Cumhuriyet/Ankara Bürosu- Anayasa Mahkemesi 4+4+4 düzenlemesinin iptal istemini reddederken karara karşı çıkan üyeler düzenlemenin yaratacağı tehlikelere dikkat çekti. 17 üyeden 8’inin şerh koyduğu karardaki karşı oylarda, düzenlemeyle çocuk sömürüsünün artacağı, seçmeli din derslerinin toplumda ayrışmalara neden olacağı vurgulanırken FATİH projesiyle alınan hizmetin 15 yıl sonra demode, çağdışı ve güncelden uzak kalacağına dikkat çekildi.

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Serruh Kaleli, yasada FATİH projesinin hizmet alım ve yapım işlerinin, 15 yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilmesini olanaklı kıldığını belirterek şu değerlendirmelerde bulundu:

 

‘Demode olur’

“15 yıl gibi uzun yıllar sonuna yayılmış hizmet alım/yapımları tamamlandığında 15 yıl önce yapılmış bir ihale ile edinilmiş hizmetin demode, çağdışı, güncelden uzak olmadığını söyleyecek kimsenin olmayacağı da göz önüne alınırsa, bütçe tekniğini kuralda yer alan hali ile gerekliliği belirsiz şekilde işgal eden hizmetle ilişkilendirilmiş bakanlıkların, gelecek tasarruflarını ipotek altına alan iptal konusu kural amaca ulaşmada en elverişli yol değildir.” Kaleli, “Kuralın getirdiği bu yaygınlaştırılmış alım/yapım yükünü oluşturan yetki, kendisi iktidarda, yönetimde değilken bile gelecek bir siyasi oluşumun ülke adına belirleyeceği tercih ve takdirin ve ihtiyaçların tespitlerinin önüne geçerek ihale edilmiş hizmete rehin verilmektedir” dedi.

Üye Fulya Kantarcıoğlu’nun laik bir devlette yasaların dini gerekler gözetilerek herhangi bir dine ayrıcalık veya üstünlük tanıyacak biçimde düzenlenemeyeceğini yazdığı karşı oyunda, şu değerlendirmesi dikkat çekti:

“Dava konusu kuralla seçimlik dersler arasında sadece İslam dininin öğrenilmesine yönelik derslere yasal güvence sağlanmasının, farklı dinlere mensup vatandaşlar arasında ayrımcılığa yol açarak laiklik ilkesini zedeleyeceği açıktır. Toplumun büyük çoğunluğunun İslam dinine mensup olması da yapılan ayırımcılığın nedeni olarak kabul edilemez. Anayasanın tanıdığı haklardan yararlanmada vatandaşlar arasında çoğunluğu oluşturup, oluşturmamalarına göre ay-ırım yapılamaz.”

Üye Mehmet Erten ise şu görüşleri kaydetti: “Kural bu haliyle devletin tüm ilahi kitaplar ve peygamberler ile onlara inananlara karşı aynı uzaklıkta ve tarafsızlık içinde olması, belli bir ilahi kitap ve peygamber ile ona inananlar yanında yer almaması gerektiğine ilişkin anayasada öngörülen laik devlet anlayışına uymamaktadır.” Ertem, dersi seçme ya da seçmeme yönündeki tercihin dini inancın açıklanmasına neden olacağını ve kişiler arasında ayrışmaya yol açacağını vurguladı.

 

‘Çocuk sömürüsü artar’

Osman Paksüt ise öğrencilerin beceri eğitimi altında işyerlerinde büyük oranlarda çalıştırılmalarının öğrenim ve eğitimi engelleyeceğini belirtti. Paksüt, “Bunun sonucunda ortaya çıkacak tablonun öğrencilerin aleyhine tecelli etmesinin kaçınılmaz olacağı ve çocukların asıl işgücü gibi kullanılmasının yetişkin işsizliğine de olumsuz katkı yapacağı gözetildiğinde, hem mesleki eğitimdeki öğrencilerin hem de işyerinin çıkarları icabı, beceri eğitimine ilişkin kuralda makul bir üst sınır bulunmasının gerektiği sonucuna varılmaktadır” dedi.

Üyeler Serdar Özgüldür ve Engin Yıldırım ise karşı oylarında, stajyer öğrenci sayısına getirilen yüzde 10’luk üst sınırın kaldırılmasıyla işletmelerde öğrenci çocukların asıl işgücü olarak çalıştırılması olasılığını getirdiği ve çocuk emeğinin istismarınıa yol açılacağı uyarısında bulundu.