Türkiye Barolar Birliği ve Barolar, son dönemlerde sıklaşan insan hakları ihlallerine karşı hukuki önlemler almalı ve eyleme geçmelidirler.

Öğrencilerin devam ettiği kafelerin polislerce basılması, kimlik kontrolü ve ikamet adresi tespitleri yapılması, Bakan Nurettin Canikli’nin polis ihbar merkezleri kurulacağını açıklaması ve Başbakan’ın bizzat kendisinin, kızlı erkekli oturan öğrencilerle ilgili olarak yaptığı açıklamalar, kamu gücünün temel hak ve özgürlüklere eylemli olarak müdahalesidir.

AİHS’nin Özgürlük ve Güvenlik başlığını taşıyan 5. maddesinin 1. Fıkrası; “Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir”  demektedir. Sözleşme, özgürlüklerin keyfi olarak sınırlandırılamayacağını, kanunla getirilecek sınırlandırmaların ise “demokratik bir ülkede olması gereken” kadar olması gerektiğini söylemektedir.

Sözleşmenin “Özel Hayatın Ve Aile Hayatının Korunması”  başlığını taşıyan 8/1. maddesine göre “Herkes özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”

Bütün bu haklara kamu gücünün müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla gerçekleşebilir. Ancak bu müdahale demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasa ile söz konusu olabilir.

Yasa özel hayata müdahalenin ölçüsünü koymuş, müdahale yasa ile olacak ve demokratik ülkelerdeki ölçülerde olacak.

Özel konutlara bir mahkeme kararı olmaksızın polisin müdahalesine izin veren bir yasa var mı?

Hayır.

Demokratik ülkelerde kızlı erkekli oturanlara müdahaleye izin veren bir yasa veya müdahale var mı?

Hayır.

Ortada ciddi bir suç şüphesi yokken insanların otomobillerini durdurup kimlik kontrolü yapmak da hiçbir demokratik ülkede yoktur. Kaldı ki Afyonkarahisar’da olduğu gibi genellikle öğrencilerin gittiği bir kafeyi geceleyin basmak, kimlik kontrolü ve adres tespiti yapmak Anayasa’ya, AİHS’ne ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollere açıkça aykırıdır. Bu bir suçtur ve açıkça keyfiliktir.

Hükümetin, vatandaşları komşularını ihbara zorlaması, bu ihbar üzerine polisin kız ve erkeklerin ailelerini araması, düpedüz özel yaşama müdahaledir.

Türkiye Barolar Birliği ve Baroların İnsan Hakları Merkezleri’ni harekete geçirerek, bütün bu müdahalelere karşı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılmasına öncülük etmeleri, bu kurumlara Avukatlık Kanunu tarafından verilmiş kesin görevlerdendir.

Ancak ortada bir paradoks vardır. O da bu Anayasa Mahkemesi’nin, kamu gücünün temel insan hakları ihlallerini önlemeye yönelik bir tutum izleyeceği konusundaki şüphelerdir. Bu durumda bile bu başvurular çok işe yarayacaktır. Bir an önce mevcut Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlallerini önleyecek bir merci olmadığı ortaya çıkacak ve böylece Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruların etkili bir başvuru yolu olmadığı anlaşılacağından, AİHM’ne doğrudan başvurunun yolu açılmış olacaktır.

“Bireysel Başvuru Hakkı” Anayasa’nın 148. maddesinin 3. Fıkrasında; “Herkes, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bireysel başvuruyu uygulamaya geçirmek için çıkarılan 30.3.2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. Maddesi de aynı tanımı vermektedir. (Anayasa Mahkemesi Raportörleri Bahadır Kılınç, Mustafa Çağatay ve Hakan Aksoy)

“6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45.  maddesine göre “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.” 

AİHS’nin özgürlük ve güvenlik hakkı ile özel yaşama ilişkin düzenlemelerini yukarda verdik. Son günlerde Başbakan’ın yaptığı açıklama ve bu açıklamayı takiben Bakan Nurettin Canikli ile İstanbul Valisi’nin yaptığı açıklamalar ve polisin yer yer gözlenen uygulamaları, özgürlük, güvenlik ve özel yaşam haklarının eylemli olarak ihlalidir.

Kamu gücünün hak ihlali, idarenin bir işlemi, eylemi veya ihmali ile olabilir. Burada idarenin hem eylemi ve hem de işlemleri söz konusudur.

Bu doğrultuda Afyonkarahisar’da bir gece vakti kafelerin basılması, öğrencilerin kafelerde sorguya çekilmesi, polisin, Başbakan ve Bakan’ın açıklaması üzerine yaptığı keyfi bir uygulamadır. Bütün bu uygulamalar, AİHS’nin anılan maddelerine açıkça aykırıdır ve bir hak ihlalidir.

Afyonkarahisar Barosu, hakları kamu gücü tarafından ihlal edilen bu öğrencilerin, Anayasa Mahkemesi’ne başvurularını cesaretlendirmeli ve hatta üstlenmelidir. Aynı şekilde Türkiye Barolar Birliği ve başta İstanbul Barosu olmak üzere diğer barolar da bu konudaki tutumlarını açıklamalı ve eyleme geçmelidirler.


ADALETBİZ