İSTANBUL - GÜLSÜM İNCEKAYA

İstanbul Üniversitesi Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arif Yavuz, ''Türkiye Batı ile ittifakını koruma koşuluyla Rusya ve Çin'le de ticaretini geliştirirse bu tür ekonomik saldırıları atlatabilir.'' dedi.

Yavuz, Türkiye'de dövizdeki dalgalanma sürecini AA muhabirine değerlendirdi.

Prof. Dr. Yavuz, Türkiye'ye yönelik ekonomik saldırının, 12 Şubat 2012 Oslo kumpası ile başlayan 17-25 Aralık polis-yargı operasyonu, Gezi kalkışması ve 15 Temmuz darbe girişimiyle devam eden savaşın son cephesi olduğunu söyledi.

Yavuz, ABD uyruklu din adamı Andrew Craig Brunson ile başlayan gerilimin arkasında yatan olası ABD taleplerini şöyle sıraladı:

''Şimdi rahibi bıraksak da bu dolar yine çıkacak, düşmeyecek, müeyyide yine uygulanacak. Bunun birkaç sebebi var. Birinci mesele Kıbrıs. Diyorlar ki 'Kıbrıs'tan çekileceksiniz. Kıbrıs birleşecek, tek devlet olacak.' İkincisi 'Suriye'de Kürt devleti kuracağım' diyor. Üçüncüsü 'İran'a ambargo uyguluyorum. Ticaretini keseceksin benim ambargoma uyacaksın.' Dördüncüsü Güneydoğu sorunu ve çözüm süreci. Oraya yine karışıyor. Beşincisi FETÖ meselesi. 'FETÖ'nün üzerine gitme artık' diyor. Altıncısı, 'Rusya'dan S-400'ü alma' diyor.''

''Hükümet operasyonların üstesinden gelebilir'

Prof. Dr. Arif Yavuz, Türkiye'ye yönelik operasyonların 2012 yılından itibaren başladığını hatırlatarak, küresel güçlerin, PKK, FETÖ gibi terör örgütlerini kullanarak hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirmeye çalıştıklarını aktardı.

Arif Yavuz şöyle konuştu:

''Amerika, küresel güç, Başkan Erdoğan'ı devirmek için çok uğraştı. Bu 2012'de Oslo'da başladı. Devirmek için operasyon yaptı, olmadı, deviremedi. Sonra Gezi parkı olayları. 17-25 Aralık 2014'te cumhurbaşkanlığı seçimini engellemek için operasyon. 2015'te Genel Seçim operasyonu, son olarak 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gerçekleştirildi. PKK, Suriye'yi bölmek ve orada bir Kürt devleti kurmak amacıyla küresel güç tarafından kullanılıyorsa FETÖ de Türkiye'yi bölmek için bu güçler tarafından kullanılıyor.

Türkiye kendisine yönelik bütün operasyonlarla mücadele etti, teslim olmadı.Tüm bu denemelerden başarısızlıkla çıkanlar, Türk hükümetini son olarak ekonomik krizle devirmek istiyorlar. Peki, bu operasyon başarılı olur mu? Kısa, uzun vadeli ekonomik krizler devam edebilir belki ama bu hükümet, bu devlet sapasağlamdır. Bu tür manipülasyonların üstesinden gelir.''

Yavuz, Türk yargısının Brunson davasını, şeffaf ve hızlı bir şekilde çözerek manipülasyonların önüne geçebileceğini kaydederek, ''Türk hükümeti ve yargısı Brunson'ı açık, şeffaf ve çok süratli yargılamalı. Tıpkı ABD'deki Hakan Atilla davası gibi. Türkiye de rahibi bütün uluslararası gözlemciler nezdinde yargılasın. Neticede deliller ortada. Bu yapılsa aslında sorun olmayacak. Tabii şöyle bir gerçek var ve herkes de bunu çok net bir şekilde biliyor artık Türkiye, rahip Brunson'ı bıraksa da ABD müeyyidelerine devam edecek.'' diye konuştu.

''Dolara karşı yeni birlikler kurulsun"

Prof. Dr. Yavuz küresel gücün güdümünde olan dolar ve avronun etkisinin azaltılması için yeni bir rezerv para üretilmesi zorunluluğuna vurgu yaparak BRICS yapısının, bu potansiyele sahip olduğuna dikkat çekti.

Küresel gücünün Türkiye'ye yönelik operasyonlarının temelinde Başkan Erdoğan'ın taviz vermeyen duruşunun olduğunu aktaran Yavuz, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Dünyada iki tane rezerv para var. Herkes bunlarla ticaret yapıyor. İkisi de küresel gücün kontrolünde. Bunun yıkılması lazım. Bu nasıl yıkılır? Yeni rezerv para ile. Bakın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan doğru söylüyor, çok doğru hareket ediyor. Küresel güce, Amerika'ya taviz vermiyor. Vermediğimiz için bunlar başımıza geliyor. Türkiye diyor ki Çin ve Rusya ile ticaret yapacağım o zaman başka bir rezerv para yapalım. Üçüncü bir rezerv para olsun böylece doların ve avronun etkisi azalsın. Peki üçüncü rezerv para nasıl olur? Birlikle olur. Dolara karşı yeni birlikler kurulsun. Mesela BRICS üyesi devletler bir araya gelsin ve merkez bankası kursunlar, BRICS parası üretsinler. Bunda zorluk yok. O zaman doların dünya hakimiyeti azalır. Amerika'nın, küresel gücün, kontrol etmediği bir para olur. BRICS olmuyorsa yuan olsun. Bakın yuanın rezerv para olması Amerikan dolarının ve avronun değerini azaltır. Ruble rezerv para olsun, sterlin rezerv para olsun. Dünyanın en güçlü ülkelerini sayıyorum. Çin, Rusya, İngiltere… Onların paraları da rezerv para olsun biz onunla da ticaret yapalım.''

''Dolar ve avroya bağımlılık azaltılmalı''

Prof. Dr. Arif Yavuz, Türk ekonomisinin döviz kurları üzerinden gelecek saldırılardan etkilenmemesi için dolar ve avroya bağımlılığın azaltılması gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti:

"Doların yükselmesi sadece dolar spekülatörü zenginlerini sevindirir. Kimse sevinmesin, döviz arttığı zaman enflasyon yükseliyor, fakirlik çoğalıyor ve bundan da en fazla Türk milleti zarar görüyor. Esnaf, işveren, sanayici zarar görüyor. Üretici ithalatçı zarar görüyor. Bizim yarı hammaddemiz ithalata bağlı, dolayısıyla bu da dolara, avroya bağlı. Oradan da zarar görüyoruz. Onun için ısrarla altını çiziyorum tek çözüm önerisi dolara bağımlılığı azaltmak."

"Türkiye, Batı'dan kopmamalı"

Yavuz, son dönemde Amerika ile ilişkileri gerginleşen Türkiye'nin eksen kayması yapmadan, Batı'nın müttefiki olmaya devam etmesi gerektiğini savundu.

Yavuz, Türkiye'deki sermayenin çoğunun batı sermayesi olmasının doğru bir karar olduğunu, bunun Türkiye'de kalmaya devam etmesi gerektiğini vurguladı.

Türkiye'nin Avrupa ve Amerika'nın esiri olmadığına dikkati çeken Yavuz, şöyle devam etti:

"Ancak, ilişkiyi koparıp doğuya, Rusya'ya Çin'e kaymamamız gerekir. Bu çok tehlikeli, çok yanlış. Bununla beraber Batı'nın her istediğini de kabul etmemeli. Suriye ve Kıbrıs meselesinde Batı'nın karşısında durarak, yer yer fiilen çatışarak bunu gösteriyor. Diğer taraftan Rusya ve Çin ile de ilişkisini bozmuyor ve ticaretini sürdürüyor. Uzak Doğu ile dost oluyor. Yani, Türkiye hem Batı'nın müttefiki olarak kalmaya devam etmeli, hem de Rusya'nın, Çin'in dostu olmayı başarabilmeli. Batı sermayesinin ülkemizden gitmemesi gerekir. Bunun yanında Çin sermayesini de Türkiye'ye getirmesi lazım. Çin de burada fabrika kursun, banka alsın. Katar, bir dost ülke; geldi en sıkıntılı anda yardım ediyor. Katar'ın da burada bir sürü yatırımı var. Dolayısıyla Türkiye, Batı ve doğu sermayesini çekerek çoklu yatırım yapmalı."

Yavuz, kurdaki dalgalanma ile ilgili sorunun atlatılabileceğini belirterek, "Bu krizi çabuk atlatabilmek için hükümet dolar arzını artırmalı. Diğer taraftan dolar talebini de azaltmalı. Dolar arzı nasıl artar? Yurt dışından para getirmemiz, döviz getirmemiz gerekir, ayrıca döviz talebini azaltmak için yasal ve kurumsal düzenlemeler yapmamız gerekir. Peki, milletin ne yapması lazım? Bu dolar artarsa Türk milleti fakirleşir, enflasyon artar, Türkiye zarar görür. Lütfen dolar talebinde bulunmayalım. Dolarla avro ile kira ödeyen vazgeçsin. Dolarla avro kira işinden vazgeçilsin, bu kalksın. AVM'lerin bütün her şeyi dolar avro ile yürütülüyor. Hem AVM sahipleri, hem AVM'deki kiracılar bu uygulamayı protesto etsinler. Vatandaş elindeki dövizi mümkün olduğu kadar bozmaya çalışsın. Dolar ve avroyu talep etmesinler. Bu bizim zararımıza." ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA