Adana Barosu Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, gündemi BAROTÜRK'e değerlendirdi. Av. Çıtırık, "savunma hakkını kısıtlayan ve savunma mahremiyetine müdahale eden düzenlemeler kabul edilemez" dedi.

BAROTÜRK Özel Haber

İlk olarak OHAL ilan edildikten sonra yayınlanan ilk KHK ile ilgili düşüncelerini paylaşan Adana Barosu Başkanı Av. Çıtırık, şu ifadeleri kullandı;

"Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Olağanüstü Hal'e dair 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 35 sağlık kuruluşunun, 934 okul ve 109 öğrenci yurdu, 104 vakıf , 1125 dernek , 15 üniversite ve 19 sendikanın kapatılmasına karar verilirken, soruşturma ve kovuşturma işlemleri, gözaltı süreleri, tutuklu olanların avukatlarıyla görüşmelerine dair düzenlemeler konusunda açıklama yapmak zorunluluk halini almıştır.

BARO BAŞKANI AV. KAYACAN'IN TUTUKLANMASI BİZLERİ YARALAMIŞTIR

Bu arada Konya Baro Başkanı'mız Av. Fevzi Kayacan'ın silahlı terör örgütüne üye olma iddiasıyla verilen tutuklama kararı da bizleri yaralamıştır. 3 dönemdir baro başkanlığı yapan, yirmi yılı alan suredir avukatlık mesleğini ifa eden, ikamet ve işyeri adresi belli olan başkanımıza adli kontrol hükümlerinin uygulanmaması ve kaçma olasılığıyla tutuklama kararı verilmesinin takdirini sizlerin vicdanlarına bırakıyoruz.

Ayrıca adli kontrol ile serbest bırakılan ancak Cumhuriyet Savcılarının itirazları üzerine yeniden tutuklanan hakim ve savcıların soruşturma dosyalarında yeni hangi kanıtlar bulunmuştur ki adli kontrolün yetersiz kalıp, Kaldırılması ve tutuklama kararı verilmesi gerekmiştir?

1990'lı yıllarda Güney Doğu ve Doğu Anadolu illerinde olağanüstü hal döneminde Avrupa Insan Hakları Mahkemesi, 15 günlük gözaltı süresini kabul etmemiştir. Khk'nin 6.maddesinde düzenlenen otuz günlük gözaltı süresi, çok ağır olmuştur.

30 GÜNLÜK GÖZALTI SÜRESİNİ AĞIR BULUYORUZ

Aslolan bir an önce ifade sürecinin tamamlanıp, şüphelinin lehine ve aleyhine olan kanıtların toparlanarak, dava ve duruşma sürecine geçilmesidir. Kişi özgürlük ve güvenliğine aykırı olan otuz günlük gözaltı süresini doğru bulmadığımızın altını çizmek isterim.

CMK 149/ son maddesinde soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın ; şüpheli veya sanıkla görüşme , ifade alma veya sorgu suresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez , kısıtlanamaz düzenlemesi mevcuttur.

Ayrıca 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Infazı Hakkında Yasanın 114.maddesi , tutukluların haklarını düzenlemiştir. Buna göre ; tutuklu ,savunması için istediği müdafii seçmek ve görevlendirmek hakkına sahiptir.Tutuklunun müdafii ile olan haberleşmesine ve kurum düzeni çerçevesinde temas ve görüşmelerine hiçbir surette engel olunamaz ve kısıtlamalar konulamaz şeklinde düzenleme mevcuttur.

Yine hükümlü ve tutukluların ziyaret edilmeleri hakkında Yönetmeliğin 19.maddesinde tutuklu , vekaletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duymayacağı, ancak ; Görüşmenin görevlilerce izlenebileceği bir ortamda, açık görüş usulüne tabi olarak görüşür.

 Mevzuatımızdaki düzenlemeler bu şekilde iken, yürürlüğe giren KHK'nın 6.maddesinin d bendinde; "Tutuklu olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve tâlimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir. Tutuklunun yaptığı görüşmenin, belirtilen amaçla yapıldığının anlaşılması hâlinde, görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce, taraflar bu hususta uyarılır. Tutuklu hakkında, tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet savcısının istemiyle tutuklunun avukatlarıyla görüşmesi sulh ceza hâkimliğince yasaklanabilir. Yasaklama kararı, tutuklu ile yeni bir avukat görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Baro tarafından bildirilen avukatın değiştirilmesi Cumhuriyet savcısı tarafından istenebilir. Görevlendirilen avukata, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesine göre ücret ödenir" denilmektedir. Savunma hakkını kısıtlayan ve savunma mahremiyetine müdahale eden bu Düzenlemeleri kabul edebilmemiz mümkün değildir.

