BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Demokratik Toplum Kongresi Genel Başkanı Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk, Diyarbakır'da açlık grevi yapan milletvekilleri; Sebahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder, Gültan Kışanak, Aysel Tuğluk, Adil Kurt, Özdal Üçer, Emine Ayna ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'i ziyaret etti. DTK binasındaki ziyaret sırasında gazetecilere açıklama yapan Ahmet Türk, BDP ve DTK olarak her zaman açlık grevindekilerin taleplerinin arkasında olduklarını söyledi. Türk, "Açık grevinde ölümlerin olmaması için vicdani olarak bütün sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz. Kürt sorununun çözümü ve yeniden görüşmelerin başlaması konusunda bu çalışmaları ve görüşmeleri yapıyoruz. Çabalarımıza rağmen Başbakan'ın tavrı insanları ölüme sürükleyen bir tavırdır, vebali günahı Başbakan'a aittir. Biz ölümlerin önüne geçmek isterken kendisi ölümlerin meydana gelmesi konusunda tahrik edici sözlerle bunu ortaya koymaktadır" dedi.

'Son noktaya' gelindiğini belirten Ahmet Türk, buna rağmen yeniden bir diyalog oluşması, çözüm üretecek politikaların gelişmesi konusunda ısrardan vazgeçmeden, geri adım atmadan tavırlarını sürdüreceklerini söyledi. Türk, "Her türlü diyalog kapısını aralamak için konuştuk. Ama sonuçsuz bir sürecin içindeyiz. Siyasi sorumluluk hükümet ve başbakandadır. Onlar, bu halk için canlarını ölüme yatırmışsa gerekirse bedel ödemeye hazır olduğumuzu göstermemiz lazım. Milletvekillerimizin açlık grevini sürdürmesi tahrike yönelik adım değildir. Ölümlerin önünü almaya yönelik bir karardır. Artık suskunluğun dönemi değildir. İnsanların ölümüne izin vermeyelim. Bunun vebali günahı ve siyasi sorumluluğu çok büyüktür. Çözümsüzlük hepimizi felakete götürecek ve gerçekten halklar arasında diyaloğun tamamen ortadan kaldırıldığı bir döneme götüreceğini hepimizin görmesi lazım" dedi.



"Şantaj; 10 bin Kürt siyasetçisini içeride rehin alıp 4 yıldır yargılamalarını bile yaptırmamaktır. Şantaj; bir halk önderini 14 yıldır tecritte tutmak, 1.5 yıldır avukatlarıyla görüştürmemektir. Tehdidi, şantajı görmek istiyorsa Türkiye Cumhuriyeti resmi tarihine bakmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihi bir hataya doğru sürükleniyor. Devletin politikalarının iflas ettiğinin resmini ortaya koymaya çalışıyoruz. İmralı'da tecrit hukuki dayanağı olan bir uygulama mı? Hayır. 62 gün boyunca defalarca hükümet nezdinde temaslar gerçekleştirdik. Biz hayatımızı ortaya koymuşsak bize hakaret edenler de en az bizim kadar cesur ve dürüst olmak zorundalar. Bu arkadaşlarımıza bu şekilde yaklaşmak kimsenin haddi değildir."

"ARTIK ÇÖZÜMÜ BULMAK ZORUNDA OLAN HÜKÜMETTİR"

Demirtaş ölümleri durdurmak için defalarca görüşme yaptıklarını, bu aşamadan sonra diyalog ve çözümü hükümetin araması gerektiğini, ifade ederek şöyle dedi:

"BDP ve DTK açlık grevinde taraftır. Açlık grevinin içindedir. Hükümet artık kendisi görüşme aramalıdır. Aksi taktirde bütün olacaklardan hükümet sorumludur. İstediği kadar bu sorumluluktan kaçmaya çalışsın. Tecridi yapan, 10 bin insanı tutuklatıp ana dilde savunmalarını engelleyen, gösteri yapan halka saldıran sensin. Cezaevlerinde ölümler çıkarsa sorumlusu da sensin. Mesele bir halkın özgürlük davasıdır. Kimse bizi kendi topraklarımızda köle muamelesine tabi tutumaz. Birgün bu zulüm bitecek. Camlarımızı kıran işgalci anlayış bu topraklardan gidecek. Günümüz dünyasında haklı olmak yetmez, güçlü olmak gerekir. Biz güçlü bir halkız. Kendi gücümüzle sorunlarımızı çözeceğiz. Hiçbir kardeşimizin tabutunun cezaevinden çıkmasına izin vermeden kendi gücümüzle bu sorunu çözeceğiz. Karşımızda siyasi ahlaka sahip bir anlayış olursa çözüm bir saatte gerçekleşir. İmralı ile ilgili tecrit meselesinin tümden kalkması veya kalkmasına dair somut bir irade beyanının ortaya konması lazım."

