Nihal Bengisu Karaca

RTÜK’ün yetki alanını internet yayıncılığını da kapsayacak şekilde genişletmeyi içeren yasa taslağının Meclis’e sunulmasının üzerinden sadece 10 gün geçti. Torba yasaya iliştirilen taslak, ülkemizde yüz binlerce abonesi olan dizi, film, belgesel yayınlayan platformların yanı sıra bağımsız haber kanallarını da RTÜK denetimine tabi tutacak bir düzenlemeyi içeriyordu, dolayısıyla pek çok kesimi kaygılandırmıştı. Yasa yürürlüğe girerse, bugüne kadar Bilgi ve İletişim Teknoloji Kurumu’nun (BTK) denetiminde olan internet yayıncılığı kuralları konusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) denetim ve ceza yetkisine sahip olacak ve BluTV, Spotify, Netflix, Youtube gibi internet üzerinden yayın yapan kanallar RTÜK’ün değerlendirmelerine uymak zorunda kalacak.

Tam “Yapmayın etmeyin, bırakın insanlar lisanslı medya dışındaki kanalları da takip etsinler, engel olmayın” yazısı yazmaya hazırlanıyordum ki, bir ara takip etmeye çalıştığım tek yerli dizi olan Çukur dizisine, hem de “internet sitesindeki versiyonu üzerinden” rekor düzeyde ceza kesildiği haberlerini gördüm. Cezanın gerekçesi, dizide etkin bir karakter olan Vartolu Sadettin’in argo ve küfür içeren replikleriydi. Kararda şu ifade kullanılıyor: “Söz konusu ifadeler yayında bip’lenmiş bir şekilde ekrana yansımasına karşın, Show TV’nin resmi internet sitesinde yer alan dizinin sansürsüz bölümlerinde küfür niteliğinde ifadeler ‘bip’lenmeden yayınlanmaktadır.”

Gözlerime inanamadım.

Yok hayır, bunu Çukur’a nasıl yaparlar, “O dizide küfür ya da argo yok kiiii” diye düşündüğüm için değil. Zaten böylesi mümkün de değil. Çukur, Türkiye’nin “Peaky Blinders”i çünkü. Şehrin bazı mahallelerindeki kontrolü ele geçirmek için birbiriyle kıran kırana savaşa giren çetelerin, mafyöz karakterlerin güç savaşını anlatan bir dizi bu. Adı üzerinde Çukur ve çukurun kanunları da, dili de farklı. Dizinin anlattığı çevrede hayat, RTÜK yasası madde sekiz “m” bendindeki gibi ilerlemiyor. O çevrede kimse “güzel, anlaşılır ve doğru bir Türkçe ile” yaşamıyor. Anlattığı hikâyenin samimi olmasını sağlamaya çalışan hiçbir yapımcı/yönetmen böyle bir konuyu İstanbul Türkçesi ile çekmez. Ancak televizyonlar evimize açılan pencerelerdir, buraya akan her malzeme denetimden geçirilir, öyle de oluyor. Kanalın avukatları dizinin bölümleri yayına girmeden önce didik didik inceliyor ve uygunsuz olabilecek ifadelerin “bip”lenmesini sağlıyorlar. Hakeza kurul kararında da geçtiği gibi televizyonunun karşısına geçip Çukur’u izlemek isteyenler argolu, küfürlü konuşmalar gerçekleşirken “biiip” sesinden başka bir şey duymadılar.

O zaman RTÜK neyi cezalandırdı?

Cevap: Dizinin internette yayınlanan versiyonunu.

ÇIKMAMIŞ YASADAN CEZA KESMEK

Gözlerime inanamadığım kısım da bu. Zira burada bir sorun var. Ciddi bir sorun. Çünkü RTÜK’ün adı ortada: “Radyo” ve “Televizyon” Üst Kurulu. RTÜK’e denetim yapma yetkisi veren kanunun da adı ortada: 6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun”.

Çok açık değil mi? İnternet yayınları henüz RTÜK’ün yetki alanında değil.

Adını koyalım: RTÜK henüz yürürlüğe girmemiş bir yasadan “ilham alarak”, henüz sahip olmadığı yetkiyi kullanarak, suçta kanunilik- cezada kanunilik gibi hukuk mantığının temel ilkelerini çiğneyerek tamamen “hukuksuz” bir ceza kesmiş oluyor.

Sadece Show TV değil. Kanal D, Star TV gibi kanallara da dizileri yüzünden ağır cezalar kesiliyor. Misal, Kanal D’de yayınlanan “Kalbimdeki Deniz” dizisi de, Diyar karakterinin, “Kadın bizim oralarda bildiğin mal. Babamın ahırdaki atı kadar bile değerim yok” sözleri üzerinden ceza almıştı. RTÜK’e göre bu sözler, “İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı, küçük düşürücü ve iftira niteliğinde” idi.

Bu kadar “hassas” handiyse “alıngan” davranan RTÜK’ün haraç kestiği -pardon ceza verdiği- dizilere yakından baktığınızda sadece reytingi yüksek yapımları hedef aldığını görüyorsunuz.

İster istemez insanın aklına geliyor: RTÜK ceza verme yetkisini reyting savaşlarını manipüle edecek şekilde mi kullanıyor? Bir kurum hangi gerekçeyle, kendisini böyle gayretkeş, böyle acayip bir duruma sokar? Hangi sebeple denetim ve cezalandırma yetkisinin meşruiyetini tartışmalı hale getirir?

Yazık.