Bugün itibarıyla 4 yıl, 21 gündür tutuklu bulunan, hücrede 761’inci gününü geçiren Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay tarafından Silivri Mahkemesi’nden esinlenerek kaleme alınan ve Cumhuriyet Kitapları’nca yayımlanan“Yargıtatör” raflarda.

Cumhuriyet - “Öyle bir yalan üret ki kimse karşı çıkamasın” sloganıyla sunulan, milli iradenin ta kendisine oynanan asıl oyunu yüze çıkaran bir acı-tiyatro bileti niteliğindeki “Yargıtatör”ü yazarken sık sık Marco Polo’nun “gördüklerimin tümünü yazmadım, zira inanmayabilirlerdi” sözünü anımsadığını not düşüyor Balbay.

Gerek kendisinin doğrudan tanık, sanık ve mağdur edildiği Ergenekon davasında, gerekse Balyoz, Odatv, KCK başta olmak üzere benzer kurguya sahip öteki davalarda yaşananlardan, kısası gerçeğin ta kendisinden esinlenerek yazdığı bu oyunun, toplumun hukuksuzlukları görmesinde, adalet arayışına katılmasında küçük de olsa bir rol alırsa kendisini özgür hissedeceğini ifade ediyor.

Tiyatronun “sahne”si belli: “Silivri Cezaevi sınırları içindeki spor salonundan bozma duruşma salonu.”

Ergenekon tiyatrosu

İki perde olarak kaleme alınan yapıtın ilk perdesinde, dava kurgucularının Ergenekon tiyatrosunun ana aşamalarını yani “hariçten üret, cilala, piyasaya sür” şeklinde olgunlaştırdıkları birinci toplantısını okuyoruz. Ta bu ilk aşamada dahi kurgucuların halkla nasıl alay ettiklerini vurgulamayı da ihmal etmiyor Balbay. Ardından dava kurgucularıyla hükümlünün kahve ağızlı gizli tanık pazarlığı, ısmarlama adaletin geldiği noktayı ortaya koyan danışıklı dövüşü yazıyor. Kitabın tümü için geçerli olan o “hiç şaşırmama” duygusunu iliklerimize kadar işleterek.

İlk perdenin devamında kendisine “neden bilgisayar kullanmıyorsunuz, neden cep telefonunun yok, bu ne demektir” gibi anlamsız sorular sorulan bir hükümlünün soruları reddetmesi ve saçmalığını vurgulaması üzerine mahkeme tarafından “savunma hakkınızı kötüye kullandınız” azarıyla yerine oturtulması ve işbirliği yapmamasından dolayı ek yargılamalarla cezalandırılmakla tehdit edilmesine dair bölüme geliyor sıra. “Akıllara durgunluk verecek” trajikomik diyaloglar eşliğinde.

Kanser olmak demenin özgürlük demekle eş tutulabildiği bir evrende yani Silivri zindanında yaşayan bir mahpusun kanser olmasına tüm mahpus arkadaşlarıyla deyim yerindeyse koro halinde çektiği “oleeyyy...” Ve açık yargılamaya mafya liderinin ve hamalın, anlatılmaz ama yaşanır ve Balbay yazınca da bir güzel okunur katkısı...

İkinci perdede ise işler iyice kızışıyor. Dava kurgucuları ikinci kez toplanıyor ve ne yazık ki bu sefer daha deneyimli ve yaratıcılar!.. Sanık vay sen misin iddianameyi eleştiren diye daha bir seri halde topa tutuluyor bu kez. Mahkeme Heyeti adeta spor haline getirdiği “hukuktan bağımsız hareket etme” eylemine yeni “hareketler çekerek” devam ediyor. Bu arada garibim Sokrates’in dosyası bile mahkemeye isteniyor.

‘Susmayın’

Kitlelere “susmayın, ses verin” çağrısında bulunmaktan vazgeçmeyen/vazgeçmeyecek olan Sanık A’nın, savunma yapmak suçundan bir kez daha tutuklanmasının ardından dava izleyicileri de ustaca birer birer sanık haline getiriliveriyor derken. Kurgucular mutlu sonla perde derken güvenlik görevlilerince kollarından kavranarak götürülen Sanık A. hâlâ “Susmayın” demeye devam ediyor, “Susmayın, susmak insanı yorar. Susmaktan yorulmadınız mı? Yoruldunuzsa ses verin...”

Balbay’ın milli iradeye oynanan oyunu gözler önüne serdiği bir tiyatro bileti, Türkiye’nin düştüğü hukuksuzluk uçurumundan bir haykırış niteliğindeki “Yargıtatör”, Cumhuriyet Kitapları’nca İngilizceye de çevrilecek. Yapıt, Londra Kitap Fuarı başta olmak üzere yurtdışındaki belli başlı kitap fuarlarında okurlara sunulacak.

Cumhuriyet/ Gamze Akdemir