Böyle bir haber anlayışının ve tarzının ilk kez yaşanmakta olduğuna tanık oluyoruz. TBB Sitesinden, bir Baro eylemi için “bu özellikleri taşıyan bir haberilk kez yayınlanmaktadır. TBB Sitesinden ilk kez, bir Baro hukuk kamuoyuna şikâyet edilmektedir. İlk kez, “avukat” unvanı taşıyanlar tarafından yapılan eylemde, bu unvandan söz etmek yerine “protestocular” deyimi kullanılmaktadır. Kısaca; ilk kez, bünyesindeki avukatların büyük bölümü için“övünç kaynağı” olarak ifade edilen bir eylem, giderek TBB için “utanç kaynağı” gibi gösterilmektedir.  
 
Daha da önemlisi, TBB Web sitesinde belki de ilk kez “gerçeğe aykırı” beyanlara yer verilmektedir. Eğer haber müellifini tatmin edecek ise, meslektaşlarımızın sayısı 50 ile sınırlı görülebilir. Eğer tatmin edecekse, içerideki bazı Baro Başkan ve yöneticilerinin – hatta bazı yabancı konukların - destek anlamına gelen alkışları, protesto olarak çarpıtılabilir. Ancak bütün bunlar, önce TBB’ye yakışmaz. Ardından da, İstanbul Barosuna, TBB’de aldığı sorumluluğunun gereği gibi davranması yükümlülüğü getirir.
 
Öncelikle tespit edilmelidir ki, haber içeriği “sirkatin söylemektedir”. Fransa, İtalya, Fas, Hollanda, Brezilya, ABD, Çin, Kanada, İngiltere, Almanya ve Yunanistan’dan temsilcilerin katıldığı bir toplantının protesto edilmesindeki “ayıp (!) ” , haberi düzenleyenlere egemen olan duyguların dışa vurumudur.   Oysa TBB Yetkilileri de bilmektedirler ki, geçen yıl İtalyan Avukatlar da benzeri bir eylem gerçekleştirmişler, üstelik arbede yaşanan eylemlerde kimseye de ayıp olmamıştır. Bu haberin müellifleri bilmelidirler ki, düşünsel dünyalarında “ayıp” nitelemesini gerektirecek bir gelişmeden değil, tam tersine ülkenin her yerindeki avukatlar tarafından “gurur”dan söz edilmektedir.
 
Diğer yandan, haber içeriğinde toplantının düzenleyicisi olan Adalet Bakanlığı ve UNDP’den hiç söz edilmemiş olması da, ilginç bir dışavurumdur.   Habere egemen kompleksin, somut göstergesi ile ortaya çıkan bu gizlilik duygusu, gizlenmek istenen olgunun sadece kumda kalan kısmını kapatmaya yetmiştir.
 
Tartışmanın içine TBB Web sitesinin bu haberi ile çekilen hukuk kamuoyumuz bilmelidir ki, İstanbul Barosunun bu eylemi yapacağı, TBB tarafından düzenlenen Baro Başkanları toplantısında bütün Baro Başkanlarına ve TBB Yönetimine açık bir dille ifade edilmiştir. Dolayısıyla, habere egemen olan şaşkınlık ifadesi, ülkemizdeki hiçbir Baronun ve o arada TBB’nin paylaşacağı bir duygu değildir. O gün bütün Baroların ve TBB’nin bu eylemin yapılacağından haberi vardır. Bu koşullar altında, saf belirlemek iradesi kişilerdedir. Eylemci olmak yerine eylemin muhatabı olmayı tercih edenlerin rahatsızlık duyması kaçınılmazdır.
 
