Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 'Kıyı Suları, Yeraltı Suları ve Yüzeysel Suların Kalitesinin Belirlenmesi ve Yönetimi Konulu Hizmetiçi Eğitim' programı Nevşehir’in Ürgüp ilçesinde bulunan Turgut Özal Kültür Merkezi’nde başladı. 4 Ekim'e kadar sürecek olan programın ana konusunu Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan. “Su Kanunu Tasarısı Taslağı” oluşturuyor. Taslak üzerinde TÜBİTAK, İstanbul Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Dışişleri Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü uzmanlarının görüş ve önerileri alınacak. 

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı, açılış öncesi medyaya yaptığı açıklamada, Türkiye’de ilk kez düzenlenen hizmet içi eğitim programı ile ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan su kaynaklarının verimli kullanılmasını sağlamak üzere hazırladıkları 'Su Kanunu Tasarısı Taslağı'nı kurumların ve uzmanların görüş ve önerilerine açtıklarını söyledi. Taslakla birinci amaçlarının Türkiye'nin su kaynaklarını Orman ve Su İşleri Bakanlığı çatısı altında tek elden yönetilmesini sağlamak olduğunu kaydeden Kınacı, “ Taslağın yasalaşması halinde suyu tüketen de kirleten de para ödeyecek. Yine Türkiye'nin ilk kez ayrıntılı bir 'Su Kanunu' olacak. Suyu belirlenen kriterlere uygun kullanmayanlar, ağır para cezasının yanı sıra su kullanımdan men edilecek. Kanunla, ülke içi ve sınır aşan suların tamamının yönetimi Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na geçiyor. Kanunla birinci olarak Havza bakımından yönetim geliyor. İkincisi yeraltı suyu kullanımında kontrolsüzlük vardı. Artık yeraltı suları tamamen kontrol altına alınacak. Herkes istediği kadar su çekemeyecek. Bir vatandaş bir kuyu açmış ise kuyudan suyu istediği kadar çekme hakkına sahip değil. Su da kontrol altına alınacak ve bedeli kullanandan tahsil edilecek.” dedi.

Türkiye’nin su kaynaklarını verimli bir biçimde kullanmasının gerektiğini belirten Prof. Dr. Kınacı, mevcut şekilde olduğu gibi su kaynaklarını çok verimsiz bir biçimde kullanmaya devam edersek, su sıkıntısı ile karşılaşabileceğimizi kaydetti. Su Kanununun getirdiği en önemli özelliğin, su yönetiminde olan kargaşayı önlemek olduğunu ifade eden Kınacı “ Su ile ilgili kurumlar sadece kendi ihtiyaçları doğrultusunda kanun ve yönetmelikler çıkarmışlar. Bunlar kargaşa oluşturuyor. Yönetimin önünde önemli bir engel oluşturuyor. Askeri ihtiyaçlar için, sulama suyu ihtiyacı için ayrı bir kanun çıkıyor. Bu durum önemli boşluklarda oluşturuyor. 1926 yılında kanun çıkmış. Yani 90 seneye yakın bir zamandır kanun köklü bir revizyona tabi tutulmamış. Bu boşlukları doldurmak, kargaşayı önlemek ve günümüzdeki modern anlayışa uygun bir yönetim getirmek için kanun taslağı hazırlandı.” diye konuştu. 

HES’lerden Yaban Hayatı korumak için gerekli su miktarının doğaya verilmesini sağlamak için Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kontroller yapıldığını kaydeden Kınacı, “ Kanun taslağı yürürlüğe girerse her havzadan bir tahsis yapılacak. Doğal hayatın korunması için gerekli su miktarı bölgelerde kurulacak komisyonlarca belirlenecek. Belirlenen miktarın altına su düşmeyecek. Bu tartışmalarda sona erecek. Önemli olan Su Kanunu’nun yürürlüğe girmesidir.” dedi. 
Kanunla HES çevresindeki yerlerde Taşkın Planı hazırlama zorunluluğu getirildiğini de açıklayan Kınacı şöyle konuştu: “ her bir nehir, su kaynağı, hatta kuru dereler için yönetim planları çerçevesinde yapılaşma kontrol altına alınacak. Tamamen önlenecek demek doğru değil, kontrol altına alınacak. En az zarar görülmesi sağlanacak.” 

CİHAN