Hukuk fakültelerinden mezun olanlar için Roma deyince akla ilk gelen Roma Hukuku olsa gerek.. Bir de Neron var herkesin hatırlayacağı.. Ama Roma bunlardan ibaret değil, kocaman bir tarihtir yaşayan..

Bu iki şehrin benzeyenlerinden çok benzemeyenleri  çoğunlukta bugün..

İstanbul’da olup da Roma şehrinde olmayanlar:

Roma’da beton binalar, gökdelenler yok… Bütün Roma’yı bir uçta öbür uca iki kez gezdik bu gidişte, tek bir AVM, tek bir beton yapı, tek bir gökdelen yok, Roma tarihi ile yaşıyor, capcanlı..

Ünlü Piazza Novana Meydanında bir Restourant oldukça pahalıydı (1 adet pizza 2 kola ve 2 kahve 41 Euro hesap geldi.) ancak garsonun buna yorumu burası turisttik bir meydan bu fiyat burası için normaldir diye oldu.


Roma’da paralı yollar, paralı geçitler, köprüler yok..
Hani istanbul’da sokaklarda araba park edince bir para ödüyorsunuz ya, Roma’da İstanbul’da ödediğiniz paranın yarısını bile ödemiyorsunuz..

İstanbul’u hatırlayın, sokaklarında  belediye zabıtalarının seyyar satıcıları kovaladığı, hatta bu satıcılarla çatışmalara girdiği bir şehirdir İstanbul.. İstanbul belediyelerin semt pazarlarını yasakladığı bir şehirdir.. Oysa Roma’da seyyar satıcılar, sokak satıcıları belediye zabıtalarınca kovalanmıyor.. Büyük caddelerde ,  meydanlarda seyyar satıcılar var..
Roma/Cipro'da bir pazar yeri


Unutmadan söyleyelim, Roma’da çok sayıda meydan var.. Romayı tarif et deseler, şöyle tarif ederim:
Bin yılı, iki bin yılı bugüne taşıyan, bütün caddelerinde çeşmeler olan ve sayısız meydanı  olan bir şehir.. Roma yaşıyor ve yaşatıyor.. Roma AVM’ler tarafından yutulan, esnafı, caddelerindeki mağazaları yok edilen bir şehir değil..

Trevi Fountain (Aşk Çeşmesi)

Roma'da bir de neye rastlamadık, biliyor musunuz?
3 gün boyunca bir tek jeep'e bile rastlamadık...Bırakın jeep'i, mercedese, BMW'ye bile nadiren rastladık.. Arabaları küçük küçük...Acaba biz Roma'dan başka bir yerdemiydik dersiniz?

Sadece bu sokakta değil hiç bir yerde jeep, mercedes gibi arabalar yok...


İstanbul’un üstüne bir heyula gibi çöken gök delenler  tarihi ve mimariyi yutmuş, burası yok olan bir şehir, her gün ölmekte olan bir şehir.. Vahşi, talancı kapitalizm her şeyi yok ediyor burada..

Roma’da İstanbul’u düşündüm;  İstanbul’da sanki eşkıya yolları kesmiş, gelenden geçenden haraç alınan bir şehir gibi geldi bana.. Taksim’den Bahçeşehir’e giden bir İstanbullu iki yerde para ödüyor, Mahmutbey gişeleri ve sonra Bahçeşehir.. İstanbul’da nereye gitsen para ödemek zorundasın.. İstanbul’da bu hikaye ilk köprünün, Atatürk Köprüsü’nün yapılması ile başladı.. 40 yıl önce başbakan olan Demirel köprülerden geçişin kısa bir süre, köprünün maliyeti çıkana kadar paralı olacağını söylemişti.. Para tatlı geldi ki nerede ise bütün yollar paralı olacak İstanbul’da..

Ne demiş şair?

haramilerin saltanatını yıkacağız
bekle o günler gelsin istanbul
sen bize layıksın biz de sana istanbul
Oysa biz haramilere alıştık, gıkımız bile çıkmıyor, ne haramilere, ne şehri yutan heyulalara, ne AVM’lere, alıştık biz he şeye, kuzu gibiyiz..

Bu ülkenin baroları bile arayıp sormadı bu şehrin hakkını, insanlığın hakkını.. Büyük mağazalar kanun  tasarısı 7 yıldır bekler TBMM’de..  Laikliği savunmak, Balyoz sanıklarının adil yargılanma hakkını savunmak güzel şey, ayrıca siz bu ilkeleri savunmakla kimsenin çıkarına da dokunmuyorsunuz.. Zararı yok bu yüzden sabahtan akşama kadar adil yargılanma diye, laiklik diye söylenip durmanın, işin kolayıdır bu.. Hele bir dokunun bakalım şehri yutan bu heyula gibi yapılara, esnafı yok eden AVM’lere, işte o zaman sizin için kıyamettir…

Adalet, ama kim için adalet?

Yeniden hukuk fakültesine başlasam; roma hukuku dersini çok severdim sanıyorum… Acaba bu ülke insanlarının eksiği Roma Hukuku’nu doğru dürüst anlamamak mıdır?