DOSYA KAPATILMAK MI İSTENİYOR?
CHP Grup Başkanvekili Tarhan, Deniz Feneri e.V. soruşturmasını yürüten Türkaslan’ın HSYK yedek üyesi Harun Kodalak’a bağlanmasını “İktidarın korkulu rüyası olan dosya güvenilir ellere mi teslim edilmiştir. Deniz Feneri, açılmamak üzere kapatılmakta mıdır?” sözleriyle eleştirdi. Tarhan, bakanlık listesinden HSYK’ye seçilen Kodalak’ın savcıların başına getirilmesinin gerekçesini sordu.
CHP’Lİ TARHAN’DAN SAVCI DEĞİŞİMİNE TEPKİ:
Savcının başına nöbetçi geldi
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Deniz Feneri e.V. soruşturmasını yürüten başsavcı vekilinin değiştirilmesine, “Önceki başsavcı vekili bir hata mı yapmıştır da bu uygulamaya gerek görülmüştür? Adalet Bakanlığı’na yakınlığı nedeniyle bakanlık listesinden HSYK’ye seçildiğine kuşku bulunmayan bir savcının bu işin başına nöbetçi olarak konulması hangi gerekçeye dayandırılmaktadır? İktidarın korkulu rüyası, kara kutusu Deniz Feneri dosyası güvenilir ellere mi teslim edilmiştir. Deniz Feneri, açılmamak üzere kapatılmakta mıdır?” diye tepki gösterdi.
Tarhan, yaptığı yazılı açıklamada, Deniz Feneri e.V. dava dosyasına ilişkin “Adalet Bakanı’nın kontrolündeki HSYK eliyle şaibeli bir müfettiş raporu bahane edilerek soruşturmanın üzerinin örtüleceğine”, 6 Ağustos’ta işaret ettiğini söyledi.
Başsavcı vekilinin değiştirilmesine ilişkin bugünkü haberlerin “bu öngörüsünü doğruladığını” belirten Tarhan, şunları söyledi: “Soruşturma dosyası; yıllarca hiçbir mesafe alınamadığı dönem dosyanın savcısı olan, ardından bakanlık listesinden HSYK 1. yedek üyeliği ve Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği ile onurlandırılan, daha önce de MİT ve Emniyet’in Türkiye’deki tüm iletişim izlemelerine ilişkin kararlar nedeniyle yapılan suç duyurularına verdiği ısrarlı takipsizlik kararları ile dikkat çeken bir isme teslim edilmiştir. Savcıların üzerine müfettiş salınarak inceleme başlatılması başsavcı vekilinin değiştirilmesinin gerekçesi olamayacağına göre, bu başsavcı vekilinin soruşturmaya özel yetkili bir savcı havası verilerek refakat ettirilmesinin ardında yatan neden nedir?.. Kirli paraların kaynağını, muhataplarını, yolsuzluk ve hırsızlıkların karanlık dehlizlerini anonim halden çıkarıp adını koyan basına yönelik baskıların da gözle görülür biçimde arttığı bugünlerde Deniz Feneri, açılmamak üzere kapatılmakta mıdır? Bugün yaşadıklarımız ‘aynı sudan içme’ masalı ile halkı aldatıp kendilerini zenginleştirenler için bir zafer olabilir ancak hukuk ve bağımsız yargı, adalet ve demokrasi adına skandal ve ağır bir utançtır.”
Hukuka uyan yargıç ve savcıya tehdit
Başsavcı vekilinin değiştirilmesini eleştiren CHP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler de “Bu davanın savcısının görevden alınması, hükümetin yargı organlarını siyasallaştırma politikasının yeni bir uygulamasıdır. Bu uygulama temel yargı ilkelerine uygun davranan yargıç ve savcıların, bundan böyle hükümetin görevden alma tehdidi altında bırakılacaklarının göstergesidir” ifadelerini kullandı.
ALMAN SAVCILARA İZİN VERMEMİŞTİ
Basın Suçları Soruşturma Bürosu’nun HSYK yedek üyesi Harun Kodalak’a bağlanması yankı yarattı. Bunun nedeni ise Kodalak’ın 2009 yılında Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmayı sekteye uğratan çok önemli bir icraatından geliyor. Kodalak, Almanya’nın Türkiye’den talep ettiği adli yardım talebini değerlendiren ve reddeden iki savcıdan biriydi.
