Parlamento’da kabul edilen yeni ağır internet kısıtlamalarını dayatmaya çalışması gerekçesiyle suçlandığını yazdı. 
Gazete, çarşamba gecesi kabul edilen yasanın, Türkiye’de öfkeyle karşılandığını savunarak muhalefet partilerinin, hükümetin mahkemeleri atlatmak için daha sıkı kontrol getirmeye çalışmakla suçladıklarını dikkat çekti.
Guardian, Meclisteki görüşmeler sırasında Ana Muhalafet Partisi milletvekili Hasan Ören’in Başbakan Erdoğan’ı Nazi lideri Hitler’e benzeterek ‘iktidara gelince demokrasiyi geliştireceğinizi söylediniz ancak şimdi Hitler gibi faşizmi getirmeye çalışıyorsunuz. Adolf Hitler de iktidara geldiğinde aynı methodları kullanmıştı’ sözlerini aktardı. 
Financial Times, Parlamento’da kabul edilen ve internet erişiminde kısıtlamalara giden yeni kanunun Avrupa Birliği yetkililerince sert bir biçimde eleştirildiğini yazdı.
Çarşamba günü kabul edilen yasanın Cumhurbaşkanı Gül’ün onayını almasının beklendiğini aktaran gazete, yasanın Türk telekomuna kişisel hakların çiğnenmesine yönelik bir varsayım durumunda birkaç saat içinde web sitesine engelleme yetkisi getirdiğini bildirdi.
Financial Times, perşembe günü AB yetkililerinin, internet servis sağlayıcılarının son iki yıl boyunca geçmişi taramak suretiyle online yorumları izleyebilecek olmasının ifade özgürlüğüne uygun olmadığını açıklamalarını aktardı.
İngiliz Times gazetesi ise Parlamento’da kabul edilen internete sansür yasasının ardından hükümetin, yolsuzluk suçlamalarını ve sessiz muhalefeti bastırmaya çalıştığı gerekçesiyle suçlandığını yazdı. 
Gazete, ifade özgürlüğüne yönelik tecavüzün arttığına yönelik korkular arasında Parlamento’nun, internet yasasını kabul ederek hükümete web sitelerini engelleme ve internet sağlayıcılarına detaylı verileri teslim etmesi için zorlanmasına izin verdiğini yazdı.
Amerika’da yayınlanan Wall Street Journal gazetesi de mahkeme kararı olmadan yetkililerin internet sitelerini kapatmasına olanak veren tasarının, Parlamento’da kabul edildiğini ve bu adımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın karşı görüşleri susturmaya ve medya üzerindeki kontrolünü daha da genişletmeye yönelik bir hareket olduğunu savunduğu gerekçesiyle eleştirildiğini yazdı.
Gazete bu adımın Recep Tayyip Erdoğan'ın 17 Aralık’taki rüşvet operasyonunda kendine yakın siyasi leri ve iş ortaklarını yolsuzluk yapmakla suçlanmasının ardından kabinenin değiştirilmesine neden olan soruşturmanın ardından geldiğine dikkat çekti. 
Başbakan Erdoğan’ın online materyallere yönelik hoşnutsuzluğunu saklamadığını yazan gazete, Gezi Parkı protestoları sırasında göstericilerin aktif sosyal medya kullanımıyla medya karartısının üstesinden gelmesi üzerine Twitter 'i topluma bir "bela" olarak tanımladığını hatırlattı.

Gonca YAĞCI-LONDRA (DHA)

CPJ: 'TÜRKİYE'DE HÜKÜMET MÜDAHALELERİ YÜZÜNDEN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE BAĞIMSIZ HABERCİLİK ALANLARI HIZLA DARALIYOR'


Basın özgürlüğü ve gazeteci haklarının korunması konularında önde gelen kurumlardan biri olan Gazetecileri Koruma Komitesi (Committee to Protect Journalists-CPJ), 'Demokratik gibi görünen ülkeler arasında, Türkiye'de de hükümet müdahaleleri yüzünden ifade özgürlüğü ve bağımsız habercilik alanlarının hızla daraldığı' yorumunu yaptı. 

CPJ'nin, 'Basın Özgürlüğünün Risk Altında Olduğu Ülkeler Raporu'nda, Türkiye ilk on ülke içinde yer aldı. CPJ raporunda, Türkiye'de hükümetin isteğiyle gazetecilerin çalıştıkları kurumdan kovulduğu ya da istifaya zorlandığı vurgulandı. 

Türkiye'nin yanı sıra, Mısır, Ekvator, Liberya, Rusya, Vietnam, Zambiya, Bangladeş'in başı çektiği, 'Basın Özgürlüğünün Risk Altında Olduğu Ülkeler Raporu'nda, Türkiye'ye ilişkin şu görüşlere yer verildi: 'Türkiye 2013'te dünyanın önde gelen en çok gazeteci hapseden ülkelerinden biri olmaya devam etti. Ülkede gazetecilerin geniş çaplı bir şekilde soruşturmaya uğraması ve tutuklanması yolu ile oto sansür teşvik edilmeye devam ediyor. Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen Haziran ayındaki hükümet karşıtı gösterilere, bağımsız ya da muhalefet yanlısı gazeteciliğe misilleme olarak medya mecralarına baskı eşlik etti. CPJ, İstanbul, Ankara ve Türkiye'nin diğer yerlerindeki protestolar boyunca ulusal ve uluslararası gazetecilere yönelik birçok saldırı, engelleme ve gözaltı belgeledi. RTÜK dört televizyon kanalına gösterilerle ilgili olarak ceza kesti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kamuoyunun önünde uluslararası medyayı yanlı olmakla suçladı, CNN International'ı, BBC'yi ve Reuters'i açıkça işaret etti. Birçok eleştirel köşe yazarı, editör ve muhabir açık bir şekilde Gezi Parkı eylemlerine dair yazıları, haberleri nedeniyle kovuldular ya da istifaya zorlandılar. Türkiye Gazeteciler Sendikası'na göre en az 22 gazeteci kovuldu ve 37 tanesi istifaya zorlandı. Bu da Türk holdinglerin medya mecralarına sahip olduklarını ve işlerinin sağlığı için hükümete tutundukları gerçeğini yansıtmış oldu. Misilleme korkusu nedeniyle isminin açık bir şekilde yazılmasını istemeyen bir köşe yazarı "Sorunumuz gazetecilerin hapsedilmesiydi. Şimdiyse sorunumuz ilk önce gazetecilik yapıp yapamayacağımız, çünkü medyada kalanlar doğru düzgün habercilik yapamıyor ve medya dışına itilenler ise doğru düzgün iş bulamıyor" diyor. Türkiye ayrıca terörle mücadele kanunlarını eleştirel ifadeleri kriminalize etmek, Kürt medyasıyla solcu ve milliyetçi grupları bastırmak için kullanmaya devam ediyor. Ocak ayında Türkiye 11 gazeteciyi daha yasadışı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla tutukladı. Ağustos'ta Ergenekon davasına bakan mahkeme en az 20 gazetecinin hükümet karşıtı bir komploya dahil olduğuna hükmederek uzun hapis cezaları dağıttı. Ne var ki Türkiye'de birçok gazeteci mahkemeleri başlamadan hapiste tutuluyor ve birçoğu haklarındaki iddianameyi görmüyor'.

Nafiz ALBAYRAK / NEW YORK (DHA)


ABD: İNTERNET YASAĞI, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSUNDAKİ ULUSLARARASI STANDARTLARLA UYUMLU DEĞİL

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Türkiye'de internet kullanımına ilişkin getirilen yasakların, ifade özgürlüğü konusunda uluslararası standartlara uymadığını söyledi. 
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Türkiyedeki internet kullanımına ilişkin yapılan yeni düzenleme ile ilgili soruya, "Bu yasalar, henüz kabul edilmemiş olan geniş kapsamlı yasaların bir parçası. Biz elbette Türkiye’nin internet kullanımına kısıtlama ve yasaklar getiren mevzuat durumunu izliyoruz. ABD olarak dünya genelinde ifade özgürlüğünü güçlü biçimde savunuyoruz ve savunmayı da sürdüreceğiz. Demokrasilerin, halkların farklı sesleriyle güçlendiğine inanıyoruz" şeklinde cevap verdi.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Basın Özgürlüğü Temsilcisi Dunya Miyatoviç’in yaptığı "Yeni önlemler, yönetimin internete kapsamlı şekilde müdahale etmesine ve Türkiye'deki tüm internet kullanıcılarının bilgilerini mahkeme gözetimi olmaksızın elde etmesine imkan tanıyor’ açıklamasına katıldıklarını da belirten Psaki, "AGİT temsilcisinin endişelerini biz de paylaşıyoruz. Bu girişimler, ifade özgürlüğü konusundaki uluslararası standartlarla uyumlu değil. Ayrıca, ifade özgürlüğünü, araştırma gazeteciliği, gazetecilerin kaynaklarının korunmasını, internet üzerinden bilgiye erişim ve siyasi tartışmaları önemli ölçüde etkileme potansiyeline sahip" diye konuştu. 

