Piyasadaki ödeme güçlüğü nedeni ile firmaların alacaklarını tahsil edememeleri, çeklerin karşılıksız çıkması ya da senetlerin protesto edilmesi durumu sık karşımıza çıkıyor.


Böyle bir durumla karşılaştığında firmalar iki yönden olumsuzluk yaşar.

Birincisi en basit şekliyle sattığı malın maliyeti firma için zarar oluşturur, ikincisi ise elde edilmeyen ancak yasalarımıza göre tahakkuk eden bu kaydi gelir için vergi ödeniyor…

İşte tahakkuk esasına dayalı vergi mevzuatımızda bu durumlar için bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan birisi de Şüpheli Alacaklar için karşılık ayırmak sureti ile zarar yazılması hususudur.

Tahsil edilemeyen bu alacakları direk zarar yazabilir miyiz?

Bir alacağın şüpheli hale gelmesi ile bu alacak için karşılık ayrılarak zarar yazılması hususu farklı durumlardır. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tahsil edilemeyen bu alacakların zarar yazılması bazı şartlara bağlanmıştır.

Şüpheli alacaklar için karşılık ayrılması bilanço esasında defter tutan mükellefler için geçerlidir. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler bu alacaklarını zarar yazamazlar. Bu mükellefler, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklarını zarar yazarak yok edebilirler. Yani dava veya icra safhasında değil, bu alacağın tahsiline imkan kalmadığının belgelenmesi halinde zarar yazarak yok edilebilir.

Karşılık ayrılmasına karar verilen alacağın ticari kazancın elde edilmesi ya da idame ettirilmesi ile ilgili olması gerekmektedir. Yani alacak, ticari bir kazançtan kaynaklanmalıdır. Hatır için şirket ortağına ya da 3.şahsa verilen paranın tahsil edilememesi gibi durumlarda bu alacaklar için karşılık ayrılması mümkün değildir.

Karşılık ayrılmasına karar verilen alacak muhasebe kayıtlarında mevcut olmalı ve bu alacağın daha önce hasılat hesaplarına intikal ettirilmiş bulunması gerekmektedir.

Alacak zamanında tahsil edilememiş olmalıdır. Tahsil edilememiş bu alacağın dava veya icra safhasında olması, ya da tutarının dava veya icra takibine değmeyecek kadar az olması gerekmektedir. Dava veya icra takibine değmeyecek tutarın miktarı konusunda mevzuatta bir açıklama bulunmadığından, bu tutarın muvazaa yaratmayacak şekilde işletmece belirlenebilir.

Diğer bir husus ise alacağın bir teminata bağlanmamış olması gereğidir. Teminata bağlanmış bir alacağın ilk başta tahsilinin imkansızlığından bahsedilemeyeceğinden teminatlı alacaklar için şüpheli alacaklar karşılığı ayrılması mümkün değildir. Bir kısmı teminata bağlı olan alacaklarda, karşılık teminattan arta kalan kısım için ayrılabilir.

Karşılık, alacağın şüpheli hale geldiği dönemde ayrılmalıdır. Şüpheli hale geldiği dönemde karşılık ayrılmayan alacaklar için takip eden dönemlerde karşılık ayrılması mümkün değildir. Karşılık ayırmak sureti ile zarar yazmak ihtiyari bir uygulama olduğundan, döneminde bu hakkın kullanılmaması halinde diğer dönemlerde bu haktan yararlanılamaz.

Dava ve icra safhasında bulunan alacaklar şüpheli alacak olarak kabul edilir. Alacağın şüpheli sayılması için dava veya icra safhasına intikal etmesi temel şart olup, dava için sadece şekli bir müracaatın yapılması alacağın şüpheli sayılması için yeterli değildir. Dava veya takibin, müracaattan sonra sürdürülmesi ve izlenmesi gerekir. Danıştay kararlarına göre icra takibine geçilmiş borçlular hakkında ödeme emri gönderilmiş olmasına rağmen haciz işlemi yapılmamış alacaklar şüpheli alacaklar vasfını kaybeder.
 

İsmail ŞENGÜN