BM’nin hazırladığı “Palmer Raporu”, Türkiye’nin bir yıl önce BM Güvenlik Konseyi’nden kurulmasını istediği Komisyon tarafından hazırlanmıştır. Palmer Komisyonu’nda Hükümet’in tasvibi ile Komisyon’a atanan Özden Sanberk de vardı. Rapor, Türk tezinin tersine, Gazze halkının ambargodan zarar görmediğini de belirtiyor. Raporda; İHH, Hamas bağlantısı nedeni ile, şaibeli bir kuruluş olarak kabul edilmekte ve kapalı da olsa, Türkiye Cumhuriyeti’ şaibeli bir kuruluş ile işbirliği yapmakla suçlanmaktadır. Rapor, Türk tezleri arasında sadece gemideki sivil insanlara orantısız güç kullanılarak saldırıldığını kabul ediyor. Böylece, İsrail askerlerinin 9 sivil ve silahsız insanı vahşice katletmiş olduğu kayda geçiyor. Ancak, raporda ilk saldırının kimden geldiğinin tespit edilemediği belirtilerek İsrail’in saldırının gemideki insanlar tarafından başlatıldığına dair tezini reddedilmiyor.
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun, Gazze ambargosunu Uluslararası Adalet Divanına götüreceğimizi söylemiştir. Uluslararası Adalet Divanının zorunlu yargı yetkisini kabul eden ülkeler, bir konuyu doğrudan Uluslararası  Adalet Divanına götürebilmektedirler. Uluslararası Adalet Divanının zorunlu yargı yetkisini kabul etmeyen ülkelerin, Adalet Divanına başvurabilmeleri, aralarında anlaşıp ortak bir tahkimname hazırlamaları ile mümkündür. Bunun dışında tek yol, BM Genel Kurulundan bir karar çıkartarak Uluslararası Adalet Divanından tavsiye kararı istemek olabilir. O karar da, bağlayıcı değildir. Sadece psikolojik etkisi olabilir. Uluslararası Adalet Divanının zorunlu yargı yetkisini kabul eden 66 ülke var. Türkiye ve İsrail, Uluslararası Adalet Divanının yargı yetkisini kabul etmemiştir. Ancak iki ülkenin anlaşıp ortak bir tahkimname hazırlayarak UAD'na gitmesi mümkün ise de İsrail’in buna yanaşmadığı bilinmektedir. Yani bu yol kapalıdır. Geriye kalan tek yol BM Genel Kurulundan bir karar çıkartarak UAD'dan tavsiye kararı istemek olabilir. O karar da bağlayıcı değildir. Sadece psikolojik etkisi olur. UAD, 2004 yılında bir kere İsrail'le ilgili tavsiye kararı verdi. O da duvarın kaldırılmasına yönelikti. Dinleyen olmadı. Bu durumda;
 1) Türkiye, İsrail’in Gazze Ablukasını canla başla gayri meşru saydırmaya çalıştığı dikkate alınırsa, şimdi bizzat Türkiye’nin şahsi gayreti sonucu Gazze Ablukası resmi bir BM Raporu ile meşru hale gelmedi mi?  
2) Türkiye, Mavi Marmara’ya yapılan saldırıyı uluslararası sularda yapıldığı için de gayri meşru kabul ettirmeye çalıştığı ve “Uluslararası hukuka göre uluslararası sularda kimse kimseye saldıramaz” tezini savunduğu, Bu teze karşı “uluslararası deniz hukukuna göre gereğinde ön tedbir (preemptive) olarak uluslararası sularda da saldırı meşru hale gelebilir” diyerek karşı çıkan hukukçulara çok kızdığınız dikkate alınınca ; Palmer Raporu, Sizin savunduğunuz tezi reddetmiş olmuyor mu? Rapor, uluslararası sularda saldırıyı meşru kabul etmiyor mu?
            3) Mavi Marmara saldırısından sonra Hükümetin, İHH’nın, yeni bir gemi yola çıkarmayı planlayan 2. girişimine yeşil ışık yakmamıştı. Türk Hükümeti istemeyince de 2.girişimin gerçekleştirilemediği düşünülürse Mavi Marmara Gemisi’nin, Hükümet’ten onay alarak giitiği sonucu çıkmaz mı?
            4) Meseleyi Lahey Adalet Divanı’na taşıma iddianız gerçekçi midir? Türkiye ve İsrail, Uluslararası Adalet Divanının zorunlu yargı yetkisini kabul etmedikleri ve aralarında anlaşıp tahkimname hazırlamaya İsrail’in yanaşmadığı dikkate alınırsa; Gazze’yi ablukaya karşı Uluslararası Adalet Divanına nasıl gidilecektir?
5-)Türkiye, Adalet Divanından tavsiye kararı istemek için gerekli kararı BM Genel kurulundan çıkartabilecek mi? Böyle bir karar alabilmek için BM’ne zorlamamız durumunda karşılaşmamız muhtemel zorluklar, düşünülmüş müdür? Kaldı ki böyle bir kararı BM Genel kurulundan çıkartmayı başarsak bile; BM Genel Kurulundan bir karar çıkartarak tavsiye kararı alabilmek için Uluslararası Adalet Divanına gitmek ne sonuç verecektir?
6-) Uluslararası Adalet Divanından bizim almayı beklediğimiz gibi bir tavsiye kararı çıkmazsa, İsrail’in eli daha da güçlenmez mi? 
7-Sorunun Çözümüne katkısı olmayan böyle bir söylemin ortaya atılmasının nedeni nedir? ? Meseleyi Uluslararası Adalet Divanına taşıma söyleminiz, şova yönelik midir? Yoksa ne İsrail, ne de Türkiye bu Divan’ı tanımadığı için Türkiye’nin Adalet Divanı’na baş vurma hakkı olmadığını bilmiyor musunuz?
8-) İsrail'in haksızlığı konusunda dünyada güçlü bir kamuoyu oluşturmak ve İsrail'de Hükümete karşı olanları yanımıza çekmek, İsrail halkının tümünü karşımıza alan, bazen de siyonizme kaçan söylemlerden uzak durmak daha doğru ve gerçekçi bir yöntem değil midir?
 
.