CEZAEVİNE MESAJ

Demirtaş, cezaevinde eylemleri 62'inci güne giren açlık grevine dışarıda başlayan siyasetçilerin özellikle ilk gruptaki 64 açlık grevcinin yükünü omuzlamak istediğini ifade ederek, "Hiçbir arkadaşımızın ölümüne göz yumamayız. Sorumlulukları omuzumuzdadır. Kararlılıklarından şüphemiz yok. Ama, 'Dışarıda gerekirse biz ölelim' dedik. Özellikle ilk gruptaki arkadaşlara bir kez daha sesleniyoruz. Yaşamınız bizim için çok önemlidir. Bu kararınızı bir kez daha kendi iradenizle gözden geçirmenizi arzularız. Çünkü biz dışarıda devraldık. Her türlü kararınıza saygı duyacağımızı da söylüyoruz. DTK binasına saldırı gibi ucuz tezgahı planlayanlar bilsin ki bu topraklar özgür olacak. Bu faşizan zihniyet bu topraklardan çıkıp gidecek. Kazanan halkın direnen iradesi olacak."

" KİMİN BOYNUNU İPE GEÇECEĞİ BELLİ OLMAZ"

Gazetecilerin idam tartışması ile ilgili sorularını yanıtlayan Demirtaş, bunun çok tehlikeli bir tartışma olduğunu anlattı. BDP Genel Başkanı, şöyle devam etti:

"Başbakan'ın bile idam edildiği bir ülkede ve Adnan Menderes'in mirasını devraldığını söyleyen bir Başbakan yeniden idam tartışmasını gündeme getiriyorsa durup düşünmesi lazım. Çünkü idam sehpası bir defa kurulduktan sonra kimin boynunun o ipe geçeceği çok belli olmaz. Bugün iktidar sizsiniz, yarın başkası olur. Bu tartışmalar Türkiye'de kimseye kazandırmaz. Sayın Öcalan'ın üzerinden yapılan idam tartışmasına net bir cevap vermek istiyorum. Yasal olarak mümkün değil. Yasalar geriye yürümez. İdam kanunu yeniden Anayasa'ya girse bile geriye yürümez. Sayın Öcalan'a uygulanamaz. Bu durumda Başbakan açıkça İmralı'da bir yargısız infazdan mı bahsediyor? Bu tehdidi, şantajı mı yapıyor? Çıkıp bunu söylesin. İdamın geriye yürümeyeceğini hukuk fakültesi 1'nci sınıf öğrencileri bilir. İdam kararları çıktığı andan itibarin ileriye yürür. Başka ülkeleri örnek verip veya toplumun bir kesimi istiyor diyerek bir gerici anlayışı Türkiye'ye dayatmanın anlamı yok. Türkiye bu geri anlayıştan kurtulmuştur. Açlık grevi gündemlerini çarpıtma amaçlıdır. Türkiye'de idam cezası olmayacak. Bir daha kimseye de uygulanmayacak. Bunun net olarak bilinmesi lazım."

Ahmet Türk ise, idam tartışmasını, Kopenhag Kriterleri, Avrupa değerlerini ortadan kaldıran, faşist diktatörlüğe giden, faşist diktatörlüğü esas alan bir yapılanmanın ifadesi olarak değerlendirdi.

Demokratik Toplum Kongresi dün çıkan olaylarda Milletvekili Özdal Üçer'in polise yumruk attığı iddialarıyla ilgili gazetecilere çekilen görüntüleri dağıttı. DTK Basın Bürosu'ndan dağıtılan görüntülerde bir grup polisin koşarak binaya doğru geldiği ve kapıda bulunan BDP'lileri copladığı, bina önüne gelen polislerin Üçer'e müdahale ettiği, müdahale sırasında DTK binası içinde bulunanların sandalyelerle camları kırdığı, Üçer'in kendisine doğru koşarak gelen ve müdahale eden polise yumruk attığı görülüyor. Yumruk yediğini iddia eden polis memurunun da tekme atmaya çalıştığı görüntülerde yer aldı.