Türkiye’de bir süredir gündemi belirleyen ve yayıncılardan sinemacılara, mimarlardan psikologlara dek birçok akademisyen, çalışan ve aydının imzasını buluşturan toplumsal barış kampanyası için görüş bildirenlerden biri de, Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk oldu.

‘Vahim bir yanlış’

Kendisine telefonla ulaştığımız yazar, dün (18 Ocak) İtalyan La Repubblica gazetesine de yansıyan ifadelerinde, şunları dile getirdi: “Bildiri imzalayan öğretim üyelerinin gözaltına alınmasını, onlar hakkında soruşturma açılmasını, demokrasimizi daha da daraltan yeni bir vahim yanlış olarak görüyorum. Bildiri imzalamak, dilekçe yazmak fikrine katılalım katılmayalım; barışçı demokrasinin vazgeçilmez, en basit ve temel unsurlarıdır.

‘Dinlemeyi öğrenmeliyiz’

Öğretim üyelerinin üniversite profesörlerinin görüşlerini açıklamadığı bir demokrasi düşünemeyiz. Görüşlerine katılmasak bile onları dinlemeyi öğrenmeliyiz. Dilekçe imzalayan öğretim üyesinin evini basmanın, gözaltına almanın demokrasi ile ilgisi yoktur. Bir seçim demokrasimiz hiç şüphesiz var. Ama düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü, üniversite özerkliği ve kuvvetler ayrımına dayanan demokrasi artık yavaş yavaş sona eriyor diye korkuyorum. Öğretim üyelerinin en son seçimi kazanan partinin görüşlerini desteklemeye zorlandığı bir ülke, artık demokrasi olmaktan çıkar.”

610 akademisyenden toplu imza ve bildiri

Ayrıca, Türkiye’deki birçok akademisyen de, dün yayımladıkları imza listesi ve bildiriyle, barış ve demokrasi mesajı verdi. Fikir ve ifade özgürlüğü ile ilgili, farklı üniversitelerden 610 profesör, doçent ve yardımcı doçent tarafından imzalanmış olan bildiride, şunlar kaydedildi: “Biz aşağıda imzası olan akademisyenler, fikir ve ifade özgürlüğü ilkesine bağlıyız ve bu ilkenin akademik yaşamın temel unsuru olduğuna inanıyoruz. Bu temelde, ülkedeki çatışma ortamıyla ilgili kişisel değerlendirmelerimizden bağımsız olarak, siyasi iradenin ve YÖK’ün çok sayıda üniversite mensubunun imzaladığı ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye karşı gösterdiği tepkiyi yanlış ve kaygı verici buluyoruz. İfade özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz. Üniversite ve akademisyenin görevi, akıl yürütme ve vicdan muhakemesi sonunda vardığı fikirleri toplumuyla paylaşmaktır. Fikrin eleştirilmesi, demokrasinin, fikri ifade edenin cezalandırılması ise, otoriterliğin niteliğidir. Akademisyenlerin ülke sorunlarıyla ilgili dile getirdikleri görüşlerinin siyasi irade tarafından cezalandırılmaya çalışılması, akademik özgürlüklere darbedir. Böyle darbeler her şeyden önce toplumsal gelişmeyi durdurur. Ülke demokrasisine verilecek en büyük zarar, fikri söylemek değil, fikri ifade ettirmemektir.”

İmza atan yayınevi sayısı 110’a ulaştı

Diğer taraftan, Barış İçin Yayıncılar Girişimi adıyla başlatılan oluşuma imza ile destek veren yayınevi sayısı 110’a ulaştı. “Biz de bu suça ortak olmayacağız!” başlıklı bildiride, “Mesleğimizi ancak düşünce ve ifade özgürlüğünün bulunduğu bir ortamda sürdürebilecek olan biz yayıncılar, Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’ne yönelen saldırıları kınıyoruz. Yaşam hakkını, eşitlik ve barışı savunabilmek için özgür düşüncenin şart olduğunu vurguluyoruz. Barıştan yana tavır alan akademisyenlerin, yazarların yayıncısı olmaktan gurur duyduğumuzu, asla boyun eğmeyeceğimizi beyan ediyoruz.” denilmişti.

İmzacı yayınevleri

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr