Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kadın Platformu tarafından düzenlenen, 15 ülkeden 50 konuşmacının katıldığı konferansta ‘aile ve şiddet’ tartışıldı. ‘2. Uluslararası Aile Konferansı’ üç gün sürdü ve dün yayımlanan bildirgeyle sona erdi. Sonuç bildirgesine göre, şiddetin yaygınlaşması ve sıradanlaşmasında medyanın etkisi büyük. Toplumda yaygınlaşan şiddet, aileyi tehdit ediyor ve mücadele için aile kurumunun mutlaka güçlendirilmesi gerekiyor. Sonuç bildirgesinde, toplumda yaygınlaşan şiddetin aileyi tehdit ettiği ve şiddetle mücadelede aile kurumunun güçlendirilmesi gerektiği belirtildi.

Bildirgede, aile birliğinin korunması için şiddet konusunda devletin aktif görev üstlenerek caydırıcı ve önleyici her türlü tedbiri ivedilikle alması gerektiğine dikkat çekildi. Bu tedbirler arasında ise örneğin şiddet uygulayan failin psikolojik destek alması, özel ya da devlet çatısı altında danışmanlık ve terapi merkezlerinin açılması, aile ombudsmanlık sisteminin yaygınlaştırılması bulunuyor.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kadın Platformu’nca düzenlenen 2. Uluslararası Aile Konferansı’nın sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede, aile içi şiddetin yıkıcı etkisinden ötürü sivil toplum kuruluşlarına destek ve duyarlılık çağrısında bulunuldu.

Bildirgede ayrıca eğitimin her aşamasında, özellikle erken dönem eğitim sürecinde şiddetin toplumsal yayılımının önlenmesi ve barışçıl çözüm alışkanlıklarının kazandırılması konusunun müfredat programlarında yer alması gerektiği görüşü dile getirildi. Şiddetin yaygınlaşmasında ve sıradanlaşmasında medyanın büyük bir etkisinin olduğu ifade edilen bildirgede, “Toplumu en çok etkileyen medyanın şiddetin önlenmesinde aktif rol alması gerekiyor.” denildi.

Her 10 kadından birisi, hamileyken şiddet görüyor

Konferansta konuşmacı olan sosyolog Nilüfer Narlı, kadının bireysel olarak maruz kaldığı fiziksel şiddete bakıldığında bu şiddet türünün, hafif yaralanmalara neden olan eylemlerden cinayete kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını söyledi. Kadının toplumsal yaşama aktif ve üretken olarak katılımını engelleyen ve kadının yapısal şiddete maruz kalmasını artırdığını belirten Narlı, kadının insani ve ekonomik kalkınmasına engel teşkil eden bu soruna acil olarak çözüm bulunması gerektiğini söyledi. Narlı, “Her 10 kadından birisi gebeliği süresinde dayak gibi fiziksel şiddete maruz kalıyor. Kadınlar en çok yumruk-tokat atmak, tekmelemek, itip kakmak, kadının üzerinde sigara söndürmek veya üzerine kaynar su dökmek gibi muhtelif eylemlerle karşılaşıyor. Ayrıca kadının sağlık hizmetlerinden yararlanmasına engel olup bedenine zarar vermek, eve yetersiz para bırakmak, kız çocuklarına erkek çocuklara oranla az yemek vermek de kadına kar şı şiddetin muhtelif örnekleridir. Kadınların maruz kaldığı duygusal şiddetle ilgili ise şu örnekleri verdi: Bağırmak, hakaret etmek, küfretmek, tehdit etmek, korkutmak, aşağılamak, başka kadınlarla-erkeklerle kıyaslamak, kişilik özelliklerini, kökenini, yaptığı işi, mesleğini, maaşını küçümsemek, başkalarının önünde sürekli sözünü kesmek, kendini geliştirmesine izin vermemek, her an kişisel yaşamının her alanını kontrol edip sınırlandırmak.
Zaman-TUBA MEZARARKALI, AYTEN ÇİFTÇİ