HSYK yedek üyesi Kodalak asıl failleri sorgulamak için Ankara’ya gelmek isteyen Alman savcılara izin vermemiş
O savcıya bağlandılar
AYKUT KÜÇÜKKAYA
Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmanın Türkiye ayağını yürüten ekibin başındaki isim olan Ankara Basın Savcısı Nadi Türkaslan’ın bağlı bulunduğu Basın Suçları Soruşturma Bürosu’nun HSYK yedek üyesi Harun Kodalak’a bağlanması adliye kulislerinde yankı yarattı. Bu yankının nedeni ise Kodalak’ın 2009 yılında Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmayı sekteye uğratan çok önemli bir icraatından geliyor.
HSYK’ye yedek üye olarak seçilmeden önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu’nda görevli olan Kodalak, Almanya’nın Türkiye’den talep ettiği adli yardım talebini değerlendiren iki savcıdan biriydi. Almanya’nın adli yardım talebinin değerlendirilmesi soruşturmayı yürüten savcılar yerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yine sürpriz görevlendirmesiyle Kodalak ve Talimat Bürosu Savcısı Mehmet Taştan’a verildi. Kodalak, “Almanya’dan bazı yetkililerin Türkiye’de yapılacak hukuki işlemlere dahil edilmesi, hazırlanan soru kataloğundan, zanlılara ve şahitlere soru sormalarına izin verilmesi talebi”ni uygun bulmayarak reddeden belgeyi imzalayan iki savcıdan biri oldu. Ankara’da “asıl failleri sorgulama talebi” reddedilen Almanya bu kez zanlılara sorulmasını istediği soruları Kodalak’a iletti. Ancak Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ın da aralarında bulunduğu ve Almanya’nın asıl failler suçlaması yönelttiği isimler Kodalak’ın yönelttiği sorulara karşı susma hakkını kullanarak yanıt vermemeyi tercih etti.
Kodalak’ın sorularına yanıt vermediler
Türkiye’deki soruşturmanın bu denli uzamasının en büyük nedeni Almanya’nın Türkiye’den istediği adli yardım talebinin 2009 yılının ekim ayında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedilmesiydi. Almanya’nın talebini reddeden isim şimdilerde hakkında HSYK incelemesi başlatılan Savcı Nadi Türkaslan değildi. Başsavcılık Almanya’nın adli yardım talebiyle ilgili Türkaslan’ın dışında görevlendirme yapmıştı. Almanya’nın Türkiye’den istediği adli yardım talebi “20 Ekim 2009” tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hem de Deniz Feneri soruşturmasını yürütmeyen iki savcı tarafından reddedildi. Adalet Bakanlığı bu kararı “23 Ekim 2009” tarihinde Alman makamlarına iletti.
Aynı bakanlık sadece 3 gün sonra reddedilen ülkenin savcılarına bu kez Türk savcıların Frankfurt’ta belgeleri incelemek, zanlıları sorgulamak için gelmek istediklerini içeren ilk başvuru yazısını gönderdi. Bu kez Almanya Türkiye’nin bu talebini kabul etmedi. Alman savcıları Nadi Türkaslan’ın reddetmediğinin ortaya çıkması üzerine Almanya Türkaslan’ın ikinci kez yaptığı başvuruyu kabul etti. Türk savcıların ısrarlı talepleri üzerine iki yıllık bir sürecin sonunda Türkaslan ve ekibi 2011 yılının başında Almanya’ya gitti. Soruşturma dosyalarına yıllar sonra ulaşan Türkaslan Almanya’dan döndükten 6 ay sonra da gözaltılar için düğmeye bastı. Alman savcılarının sorgulamak istediği zanlılar Türkaslan’ın talimatıyla önce geçen ay gözaltına alındı; mahkeme kararıyla tutuklanarak cezaevine konuldu.
Dikkat çeken gerekçe!
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Almanya’nın Türkiye’deki zanlıları sorgulama talebinin Ankara’da Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan tarafından değil, görevlendirdiği başka savcılar tarafından reddedilmesini, “Başsavcılığımızda, mevcut soruşturma ile Almanya adli makamlarının göndermiş oldukları adli yardım isteminin farklı konularda olduğu görüldü” gibi gerçekçi bulunmayan bir gerekçeye dayandırması dikkat çekmişti.
Cumhuriyet