Teknik cihazla sesli veya Görüntülü olarak kaydedilen görüşmelerin kayıtlarında dublaj ve montaj ile istenmeyen durumların yaşanabileceği unutulmamalıdır."

 21.yüzyılda Avukatlık Meslek Kurallarına dair Turin Ilkelerini hatırlatan Av. Çıtırık, Dokunulmazlık ve Adil Yargılanma Hakkı ile Avukat-Müvekkil İlişkisinin Ayrıcalığını başlıklarının özellikle altını çizdi;

Dokunulmazlık ve Adil Yargılanma Hakkı

Avukatlar mesleklerini müdahale veya kısıtlamaya maruz bırakılmadan tam bir mesleki dokunulmazlık içinde icra etme hakkına sahiptirler. Avukatın bürosunda yasaya aykırı olarak arama yapılamaz. Müvekkillerinin haklarının korunmasını ve müvekkillerinin herhangi bir mahkeme veya bir başka yetkili makam tarafından adilane şekilde yargılanmalarını sağlamak için ellerinden gelen her şeyi yapmak avukatların görevidir.

Avukat-Müvekkil İlişkisinin Ayrıcalığı

Yukarıda ifade edilenler bağlamında, yasalar veya herhangi bir yetkili makam huzurunda avukat-müvekkil ilişkisinin ayrıcalığının herkesçe tanınması ve bu ayrıcalığa saygı gösterilmesi avukatların hakkıdır. Bu ayrıcalık hukuk devletinde avukat ile müvekkil arasındaki ilişkinin temelini oluşturmak ve yurttaşların yasal haklarının korunmasını sağlamak amacıyla düşünülmüş kavramsal bir ilkedir. Müvekkillerini temsil etmeleri vesilesiyle öğrendikleri her türlü gerçeği ve bilgiyi gizli tutmak avukatların görevidir.

 

"Bu düzenlemeler karşısında, temel hak ve özgürlüklerin, adil yargılanma hakkının, masumiyet karinesinin ve hukuk devletinin askıya alınması sonuçları doğabilecektir" diyen Av. Mengücek Gazi Çıtırık, değerlendirmesine şöyle devam etti;

"Ülkemiz anayasal düzenine ve demokrasiye yönelen gerici, Faşist ve askeri darbe tüm yurttaşlarımızın, siyasi partilerimizin ve demokratik kitle örgütlerinin darbe karşısında birleşmeleri ve dik duruş sergilemeleri ile önlenmiş, ağır ve tehlikeli büyük bir badire atlatılmıştır.

DARBECİLER HAK ETTİKLERİ EN AĞIR CEZAYI ALMALIDIR

Elbette anayasal düzene karşı bu kadar ağır girişimde bulunan darbecilerin, onlara destek olanların hak ettikleri en ağır Cezaları almalarını hukuk devleti içersinde kalınarak canı gönülden dilemekteyiz. Ancak kurunun yanında yaşın yanmamasını, sürek avının devam ettirilmemesini, darbeyle hesaplaşma adı altında ülke demokrasisine, hukuk devletine ve temel hak ve özgürlüklere darbe vurulmamasını dilemekteyiz.

Yurttaşın hukuki güvenliğinin sağlanarak ne zaman, nerde, ne şekilde ve hangi iddiayla gözaltına alınacağı yönündeki Kaygı ve korkuların giderilmesi gerekmektedir.

YARSAV'IN KAPATILMASI BAŞKANININ AÇIĞA ALINMASI YANLIŞTIR

Son tahlilde YARSAV'ın kapatılması, siyasi iktidarın tasfiye yönündeki iradesini ortaya koyan, Üzücü bir gelişmedir. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı için mücadele veren YARSAV'ın yarım kalan darbe Girişimi ve Fetö Terör Örgütü ile nasıl bir bağ içinde OLDUĞUNU anlayabilmiş değiliz. YARSAV Başkanı'nın da görevden alınması son derece yanlış olmuştur.

Av. Çıtırık, sözlerini şöyle tamamladı;

"Sonuç olarak sükunet, Sağduyu, akıl, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, daha fazla temel hak ve özgürlük, daha fazla demokrasi ile bu sorunların sşılacağına inanıyor, saygılar sunuyorum."

BAROTÜRK