Nafiz ALBAYRAK / NEW YORK (DHA)

İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜ: "CUMHURBAŞKANI GÜL YENİ İNTERNET YASASINI VETO ETMELİ"


İnsan Hakları İzleme Örgütü siteleri üzerinden yayınladıkları yazıda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Türkiye'nin zaten kısıtlayıcı olan İnternet yasasına yapılan bir dizi yeni değişikliği veto etmesi gerektiğini belirtti.

Yazıda, "Türkiye Büyük Millet Meclisi 5 Şubat 2014 akşamı hükümetin internet üzerindeki denetimini arttıran, kullanıcıların çevrimiçi faaliyetlerine tamamen erişebilmesini sağlayan ve çevrimiçi içerikleri mahkeme kararı olmadan engelleme yetkisini arttıran bir dizi kanun maddesini oyladı. Meclis bu maddeleri, üzerlerinde kapsamlı müzakere yapmadan veya uzmanlardan gereğince görüş almadan kabul etti" ifadelerine yer verildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü kıdemli Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair-Webb "Şu an Türkiye'nin son ihtiyacı olan şeyin daha fazla sansür" olduğunu söyleyerek, "Türkiye'nin bilgiye erişim hakkı, ifade özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği hakkına saygı gösterme yükümlülüğünü ihlal etmemesini sağlamak için Başkan Gül bu yeni düzenlemeyi veto etmelidir" dedi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün yazısında şu satırlara yer verildi:

"Yeni yasa 2013'teki protestoların ve son dönemde ortaya çıkan bazı üst düzey hükümet yetkilileri ve akrabalarının karıştığı ve büyük bir bölümünün internette dolaşımda olduğu yolsuzluk skandalının hemen ardından geldi. İnsan Hakları İzleme Örgütü zamanlama dikkate alındığında bu yeni düzenlemelerin, savunmaya geçen bir hükümetin eleştirileri susturmak ve siyaseten zararlı olacak her tür malzemeyi keyfi olarak kısıtlamak için yetkilerini arttırmaya çalışması olduğuna dair kaygı uyandırdığını söyledi.

Türkiye'nin 5651 sayılı İnternet Kanunu zaten kısıtlayıcı bir kanun ve İnsan Hakları İzleme Örgütü bu kanunu, YouTube ve Google gibi siteler dahil internet sitelerin tamamına erişimin engellenmesine hukuk dışı bir şekilde izin verdiği için eleştirmişti. Bu kanuna dayanılarak websitesinin engellenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 2012 yılında (Ahmet Yıldırım v. Türkiye) Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden doğan ifade özgürlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünü ihlal ettiğine dair kararıyla sonuçlandı.

Son değişiklik hükümete bağlı Telekomünikasyon Başkanlığı'na bir içeriğin özel hayatı ihlal ettiğine dair yapılan şikayet üzerine bu içeriği (URLleri) saptama ve kaldırma yetkisi veriyor. Yeni kanun, yeni konan engelleme tedbirlerini "aileyi, çocukları ve gençleri İnternet üzerinden cinser istismara, uyuşturucu kullanmayı kolaylaştıran ve intihara teşvik eden şeylerden korumaya" yönelik bir adım olarak gerekçelendiriyor. Ancak çok geniş kapsamlı olması sebebiyle İletişim Başkanlığı'na bazı durumlarda mahkeme kararı veya net bir adli bir inceleme yapılma ihtimali olmaksızın içerik engelleme yetkisi tanıması, yasanın hükümet sansürüne hizmet etme ihtimaline dair kaygı doğuruyor.

Yeni yasa ayrıca yer sağlayıcılara -belli internet şirketlerine- de veri saklama zorunluluğu getirerek bu şirketlerin internet kullanıcılarıyla ilgili bilgileri toplayıp iki yıl kadar saklamasını şart koşuyor. Özel hayatın gizliliğinin korunmasına dair tedbirlerin ne olduğu net olmamasına rağmen, İnternet şirketleri talep üzerine bu bilgiyi hükümete teslim etmekle yükümlüler.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı medya özgürlüğü temsilcisi Dunja Mijatovi? bu yeni hükümlerle ilgili yaptığı açıklama ve hazırladığı brifingde bu şartların "yönetimin Türkiye'deki tüm internet kullanıcılarının verilerini mahkeme gözetimi olmaksızın elde etmesine imkan tanıyacağını" söyledi ve bu değişikliklerin sonuç itibariyle “ifade özgürlüğüne, araştırmacı gazeteciliğe, gazetecilerin kaynaklarını gizli tutma özgürlüğüne, siyasi söyleme ve internet üzerinden bilgiye erişime önemli ölçüde zarar verme potansiyeli taşıdığını" belirtti.

Sinclair-Webb “Zaten kısıtlayıcı olan İnternet yasasının değiştirilmesi Türkiye'de ifade özgürlüğü ve özel hayatın gizliliğinin erozyona uğratılması yönünde atılan yeni bir adımdır" dedi."

LONDRA / DHA


STEFAN FÜLE, "İNTERNET YASASI CİDDİ ENDİŞELER YARATIYOR"

Avrupa Komisyonu bugünkü toplantısında Türkiye'deki yeni internet yasasını tartıştı. 

AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, Türkiye'de gündeme gelen 'internet yasası'nın vatandaşın bilgiye erişimini hükümetin kontrol edebileceğini ve bunun da ciddi endişe oluşturduğunu ifade etti. 

Stano açıklamasının devamında "Kararın Avrupa standartları seviyesine çekilerek tekrar düzenlenmesi gerekiyor, Avrupa Komisyonu da bu konuda Türk yetkililerle çalışmaya müsait" dedi. 

STEFAN FÜLE, "İNTERNET YASASI CİDDİ ENDİŞELER YARATIYOR"

Füle de sözcüsünün basına yaptığı açıklamaların bir kısmını Twitter'da paylaştı. Füle, yasayla ilgili eleştirisini önce İngilizce ardından Türkçe dile getirdi. Füle twitinde "#Türkiye kabul edilecek internet yasası ciddi endişeler yaratıyor. Kamuoyunun ihtiyacı olan daha fazla şeffaflık ve bilgi,daha az kısıtlama" mesajını paylaştı.

MARTİN SCHULZ: GERİ ADIM

Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz da yasayı Twitter'dan şu mesajı ile eleştirdi: "Hükümetin internet üzerindeki kontrolünü artıran kanunun meclisten geçmesi, zaten boğucu olan basın hürriyeti ortamı açısından geri adımdır" dedi.

BELÇİKA DHA

AB KOMİSYONU SÖZCÜSÜ STANO (İNTERNET YASASI) KARARIN AVRUPA STANDARTLARI SEVİYESİNE ÇEKİLEREK TEKRAR DÜZENLENMESİ GEREKİYOR

Avrupa Komisyonu bugünkü toplantısında Türkiye'deki yeni internet yasasını tartıştı. 

AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, Türkiye'de gündeme gelen ‘internet yasası’nın vatandaşın bilgiye erişimini hükümetin kontrol edebileceğini ve bunun da ciddi endişe oluşturduğunu ifade etti. 

Stano açıklamasının devamında Kararın Avrupa standartları seviyesine çekilerek tekrar düzenlenmesi gerekiyor, Avrupa Komisyonu da bu konuda Türk yetkililerle çalışmaya müsait dedi. 

BELÇİKA DHA

İNTERNET YASASI İSVİÇRE BASININDA


TBMM'de kabul edilen internet yasası, İsviçre medyasının birinci haberi olarak internet sitelerinde yer aldı. 

Almanca yayın yapan İsviçre birinci kanalı, değişikliği ilk haber olarak duyurdu. Haberde yasa değişikliğe AGİT'ten uyarı geldiği bildirildi. Haberlere göre, internete getirilen yeni kısıtlamalar, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) tepkisini çekti. Bu sabah saatlerinde kısa bir açıklama yapan teşkilat, Türkiye İletişim Başkanlığına (TİB) kapsamlı yeni yetkiler getiren yasayı eleştirirken, "İnternet kullanıcılarının iletişim datalarına erişiminde herhangi bir kısıtlama olmamalı" denildi. Açıklamada, insanların haber alma haklarının ihlal edileceği vurgusu yapıldı. 

"SANSÜRE KILIF UYDURULDU"

İsviçre basını, Türk Hükümeti'nin interneti kontrol etmek için hassas konuları öne çıkararak, amacına zemin hazırladığını öne sürdü. Hükümetin gençlerin uyuşturucudan kurtarılması, cinsel içerikli suçları önleme ve intihar gibi vakaların önüne geçme gibi gerekçeleri interneti denetim altına almak için kullandığı iddia edildi. Türkler'in artık kolayca bilgiye erişemeyebilecekleri belirtilen haberlerde, TİB'e verilen yeni yetkiler de eleştirildi. 

Selma GÜVEN STROPPEL/BASEL, (DHA)