Bütün olumsuz koşullara ve provokasyonlara rağmen, eylem büyük bir demokratik olgunluk içinde gerçekleştirilmiş, hiç kimseye bir saldırı veya taciz söz konusu olmamıştır. İtidal içinde hareket edilmesi yönündeki tüm telkin ve talimatlara rağmen, Sayın Birlik Başkanı’na yapıldığı iddia edilen hakaretler, eğer doğru ise tarafımızdan da asla kabul edilemez, hoş görülemez. Herkesin Birlik Başkanına gereken saygıyı göstermesi, varsa eleştirilerini, hakarete varmayacak şekilde dile getirmesi gerekir. TBB Başkanına yönelik bir hakaretin en küçük bir bahanesi ve haklılığı söz konusu edilemez. 
 
Ancak bilinmesi gerekir ki protesto eyleminde gerginliği yaratan asıl olgu, her türlü uyarılarımıza rağmen kapıları kapatıp barikat kuran anlayıştır. Sayın Birlik Başkanının belirttiği gibi içeri girmek hususunda tarafımıza izin verilmiş değildir. Aksine bu yönde söz verilmesine karşın her iki kapı da kilitlenmiş, arkasında barikat oluşturulmuş, kamusal bir alana, Türk avukatların girmesi engellenmeye çalışılmış, ancak başarılı olunamamıştır. Üstelik dışarıda demokratik protesto haklarını kullanan avukatları bir müfreze çevik kuvvet karşılamıştır. Bütün bunlar görüntü ve fotoğraflarda mevcuttur.
 
Avukatlık cüppesinin Baromuz tekelinde olduğu yönünde bugüne dek herhangi bir iddiamız olmamıştır. Ancak cübbemizi sonuna kadar koruyacağımızı da herkesin bilmesi gerekir. Bu koruma sadece sözle değil gerektiğinde eylemlilik yoluyla da olmalıdır, olmuştur. Kaldı ki, yineleyerek ifade ettiğimiz üzere, bu eylem sadece cübbemize sahip çıkmayı değil, onunla birlikte vatandaşın hukukuna da sahip çıkmayı içermektedir.
 
İstanbul Barosu olarak duyduğumuz bir başka üzüntü de, bizim “övünç ve kıvanç” duyarak gerçekleştirdiğimiz bir eylem için TBB Başkanının toplantıya katılanlardan “özür” gerekliliği duymasıdır. Aramızda, soruna bakıştaki uzaklığı anlatmaya da yetmeyen bu tavır, Baromuz tarafından asla kabul edilemeyecek bir tutumdur. Kimsenin adımıza özür dilemesine gerek bulunmadığını, tam tersine bu eylemden onur duyduğumuzu bir kez daha duyurmak isteriz.
 
Keza, bu eylem Baromuz açısından bir tatmin aracı değil, görevdir. Mutlaka tatminden söz etmek gerekiyorsa, bu görevi yerine getirmiş olmanın tatminini yaşadığımızdan söz edilebilir. İstanbul Barosu olarak eylemdeki tek amacımız, mesleği ve meslektaşı korumak ve tarihe onurlu bir not düşmektir.
 
Baromuz, Arabuluculuk ile ilgili olarak çeşitli platformlarda görüşlerini açık bir biçimde dile getirmiş ve tehlikelerine dikkat çekmiştir. Görüşlerimizden istifade etmek isteyenler için bu kaynaklara ulaşmak yeterlidir. Böyle bir ortamda bulunmayı reddetmek, bulunmamak, toplantıyı protesto etmek de bir ifade biçimidir ve Baromuzun tercihi bu yöndedir. Buna herkesin saygı göstermesi gerekir. Asıl sorgulanması gereken Baro Başkanımızın salonda bulunmaması değil, avukat dışındaki kişilerin dahi arabulucu olabileceğini öngören bir tasarının konuşulduğu ortamda, Barolar Birliğinin nasıl ve neden yer aldığıdır.
 
Bütün bu yanlışlıkların arasında, tek doğru TBB Başkanımızın konuşmasında yer alan sadece bir tümcedir: Gerçekten de;
 
“gelecek uzun sürer, kimin haklı kimin haksız olduğunu hep birlikte göreceğiz...”   
 
Saygılarımızla.
 
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI